“Fatih Akın hayatımı değiştirdi”

“Cannes’dan ilk defa ödül alıyorum. Bu benim için büyük bir sürpriz oldu. Bugün o anı yeniden düşündüğümde çok gurur duyuyorum. Bize En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre de kazandıran ‘Paramparça’da tam anlamıyla bir adanmışlık yaşadım. Bunun görülüp değer kazanması beni onurlandırdı. Bu rolü canlandırmak duygusal anlamda hayatımı da oldukça etkiledi. Altın Palmiye ödülünü Manchester’daki terör saldırısından iki gün sonra aldım. Bu dünyada yüzlerce Katja olduğu gerçeği beni derinden yaralıyor.”
BİR OYUNCUNUN KADERİ…
“Bu filmde rol almak benim hayatımı değiştirdi. Doğru zamanda iletilen bir senaryoydu. Bazen bir oyuncunun kaderi, bir yönetmen ya da yapımcıyla tesadüfi bir karşılaşma sonucu tamamen değişebiliyor. Quentin Tarantino’nun ‘Inglourious Basterds’ (Soysuzlar Çetesi) ve Benoit Jacquot’nun ‘Les Adieux a la reine’ (Kraliçe’nin Vedası) filmlerindeki rollerimi bu genellemenin dışında tutarak hiçbir rolü bu potansiyeli göz önünde bulundurarak kabul etmedim. Eğer bana iletilen bir senaryoda, role kendimi duygusal olarak hazır hissetmiyorsam oynamayı kabul etmem. ‘Paramparça’daki Katja rolü bana iki yıl önce önerilseydi kendimi o olgunlukta hissetmediğim için büyük ihtimalle rolü almayı reddedecektim. Sadece yas tutma deneyimim olmadığı için değil, genel olarak değer verdiğim bir şeyi kaybetme tecrübem de hiç olmamıştı.”
KISALTILMIŞ BİR ÇOCUKLUK
“Çok kısa bir çocukluk dönemi yaşadım. Hatta kısaltıldı diyebilirim. İki bin kişinin yaşadığı küçücük bir Alman kasabasında büyüdüm. Babam alkolikti. Annem ve babam boşanınca burayı terk etmemiz gerekti. Annem bir bankada iş buldu… 25 yıldır babamla hiçbir iletişimim olmadı. 13 yaşında Londra’daki Royal Ballet School’a bale eğitimi almaya gittim. Sonra da mankenlik yapmaya başladım..”

Fatih hayatımı değiştirdi

GERÇEKLER VE ROL BİRBİRİNE KARIŞTI
“2016 yılında ‘Paramparça’daki Katja rolüne hazırlanırken altı ay boyunca çocuğunu kaybetmiş otuzdan fazla aileyle görüştüm. Hepsi de çocuklarını bir cinayete ya da teröre kurban vermişti. Onların bakışlarını ve kızgınlıklarını hayatım boyunca unutmayacağım.
Eğer anne olsaydım bu rolü oynayabilir miydim, bilmiyorum. Bu arada, çekimler devam ederken beni büyüten anneannemi ve çok değer verdiğim üvey babamı kaybettim. Annem için güçlü durmaya çalışsam da duygusal olarak dibe vurmuştum. Bir anda ölüm gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldım…
Hayatım ve rolüm arasındaki sınırlar neredeyse ortadan kalkmıştı. Yakın birini kaybetme deneyimi insanı çok yıpratıyor. O dönemde yüzümün ifadesi bile sertleşti.”

6 AYLIK DEPRESiF DÖNEM

“Bu depresif dönemden çıkmam altı ayımı aldı. Kilo verdim, sigara içmeyi abarttım. Buna depresyon diyebilir miyim, bilmiyorum çünkü gitmem gerektiğini bildiğim halde bir psikoloğa gitmedim. Bu sancılı süreç annemle beni, aynı acıları yaşayan ve birbirine destek olan bir ikiliye dönüştürdü.
Sonra Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü almak üzere adım anons edilince her şey bir anda geride kaldı. Sürpriz bir şekilde gelen ödül, bütün acıları silmeyi başardı ve hayatımın taşları yerine oturdu, günlük rutin çarkı yeniden düzenli dönmeye başladı. Yaşadığımız her an değerli. Ben de yakınlarımla artık daha çok vakit geçirmeye, daha çok sevmeye ve anın tadını çıkarmaya başladım.”

Haber

İlginizi Çekebilir