1989 yılında kurulan Sinema Türk Film Merkezi Derneği’nin bünyesindeki Münih Türk Film Günleri başladı. 35 yıldır tamamen gönüllülerden oluşan bir ekip tarafından hazırlanan festivalde 450 eser arasından seçilen 27 film yer aldı. Türkiye’den deneyimli yapımcı ve yönetmenlerin hazırladığı bağımsız sanat filmleri seçkisi dokuz uzun metraj, sekiz belgesel ve on kısa filmden oluştu.

MÜJDE AR’A ONUR ÖDÜLÜ

Bu yıl odak noktasına tüm engelleri aşan güçlü kadınları koyan festival, 50. yılını kutlayan Türk sinemasının yıldızlarından Müjde Ar’ı ‘Yaşam Boyu Başarı ve Onur Ödülü’ne değer gördü. München Royal Film Palast’ta gerçekleştirilen galaya Müjde Ar ile eşi Ercan Karakaş, Münih Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Verena Dietl, Avrupa Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Necip Şahin de katıldı.

DİETL: MÜJDE AR BÜYÜK BİR İDOL

Sunuculuğu Esra Şahin ve Erkan Taşkıran’ın, çevirileri Şükran Atay ve Aylin Romey’in yaptığı galada sahneye davet edilen Belediye Başkanı Verena Dietl, “Münih Türk Film Günleri bugüne kadar pek çok tanınmış başarılı sanatçıyı ağırladı. Fakat Müjde Ar gibi bir şöhret sanırım ilk kez burada. O Türkiye’de büyük bir film idolü ve Türkiye’de yaşamış ya da orada kökleri olan herkes ona saygı duyuyor. Kariyeri 1974 yılında başlamıştı. Bugün sadece Münih Türk Film Günleri’nin 35. yılını değil, Müjde Ar’ın da sahnelerdeki 50. yılını kutluyoruz. Çok
saygıdeğer Müjde Ar, yıl dönümünüzü Münih kentiyle ve şehrin bu festivaliyle paylaştığınız için mutluyum” dedi.

LİNDNER: PEK ÇOK KADINA ROL MODEL OLDU

Sinema Türk’ün ve festivalin kurucularından Margit Lindner, “Müjde Ar konformist olmayan, asi, aynı zamanda şehvetli kadınları canlandırarak Türk sinemasında yeni bir kadın tipi yarattı. Bunu yaparken sinemaseverlerin kalbini kazandı ve Türk sinemasının ikonu haline geldi. 85 fazla filmde önemli karakterlere can veren Müjde Ar, kadının toplumdaki konumunu, cinsiyet eşitsizliğini ve erkek egemen bakış açısını benzersiz bir şekilde sorgulama ve hicvetme cesaretine sahipti. Pek çok kadın için rol model oldu ve kendisinden sonra gelen
pek çok oyuncuyu etkiledi. Sadece rolleri ile Türk sinema tarihinin yarım yüzyılını şekillendirmekle kalmadı, kişiliği ve karakteriyle Türkiye’de kadınların bağımsızlığı ve eşitliği için de bir öncü oldu” diye konuştu.

MÜJDE AR: BEN SIKI BİR FEMİNİSTİM

Daha sonra gecenin yıldızı Müjde Ar alkış sağanağı altında sahneye çıktı ve “Şunu anladım ki, başka hayatlarda var olmak inanılmaz bir zenginlik. 50 yıl boyunca boynunu eğmeden dimdik ayakta durabilmek çok da kolay değil. Ben yorulmaz ve yılmaz bir insan hakları savunucusu ve kadın hakları savunucusuyum. Sıkı bir feministim. Onun için bu ödülü annem Deli Aysel (Gürel) ve ablam Mehtap Ar dahil bütün kadınlara adıyorum. Acı çeken, şiddet gören, haklarını alamayan bütün güzel kadınlara…” ifadelerini dile getirdi.

Konuşmanın ardından yönetmenliğini Kartal Tibet’in yaptığı, Müjde Ar’ın Şener Şen’le başrolü paylaştığı ‘Şalvar Davası’ filminin gösterimi yapıldı.

‘KOMÜNİST OSMAN’ BELGESELİNE YOĞUN İLGİ

Festivalin ikinci gününde yönetmen Gökmen Ulu imzalı ‘Komünist Osman’ belgeseli izleyiciyle buluştu. İzmir Dikili’deki dört dönem süren belediye başkanlığında yerel devrim gerçekleştiren Osman Özgüven ve yoldaşlarının emek, demokrasi, barış mücadelesinin anlatıldığı belgesele Münih yaşayanları ilgi gösterdi.

Salonun tamamen dolduğu etkinlikte, belgesel gösteriminin ardından Gökmen Ulu ve dönemin tanığı olan eski Kültür Bakanı Ercan Karakaş izleyicilerin sorularını yanıtladı.

KARAKAŞ: CHP PARTİ OKULU’NDA DERS OLARAK GÖSTERİLMELİ

Eski Kültür Bakanlığı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Avrupa Örgütleri Sorumluluğu yapan SODEV Onursal Başkanı Ercan Karakaş, siyasi yaşamını SODEP, SHP, CHP’de sürdüren yol arkadaşı Osman Özgüven’in sosyal belediyecilikte çığı açtığını vurguladı. Belgeselin, CHP Parti Okulu’nda ders olarak gösterilmesini öneren Ercan Karakaş, “Bu teklifimi Özgür Özel’e de iletmiştim ve olumlu bakmıştı. Başta belediye başkanları olmak üzere bütün belediyecilerin ve partililerin izleyerek feyz alması gerekir” dedi.

ULU: İNSANLARIN KİMLİĞİNE DEĞİL YÜREĞİNE BAKMAK GEREKİR

Gökmen Ulu da gelen bir soru üzerine şöyle konuştu: “Biz Dikili’nin şanslı çocuklarıydık, çünkü Osman Özgüven ve yoldaşlarından iyi şeyler öğrendik. Örneğin, komşumuz Yunan halkına karşı sürekli bir düşmanlaştırma vardı. 1980’lerin darbe yönetiminde bu had safhadaydı. Özgüven ve arkadaşları ise geçmişin acılarından ders çıkarmayı ancak kin gütmemeyi yaşatarak öğretti. Çünkü kin insan yüreğine yüktür. Onlar ‘Savaşın kazananı,
barışın kaybedeni yoktur’ şiarıyla Ege’de dostluk kapısını yeniden açtılar. Karşı kıyıdaki Midilli’den Yunan heyeti gelirken limanda toplanan çocuklar olarak kaygılıydık. O çocuklar arasında arkadaşımız Özgür Özel de vardı. Midilli’den ellerinde çiçekler, yüzlerinde gülücükler, dillerinde şarkılarla geldiler, kucaklaştılar. Gördük ki, gelenler öcü değilmiş, bizim gibi insanlarmış. İşte o zaman anladık, insanların kimliğine değil, yüreğine bakmak gerekir.”

Festival, Tunahan Kurt’un ‘Karganın Uykusu’ Ziya Demirel’in ‘Ela ile Hilmi ve Ali’, Fikret Reyhan’ın ‘Cam Perde’, Kerem Soyyılmaz’ın ‘Rodakis’i Ararken’, Erdem Şenocak’ın ‘Son Hasat’, Katja Bürkle’nin ‘Son Noktada’, Can Merdan Doğan’ın ‘En Uzun Gece’ filmlerinin gösterimleriyle devam edecek.