Atatürk’ün vefatından sonra dünyanın her yerinden Ankara’ya mektuplar geldiğini biliyor musunuz?

Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 83. yıl dönümünde, tüm vatan Ata’sını andı.

Atatürk vefat ettikten sonra dünyanın pek çok yerinden Ata için mektuplar geldiğini biliyor muydunuz?

Mektup gönderen kişiler sadece devlet başkanları veya resmi görevlilerden değildi. Sıradan insanlardan, dünyanın her yerinden gelen onlarca mektup Atatürk için yazılmıştı.

Özellikle Kerkük’ten gelen mektuplarda öyle satırlar vardı ki… Okurken Atatürk’ün tüm dünya tarafından sevilen gerçek bir dünya lideri olduğu bir kez daha kanıtlandı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 83. yıl dönümünde, sosyal medyada Con Sinov adlı kullanıcı, gelen mektupların birkaçını paylaştı.

İşte o paylaşımlar:

“Öncelikle şunu söylemek gerek. Ünlü bir liderin ölümünü dünyadaki pek çok insan duyabilir. Pek çok insan, saygı duyulan bir liderin ölümüne üzülebilir. Ama mektup yazıp gönderme gereği hissetmek?

Bunun için gerçekten derin bir bağlılık gerekiyor.

Atatürk’ün cenaze töreniyle ilgili yaptığım araştırmaların birinde 11 Kasım’dan itibaren Ankara’ya dünyanın pek çok yerinden gelen mektuplara rastladım.

Atatürk’e tüm dünyada saygı duyulduğunu biliyordum ama bu kadarını tahmin edemezdim.”

 Cezayir’den Rautsi Karaca:

“Babamız Atatürk’ün ölüm faciası üzerine, şu anda yüreğim daralarak en üzgün taziyelerimi yazmama müsaadenizi dilerim.”

Bir mektup da Tlemcen’den gelmiş. Cherif Ghaoutsi yazmış:

“Ata’mızın kaybına bizler de uzaktan uzağa sessizce gözyaşı döküyoruz.”

Paris’te yaşayan Arnavut asıllı Constantin Chekrezi yazmış:

“Büyük Gazi Atatürk’ün zamansız ölümü beni kedere boğdu. Onun ölümüyle bizim doğu en büyük adamlarından birini kaybetti.”

Dünyanın öteki ucundan, Avustralya’dan mektup gelmiş. Yıllar önce Çanakkale’de Atatürk’e karşı savaşan Anzac askeri Stuart Maclean:

“Bizler, liderinizin pek iyi temsil ettiği Türk askerinin yiğitliğini, cesaretini ve güler yüzlülüğünü ateş altında tanıyıp öğrendik.”

Azerbaycan Milli Heyeti Reisi Mir Yakup, Paris’ten yazmış:

“Büyük dahimizin vefatları dolayısıyla kalpleri parçalanan Azeriler namına, tarihi zafer ve asaletle dolu olan kardeş ulu millete taziyelerimizi sunarız.”

Burma diye pek çoğumuzun duymadığı, duyanların da haritada yerini gösteremeyeceği bir ülkenin Rangoon şehrindeki Memon Gençlik Derneği, Atatürk’ün ölümü üzerine Ankara’ya mektup yazmış:

“Atatürk, Türkiye’nin ünlü reformcusu ve İslam dünyasının eşsiz kahramanı idi.”

Tlemsen’de yaşayan Bendimered Mohamed isimli bir genç de mektup yazmış:

“Tlemsen gençliği adına hüzünlü taziyeler sunarız.”

Güney Afrika’dan da mektuplar yağmış.

Pretorya İslam Kulübü,

Scweizer Reneke İslam Cemaati,

Transvaal İslam Yardım Ligi,

Render Müslümanları…

“İslam dünyası için bir felaket olan Kemal Atatürk’ün ölümünden dolayı son derece üzgünüz…”

Hindistan’ın Pradeş eyaletinin kuzeyinde bulunan ufak bir şehir olan Allahabad’ın İzci Derneği’nden bile mektup gelmiş:”

“Onun kaybından dolayı yalnız Türkiye değil, bütün İslam dünyası da derin yas içindedir. Allah en yetenekli beyni bizlerden koparıp aldı.”

İngiltere’den Bayard Simmons yazmış:

“Kadınlara oy hakkı kampanyasını savunmuş olduğum için kendi memleketimde hapse girmiş ilk İngiliz olarak derin üzüntülerimi sunabilir miyim? Onun kadınlar için yaptıkları bütün dünyanın feministlerince ebediyet minnetle anılacaktır.”

Moris Adası diye bir yerden mektup gelmiş. İlk kez duydum. Haritada yerini bulamadım. Google’dan aradım. Okyanusta ufacık bir adaymış… Oradan da gelmiş mektup:

“Sevgili liderimizin ölümüyle İslam’ın uğradığı büyük kayıp üzerine yürekten taziyelerimizi takdim ederiz.”

