Doç. Dr. Selin Sayek Böke

Doç. Dr. Selin Sayek Böke “Neden Evet, Neden Hayır?” özel programına konuk oldu

Referandum yaklaşıyor!

“Neden Evet, Neden Hayır?” özel programında Kadir Çetin CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke’yi konuk etti

Selin Sayek Böke Programda şunları anlattı;

Neden Hayır?
Her birimiz toplumun paydaşı olmayı, toplumda söz hakkı sahibi olmayı istiyoruz. Bunun tek yolu da demokrasinin güçlenmesi. Bu önerilen teklif; yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı yani ülkeye dair bütün yetkileri tek bir koltuğa oturacak adama veya kadına teslim etmek üzere tasarlanmış bir anayasa teklifi. Yani özünde sizin içinizde olmayı istediğiniz bir Türkiye istiyorsanız Hayır, sizin sandıktan sandığa varlık gösterdiğiniz, bütün yetkileri tek bir kişiye verdiğiniz bir Türkiye istiyorsanız bu teklif geçmek gerekiyor.
Sayısal olarak mecliste daha fazla kişi olması meclisin daha da güçlenmesi anlamına gelmez. Bugün meclisin en önemli yetkisi millet adına anayasa yapmaktır. Bu anayasa değişikliği teklifiyle meclisin anayasa yapma yetkisi sınırlandırıyor bu yetki cumhurbaşkanına veriliyor.
Bu anayasa değişikliği teklifi aslında bu OHAL’i kalıcı kılma önerisi. OHAL kapsamında nasıl ki kararnamelerle ülkede yasa yapma imkanı ortaya çıktı ve nasıl ki bu Türkiye’de bir gece kabusuna dönüştüyse bu anayasa değişikliği teklifi geçerse yine kararnameler yoluyla bu keyfiliğin ortada kalabileceği bir yasama ortamı çıkıyor.
Normalde devletin denetim mekanizmaları var. Siyasi denetim yapma bizim gen soru verme yoluyla mümkün oluyor. Bugün sistemin sorun yaşaması, demokrasi sorunu yaşaması parlamenter sistemin güçlü olmamasından kaynaklı. Bunu güçlendirmek gerekiyor. Biz yüzde yüz temsiliyet istiyorsak her oyun ve görüşün sayılması lazım bu yüzden de seçim barajı kaldırılmalı. Bugün siyasi partilerde lider saltanatı var.
Ön seçim olayı çok önemli. Milletvekilliği adaylığı seçimi bir siyasi partinin genel başkanı tarafından değil de önce millete gidip sorulan hakiki bir demokrasi ortamıyla gerçekleştirilmeli.

OHAL kapsamında çıkan kararnamelerle bir kıyım yaşandı. 4000’nin üzerinde akademisyen işten attılar. Siz 21 yılda yetişen bilim adamını siyasi görüşten dolayı işten atarsanız bu üniversitelerde özgür düşünce farklı fikirler ortaya çıkmaz. Üniversite dediğimiz karşılıklı bir öğrenme sürecidir. Üniversiteler şu anda özgür değiller. Siyasi olmam sebebiyle Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir konferansta konuşmama izin verilmedi.

Gençler her çekenin elinde kalan bir yaş grubu değil. Biz gençlerimize güvensek, farklı fikirleri tartışabileceği ortamlar yaratsak özgür olabilecekleri bir ortam yaratsak onlar için daha iyi olur.

Şu anda tek hedefimiz Türkiye’ye rahat nefes aldıracak Hayır’ı çıkarmak. Artık akademisyenlerin dinlenmediği, öğrencilerin özgür olmadığı bir ortam beni boğmaya başladı. O yüzden bir tane işim var sokak sokak gezip neden Hayır dediğimizi millete anlatmak.
Toplum şu anda Hayır’ı sahiplenmiş görünüyor, bütün haklarımızı niye bir kişiye emanet edelim diyorlar.

6 ayda bir seçim olmasın deyip bunu sadece sanki tek adam rejimiyle çözülebileceğini göstermek de yanlış. Mesele koalisyonla yönetilmek meselesi değil. Büyüme oranlarına baktığınızda diğer partilere oranla koalisyon yönetimi her zaman daha iyi bir büyüme olduğunu gördük. O zamanlarda IMF’ye borcumuz var diyorduk şimdi de özel sektörlere borcumuz var. Şimdi baktığımızda Türkiye ekonomisi geriliyor, büyüme düşüyor yani borcunu ödeme imkanları daralıyor.

Bir anayasa yazıyorsunuz yani bir ev inşa ediyorsunuz önce evin amacını belirlemeniz gerekir. Hastahane mi ev mi? Anayasa hazırlarken de böyle. Parlamenter bir sistem için mi başkanlık sistemi için mi anayasa yazılacak. Türkiye’nin başkanlık sistemi anayasasına gerek yok. Türkiye’de bir şeyler değişmeli evet ama darbe anayasasındaki bazı maddeler ayıklanmalı. Örneğin ön seçim getirilmeli. Bunu yapmak için de anayasa değişikliğine gerek yok. Bir yasayla yapılabilir bu.

Anayasa değişikliğine değil bizim yeni yasalara ihtiyacımız var. Bunun için de meclis orda duruyor zaten. Biz bunu savunuyoruz. Demokrasi masasında oturup, bekliyoruz biz.

Bizim derdimiz yetkinin kimde olduğu değil, bunca yetkinin bir kişiye veriliyor olması derdimiz.

15 yıllık bir tek partinin yönetimi sonucunda Türkiye bir darbe yaşadı. Demek ki mesele tek parti olup, olmaması meselesi değil mesele o devleti paralel güçlere emanet etme meselesi. Devlet kendi iş yapmayıp oraya paralel yapıları yerleştirince böyle olaylar ortaya çıkıyor.
12 Eylül’de yapılan referandumda Hayır dememizin sebebi böyle darbelerin olmasına izin vermemek içindi. Devlet paralel yapılara, cemaate teslim edilmesin diye itiraz ettik. Ama o dönemde bunu istiyoruz diyenler bu virüsün yayılmasına yardımcı oldular.
Bu bir iktidar meselesi değil, bir memleket meselesi sandığı.
Kutuplaştıran siyasi dil ciddi bir toplumsal sorunu ortaya çıkarıyor. Siz Hayır diyenlere terörist derseniz, palayla milletvekili kovalayan, Hayır bildirisi dağıtanlara saldıran korkunç bir ortamla karşılaşırsınız. O yüzden bu siyasi dilin yumuşaması gerekiyor. O yüzden Hayır’a ihtiyacımız var. Ortak olduğumuz bir ülke, bir cumhuriyet var diyebilmek için Hayır demeliyiz. Eğer dersek hepimizi içine alan bir siyasi yapı ortaya çıkacak.

Haber

İlginizi Çekebilir