“Sevgi beni doyurmaz tutku olmalı”

◊ Müzik, dans, oyunculuk… Bu disiplinlerin hepsine olan ilgin, bizi hikayenin en başına götürüyor. Nasıl bir çocuktun?

– Çok sosyal bir çocuktum. Evde oturan çocuklardan değil de sürekli bir şeylerin kurslarına gidebilen çocuklardan oldum.

◊ Büyüdüğün evde ne tür müzikler çalıyordu?

– Türkçe pop, Türk sanat müziği ve yabancı rock hatırladıklarım… Sezen Aksu, Deep Purple, Pink Floyd, Sibel Can, Tarkan ve Şebnem Ferah severlerdi. Ben de hepsini sevmekle birlikte, müzik zevkimi dayımdan aldığımı düşünüyorum. O hip hop ve rap’in yükseldiği dönemde ergendi, ben çocuktum. Evde sabah akşam müzik dinlerdik.

◊ İlk şarkını 10 yaşında yazdığını söylüyorsun. İlk kiminle paylaştın?

– Türkçe öğretmenimle ve bir kız arkadaşımla. Ona âşık olduğumu düşünüyordum (gülüyor). Öğretmenimden izin alıp derste söylemiştim yüzüne baka baka, şimdi gülüyorum bu duruma… Ne komik, ne güzel anılar! Neyse ki güzel karşılık almıştım sınıftan.

◊ O dönemde yazdığın ve bizim de bildiğimiz bir şarkın var mı?

– Lisede yazdığım bir şarkı var albümümde, ismi “Eyvallah”. Liseden arkadaşlarım direkt mesaj atıyorlar dinleyince, “Bu o şarkı” diye.

◊ Zamanla şarkılarınla olan bağın nasıl gelişiyor? “Benim Ol”u şimdi dinlediğindeki hislerinle ilk çıkışındaki duygu durumunu karşılaştırdığında nasıl bir fark görüyorsun?

– “Benim Ol” şimdi bana kocaman bir dönemi hatırlatıyor. En sevdiğim eski sevgilimmiş gibi ya da uzaklara taşınmış bir dost gibi… İlk çıktığında da stresten dinleyemediğim bir şarkımdı. Her an iyi mi, kötü mü diye yargıladığım, bütün acemi yüklerimi çekmiş, bir tanecik şarkımdır “Benim Ol”. Şansım oldu benim.

Sevgi beni doyurmaz tutku olmalı
SAHNEDE OLMAK BİRİNİN SANA TAÇ TAKMASI GİBİ

◊ “Tutku” senin için ne anlama geliyor?

– Benim için aşk, tutkuyla perçinlendiğinde aşk olur. Sevgi yetmez bana, doyurmaz beni. İkili ilişkilerden bahsetmiyorum sadece, dans da müzik de benim tutkum. Sahne ise aşk gibi…

◊ Pop müziğe karşı bir önyargı olduğunu düşünüyor musun?

– Bir “guilty pleasure” meselesi var. Saçma buluyorum. Entelektüel hissetmenin yolu bir müzik türünü dinlememekten geçmiyor. Bir yandan da bazı popüler kültür figürlerinin de işimize zarar verdiği kanısındayım. Ama herkesin kendi hayatı…

◊ Sahnede olmayı nasıl tarif edersin?

– Bir statü gibi, sanki kafana biri tacını ya da savaş başlığını takıyor, senin elinde mızrak ya da göğsünde büyülü bir aura, oraya buraya ateş saçıyorsun. Gözlerin ve sesin de silahın. Çok garip bir alışveriş söz konusu, yaşamayan anlayamaz.

◊ “Başkalarının hayatına karışmadan ve onları yargılamadan yaşıyorum” diyorsun. Mesleğin gereği bu anlayışın tam tersi bir duruma maruz kalıyorsun, nasıl baş ediyorsun?

– Baş edebildiğimi sanmıyorum ama alıştım. Konu sanatla alakalı ama eleştiren bir sanatsever değilse bende bazen sinirler zıplayabiliyor. Ama bunlar da olmamalı tabii. Yine de gerçek bir sanatsever olmanın belirli sorumlulukları olduğunu düşünüyorum. Çektiğin kliplerden fotoğraflarına kadar bir hikaye, bir komposizyon sunuyorsun. Karşı taraftan da büyük bir algıyla, yaptıklarını keşfetmelerini bekliyorsun. Ama onun dünyadan haberi yok, “Şu şuna benziyor” diyor, geçiyor. Bizde de kabullenme ve en önemlisi onların arasındaki en değerli kişileri bulma, ayıklama süreci başlıyor. Sonra kitlen, dostların ve medyadaki güzel çalışma arkadaşlarınla kendi sistemini kuruyorsun.

◊ Seni hiç tanımayan birine müziğini nasıl anlatırsın?

– “Dans pop müziği yapıyorum ama hâlâ istediğim noktaya ulaşmadı. Urban da var etnik çizgiler de” diye başlıyorum genelde konuya. Türk pop şarkıcısı olduğumu söylüyorum ve sektörde majör bir yer edinmeye başladığımdan bahsediyorum. Özellikle türlerin artık birbirine karıştığını dile getiriyorum, benim de müziğin içinde çeşitlilik sevdiğimden bahsediyorum.

◊ Müziğinde etkisi olan müzisyenler?

– Freddie Mercury, Michael Jackson, Justin Timberlake, Kenan Doğulu, Britney Spears, Sezen Aksu, Barış Manço.

“AN” ŞARKIMI HAYATIMIN EN BÜYÜK AŞKINA YAZDIM

◊ Oyunculuk yeniden hayatına girebilir mi?

– Girebilir… Eskiden “Giremez” derdim. “Çok vaktimi alır mı? Unuttum, nasıl yaparım?” gibi sorularım vardı. Şimdi biraz özledim. Özleyince başka bir şey oluyor.

◊ Anı en çok ne zaman yaşayabiliyorsun?

– Ben anı en çok aşkta yaşadım. Âşıkken başka bir günü hesap etmedim. “An” şarkımı da hayatımın en büyük aşkına yazdım zaten.

EDiS’Li KISA KISA…

◊ En çok sipariş ettiğin yemek?

– Levrek Teppanyaki ve buharda pirinç.

◊ En çok kullandığın kelime?

– Tamam.

◊ Telefonunun arka plan resmi?

– Resim kullanmadım hiç.

◊ Birlikte çalışmayı hayal ettiğin isim?

– Max Martin.

◊ İstanbul’a en çok hangi şarkı yakışıyor?

Haber

İlginizi Çekebilir