Bir mektup da Reunion Adası’ndan gelmiş. O da Hint Okyanusu’nda… Moris Adası’nın hemen yanında ondan daha küçük bir ada…

“İşte o adacıkta yaşayan İsmail Akhoun, 11 Kasım’da mektup göndermiş. Ne ara duydun, yazdın, gönderdin. İnanılmaz.. Muazzam bir itibar bu.”

Cezayir’den öğretmen A. Merad öyle bir mektup yazmış ki üzerine tez yazılır:

“Bizler artık geri dönmemek üzere Fransızlaştık. Medenileşmek için millyetini değiştirmiş olan bizler, o Büyük Yenilikçi adama, o Mustafa Kemal’e sizlerin neler borçlu olduğunuzu biliriz.”

Merad’a göre Türkler Atatürk’e çok şey borçlu. Çünkü onun sayesinde Türkler, medenileşmek için milliyetini değiştirmek zorunda kalmadı. Türk kalarak, kendi kültürlerini yaşayarak medenileşmeyi başarabildi.

“Merad bunu iyi biliyor. Çünkü kendisi Fransızlaşmak zorunda kaldı.”

Sadece İslam topraklarından değil, Avrupa’dan da mektuplar var. Emil Henri isimli Fransız yazmış:

“İyileşmekte olduğunu sanarak mesuttum. Niçin böyle zamansız gitti. Herkes gibi ben de uzaktan uzağa takdir edenlerden biriydim. Herkes ona ağlıyor. Ben de…”

En hüzünlü mektup da Kerkük’ten gelmiş:

“Bir cihan harap oldu. Tarih en yüksek simasını, arslan Türk ulusunun Ata’sını, mukaddes Türk vatanı en asil ve aziz evladını kaybetmek felaketine uğradı.”

Kerkük, Türk vatanının sınırlarının dışında yetim bir çocuk gibi ağlamış:

“Cihan yanıyor ve ağlıyor. Bizim kara bahtlı Kerkük’ümüzün daha çok yanmaya, daha çok ağlamaya hakkı var. Bizim bikes ruhumuz her Türkten ziyade Ulu Ata’nın yetimidir…”

Kerkük halkı, tüm umuduyla Hatay gibi kurtulmayı bekliyordu:

“Her şeysiz yaşadık. Yokluğun, sefaletin en harap edici ve yıkıcı ıstıraplarına göğüs gerdik. Yalnız ve yalnız bir emelimiz vardı: Atatürk.”

“Büyük halaskar bedbaht Kerkük’ü bir gün mutlaka kurtaracaktı…”

Mektup şöyle bitmiş:

“Bir yetim gibi, gözyaşlarımızı kalbimize akıtıyor ve sessiz ağlıyoruz. Şad olsun… Büyük ve azimkar Türklük payidar olsun…

15 Kasım 1938…

Bütün Kerkük”

Londra’da yaşayan Miss Burnett ilginç bir mektup yazmış:

“Onun alaycı mizah duygusu çok hoşuma gidiyordu. Hiç üniformasız görünmeyen o onbaşılar, çavuşlar (Hitler ve Mussolini) ile alay etmek istercesine Atatürk, parlak bir general olduğu halde törenlerde sivil giyiniyordu.

Araştırmalarımda Atatürk’ün 1928’den sonra hiç üniforma giymediğini fark etmiştim. Asla giymiyordu. Hatta askeri manevralara katılmasına rağmen giymiyordu. Kıyafeti daima itinayla sivildi.

Mesela 1934’te İran Şahı geldiğinde üniformalıydı.

Şah, düşük rütbeli bir subaydı. Darbe ile başa geçince kendisini general ilan etmişti. Atatürk ise savaş alanlarında mareşal olmuş seçkin bir subaydı. Ama buna rağmen onu sivil karşılamıştı.

Atatürk’ün bu sivil hassasiyetinin nedeni uzun süre kafamı kurcalamıştı. Aradığım cevabı, Miss Burnett’in mektubunda bulmuştum.

Atatürk, diktatörlerin pek çok sevdiği üniformayı terk ederek mesaj veriyordu. Miss Burnett, Atatürk’ü çok iyi anlamış. Çok çok iyi.”

O kadar çok mektup var ki. Mesela Finlandiya İslam Cemaati’nden Zuhur Tahir “Ata’nın ölümü nedeniyle Finlandiya Türkleri matem içindedir” diye bildirmiş üzüntüsünü. Selanik’te bulunan Calevras ve Stamatopoulos isimli iki Yunan “Büyük Adam’ın kaybına üzülmekteyiz” diye yazmış.

Bir başka Yunan Filip Nikolaidi ise mektubunda Atatürk için “Tarihte bin senede bir defa meydana gelen dahi” demiş. Chulia İslam Derneği ise Atatürk’ün ölümünü “müthiş büyük bir sarsıntı ile öğrendiklerini” belirtmiş. Dernek üyeleri hep birlikte Atatürk için dua etmiş.

