‘Mercan Dede çok hoşuma gitti’

Fransızların klasik müzik eğitimli nevi şahsına münhasır gotik divası Emma Shapplin’in beşinci stüdyo albümü “Macadam Flower” Türkiye’de Sony Müzik etiketiyle yayınlandı. Shapplin, yeni albümünü Milliyet Sanat dergisinin şubat sayısında Alişan Çapan’a anlattı.

Klasik müzik eğitimi almakla birlikte kariyerinize baktığımızda hard rock’tan trance’e uzanan çok geniş bir yelpazeyle karşılaşıyoruz, bu çeşitliliğin nedeni nedir?
Tek bir ifade aracına takılıp kalmak istemedim, farklı müzikal olanakları değerlendirdim. Birtakım doğal sesleri bile kullandım çalışmalarımda, böyle bir özgürlük benim için çok önemli.

Özellikle sevdiğiniz, çalışmalarınızı etkileyen müzisyenler kimler?
David Bowie’yi çok severim, Portishead’i her zaman dinlerim. Maria Callas gibi operacılara da hayranım. 2001 yılında bir festivale katıldım ve orada bir şarkımın remiks versiyonunu dinleme şansım oldu. Böylece elektronik müzikle tanıştım; çeşitliliği ve kendine özgü dünyası beni hayli etkiledi.


Şarkılarınıza yapılan remiksler içinde en beğendiğiniz hangisi?
Zaman zaman remiks talepleri geliyor, ben de fikir çok aykırı değilse genelde kabul ediyorum. Son dönemde en hoşuma giden remiks, Mercan Dede’nin yaptığı oldu benim için. Son albümüm, “Macadam Flower”ın açılış şarkısı “Nothing Wrong”a yapılmış bir remiks. Ama, albümle giremedi. Mercan Dede şarkının girişine birtakım nefesli enstrümanlar koymuş. Sanırım kendi çaldığı enstrümanın adı ney, ama yanılmıyorsam başka
Asya kökenli nefesli çalgılar da kullanmış. Çok çok hoşuma gitti, kendisini önümüzdeki günlerde arayacağım, hem bu şarkıyı nasıl yayınlarız diye, hem de işbirliğimizi nasıl genişletiriz diye.

Son albümünüzdeki şarkıların tamamının sözleri size ait. Bu konuda nasıl besleniyorsunuz, edebiyatla şiirle aranız iyi mi?
Genelde edebiyata, özelinde ise şiire oldukça meraklıyımdır. Her zaman elimin altında bir kitap olur. Şiir deyince Victor Hugo’nun şiirlerini sevdiğimi söyleyebilirim. Onun dışında Mallarme de sevdiğim bir şairdir. 

Şair tercihleriniz oldukça klasik. Rimbaud, Verlaine, Baudelaire gibi daha keskin şairlere ilgi duymuyor musunuz?
Saydığınız şairler de çok önemli isimler ama daha huzurlu, romantik şairleri tercih ediyorum. Mizacım böyle benim, ne yapayım? Huzurlu, neşeli bir insanım. Romana gelince işin rengi biraz değişiyor. Sürekli turnede olduğumdan ancak, yollarda, trende ya da uçakta kitap okuma şansım oluyor.
Romanların çatısının kurulduğu karakterlerin belirginleştiği giriş bölümünden sonra, olaylar akmaya başlayınca kitaba devam etmiyorum genellikle. Açıkçası, ben kendi romanımın kahramanıyım ve kendi maceram bana daha ilginç geliyor.
Menajerim, şu anda “Baltayı taşa vurdun, daha fazla devam etme” gibilerden bir işaret yapıyor ama, bence bunları yazmanızın bir sakıncası yok. “Emma Shapplin başladığı hiçbir romanın sonunu getiremiyor” diye başlık atabilirsiniz.

Biraz da yeni albümünüz “Macadam Flower”a dönelim. Nasıl bir kayıt dönemi geçirdiniz, sonuçtan memnun musunuz?
“Macadam Flower”da her zaman olduğu gibi yeni müzisyenlerle çalıştım. Bu albümdeki şarkıların hem sözlerini hem de bestelerini kendim yaptığım için her aşamada müzisyenlerle kılı kırk yararcasına çalışmak gerekti. 

‘Kedim Türkiye’de hamile kaldı!’
Türkiye’ye kedinizi de getirdiniz. Kediniz ne âlemde, hâlâ turnelere götürüyor musunuz?
İnkonito’dan bahsediyorsunuz. Bu oldukça uzun bir hikâye ama kısaca anlatmaya çalışayım. Türkiye’ye konsere gelirken İnkonito oldukça küçüktü ve kimselere emanet etmek istemediğim için yanımda İstanbul’a getirdim. İstanbul’da sokakta dolaşırken bir yavru kediyle oynaşmasına izin verdim. Sonra Paris’e döndüğümüzde karnı giderek şişmeye başladı, meğerse hamile kalmış.
Çok geçmeden dört tane yavrusu oldu. Kedilere kıyamadığımdan, bir türlü kısırlaştırma operasyonu yaptıramadım. Derken kedilerin sayısı sekize çıktı. Sonunda ben de götürüp hepsini ameliyat ettirdim. Şimdi evde dört kedim var ama turneye çıkarken hangisini yanıma alacağıma karar veremediğimden hepsini evde bırakıyorum.

Haber

İlginizi Çekebilir