Bulgar kadın yazar Nelia Pavlova ise “O büyük yurtseverden söz edebilecek yetenekte hiç değilim” diye başladığı mektubunu “Bizim sevgili Atatürk’ümüz için artık ölümsüzlük başladı” diyerek bitirmiş.

Hindistan İslam Ligi Başkanı M.A. Jinnah

“Modern Türkiye’nin kurtarıcısı ve yaratıcısı, İslam’ın en büyük evlatlarından biri ve dünyaca ünlü bir sima olan Atatürk’ün ölümü nedeniyle en derin üzüntü duymaktayız” demiş. 18 Kasım gününü Kemal Günü ilan etmiş.

Bombay Silah ve Mühimmat Tacirleri Derneği olağanüstü toplantı yaparak ayakta ve sessizlik içerisinde ve oy birliğiyle “Büyük Müslüman Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden çok derin üzüntü duyduklarını” ilan etmiş.

İngiltere’nin Liverpool kentinden Ralph Foulks üzüntülerini bildirmiş ve “Hatıra olarak saklamak üzere Atatürk’ün bir fotoğrafını rica edebilir miyim” diye bitirmiş mektubunu.

İngiliz Yüzbaşı Bernard Stacey “Büyük Savaş’ta Türkiye’ye karşı savaşmışsam da Kemal Atatürk’e her zaman hayranlık beslemişimdir” cümlesiyle başladığı mektubuna “O adama hayran kaldım” diyerek son vermiş.

Manchester’da yaşayan Musevi Türk Yahudisi Anavi ise “35 yıl önce memleketimden ayrılmış olmamla birlikte Türk vatandaşlığımı muhafaza ettim. Pek Sevgili Gazimiz Atatürk’ün şahsında, ülkemizin uğradığı amansız kaybı büyük bir üzüntü ve heyecanla öğrendim” yazmış.

Londra’dan Bayan Percival White “Atatürk’e yıllardan beri hayranlık besliyordum” diyerek üzüntülerini belirtmiş. Suriye’nin Humus şehrinden Doktor Abbas Hilmi “Muazzam Ata’mızın ölümü milletimizi dilhun etmiştir” şeklinde mektup yazmış.

Paris’ten gelen başka bir mektupta Madam de Jouvenel “Atatürk’ün kaybını bütün Fransızlar da yürekten hissetti. O’nu başından beri izlemiş olanlar büyük bir dünya vatandaşının göçüp gittiğini anlamaktadır” şeklinde yazmış.

Çanakkale’de savaşan Fransızlar tarafından kurulan bir derneğin üyesi olan M. Pinelli ise “Atatürk’ümüzün elim kaybı münasebetiyle bu dahi şefin hayranı olan bütün dernek mensupları derin kederlerini bildirir” demiş mektubunda.

Assam Arapça Öğrencileri Derneği ise mektubunda Atatürk’ü “Büyük asker, reformcu, vatansever, Türkiye’nin kurtarıcısı, İslam dünyasının umudu ve gururu, Asya’nın savunucusu, zamanımızın en büyük devlet adamı” şeklinde nitelemiş.

Tasarruf etmekle bitmeyecek bir itibar…

Hangi birini yazayım ki:

Kalküta City Kolej öğrencileri de “Kolej, dün kısa bir oturumdan sonra Kemal Atatürk’ün aziz hatırasına saygı için kapatıldı” diye yazmış.

Bükreş’te yaşayan merhum hahambaşı Bejarano’nun çocukları ise “Atatürk’ün kaybına ağladığımız bir sırada Türkiye’nin kaderinin ellerinizde olmasını düşünmek bir teselli oluyor” diye yazmış.

18 Kasım günü Hindistan’da Kemal Günü olarak kutlanmış.

Jorhat’ta, Darjeeling’de, Guntur’da, Bannura’da Bengal’de, Bihar’da, Daulatpur’da, Dum Dum’da Bhola’da törenler ve mitingler gerçekleştirildi. Atatürk adına şiirler okundu ve gıyabında cenaze namazları kılındı.

Ne diyelim… Tüm dünyanın hayran kaldığı, öldüğünde mektuplar yazdığı birisiydi Atatürk. Ve bizimdi. Bizim milletimizin sevdalısıydı.

Başka bir ülkenin vatandaşı olsaydım, bunları okurken kıskanırdım. Fakat bir Türk olarak okurken layık olamamanın acısını çekiyorum.

“İskender dünyayı fethetmişti. Ben böyle bir şey yapmadım. O dünyayı istilâ edeyim derken kendi vatanını unutmuştu. Ben vatanımı hiçbir zaman unutmayacağım.”

Atatürk…

“Yana kaldık;

Tutuştuk yana kaldık,

Gerdi cihan perdesini,

Ata’dan yana kaldık…”

Kerkük Türkleri…

Numberone.com.tr

Haber

İlginizi Çekebilir