Edis: Aşk işlerini bıraktım

Yeni Single’ı yalancı ile gündemde olan Edis’e aşk hayatı soruldu. “Bu benim lanetim” diyen Edis, “Bıraktım o işleri. Aşık olduğum zaman fazla yoğun yaşıyorum.” diye konuştu.

Hürriyet köşe yazarı Savaşl Özbeye konuşan şarkıcı Edis’in röportajı şu şekilde;

Kulaklarımızda tele akustik seslerimiz, ekran karşısındayız. O Çeşme’de bir beach’te. Ben İstanbul, ev… Çok eğlenceli biri. Üç-beş sorudan sonra röportaj yapar gibi değil de dertleşiyoruz. Ben işin ucunu bıraktım, uzun uzun o anlatıyor. Sadece aralara girip anlamadığım yerleri biraz açmasını istiyorum. Bu okuyacaklarınız Edis’ten bir çeşit mektup yani. Daha kolay okunması için bölümlere ayırdım, o kadar. Sohbet tabii ki yeni şarkısı “Yalancı”yla başladı ama oradan burçlara, seyahate, sosyal medyaya nasıl geldi, ben de anlamadım.

 4 yıl önce de “Yalan” diye bir klibin vardı. Nedir bu, yalanla ilgili bir takıntı mı var?

– Benim çok dürüst biri olduğumu söylerler. “Yalan”ı ben yazdım, “Yalancı”yı Emrah Karakuyu yazdı. Tesadüf. Ama yalanı da sevmiyoruz.

 “Yalancı”, bir dinlenişte sevilip ezberlenen Eurovision şarkılarını andırıyor. Bir yaz şarkısı mı bu?

– Benim ilk yaptığım yaz şarkısı. Ben hiçbir projeme yaz şarkısı olarak başlamadım. Aslında detaycılığım, bir kere daha, bir kere daha stüdyoya girmelerim, tekrar klip çekmelerim yaz aylarına itti. Normalde çalışma zamanlarıma denk gelen mart falan…

– Öyle garip bir vücut saatim, yıl saatim var. Yaza denk gelen tabii birçok şarkı oluyor, yaz daha eğlenceli şarkıların dönemi. Ama ben albümümü falan yazın çıkarmadım. Yaz şarkısı çok güzel bir şey bu arada. Çünkü dopamin ve serotonin salgılatıyor. Onları yazabilmek, söyleyebilmek şu anki müzik janrlarının arasında en zorlarından biri. Bu şarkıyı biraz da klibi, yaz şarkısı yaptı. Afro beat ve reggaeton karışımı bir altyapısı var. Sıcak bir şarkı olduğu aşikâr. Enerji dolu. Ama kışın da bunu dinlemenin bir yolu vardır… Yoksa müziğin mevsimi olduğuna inanmıyorum ben.

 Çeşme’de çekildi klip…

– Evet, Çeşme’de. Çocukluğumun büyük bölümünü orada geçirdiğim için “Ya bu şarkıda rol yapamayacağım” dedim… Dans koreografisi yapamayacağım, bu şarkıda bir yerlerimi saklamayacağım… Bu şarkıda çok zayıflamış olmak istemiyorum… Çünkü bu şarkı hayatımda gördüğüm en doğal sözlere sahip. Çok gerçek bir şarkı. Zaten “Ben yalan-cıyım” diyen dürüst bir adamın hikâyesini dinliyoruz. Daha da gerçek bir şey olamazdı. Ben de en gerçek hissettiğim yere geldim, Çeşme’de çektim.

 Kendinle dalga geçen Şarlo haller ondan mı? Senin fikrin miydi?

– Melih (Melih Kun, klibin yönetmeni) cool bir çocuk, “Ben popçu klibi çekmem ya” türünde bir arkadaşımız. Ben de ona popçu olmamaya çalışıyorum. “Absürt bir durum olsun” dedi. İşte böyle aksları değiştiriyoruz, bir kız önde, bir ben falan…

Biraz 90’lar Lambada klipleriyle dalga geçiyoruz. Derken benden bir şey çıktı. Dedim ki “Melih, kusura bakma. Şu anda bunu oynamak zorundayım. Şarkının bana verdiği hissiyat bu…”

 O da kabul etti…

– Çok keyif aldık. Çünkü o benim gerçek halim. Arkadaşlarım “Bu klipte sen, sen olmuşsun. İlk defa seni gerçek halinde görüyoruz” dediler.

 Dans ederken teknenin camlarını falan kırmışsınız…

– Evet ya… Bayağı bir zarar verdik tekneye. Çünkü gerçekten eğlendik. En son bir direk tutuyorum, orayı da kırdık mesela. Çekim 4 günde bitti. İlk başta ayak parmak aramı yardım, 2 gün yürüyemedim.  Suya girmemem lazım ama denizde çekiyoruz. (Gülüyor)

Yanımızda sürekli bir hemşire var falan… Ildır’da çekimler vardı. O gece Ildır’da yangın başladı.

Apar topar bizi tahliye ettiler. Arabalarımız bozuldu… O kadar tersliklerin içinden bir düz çıkardık ki…

 Ne duyurusunu yaptın, ne teaser verdin, şarkıyı pat diye sisteme yükleyiverdin. �

– Evet, benim tercihimdi. Sosyal medyaya falan bilerek koymadım.

 Normalde şarkılarını kendin yazıyorsun ama son üç şarkın Emrah Karakuyu’dan… Bir hikâyeniz var mı?

– Rıza Okçu beni bestecilerle bir araya getiren kişi. Beni Emrah’ın yanına götürdü, İzmir’e. Okuduğum ilkokulun arka sokağında bir eve gittim. Emrah’ın şarkılarını dinlediğimde kendi yazarlığımın gitmesi gereken yeri gördüm. Bir yolculuk başladı aramızda. Kalemini seviyorum. Güncelledi beni resmen. Eskiden besteci olmamla çok övünüyordum. Şimdi övündüğüm şeyse aldığım şarkıya çok iyi sahip çıkmam.

 Geçen yıl Warner Music’le anlaştın. Bu yıl 4 ayını Los Angeles’ta geçirdin. Var mı o cephede gelişme?

– Var evet. İlk şarkı çıkacak 1-2 ay içinde. Çok ses getirecek.

Sevgilim olmuyor bu benim lanetim

ÖZEL MESELELER…

Bir tane çok uzun ilişkim oldu ondan sonra da yok yani

 5 yıl önce “Senelerdir, sevgilim yok, olmuyor” diye dert yanmıştın. Ne oldu, şimdi kırdın mı şeytanın bacağını?

– Hayır, kırmadım. Bu benim lanetim ya Savaş. Dün konuştuk hatta arkadaşlarla. “Ben” dedim, “Bıraktım o işleri”… Bazı insanlar garip insanlar galiba. Ben de onlardan biriyim. Bilmiyorum, tek ben miyim ya senelerdir bu kadar bekâr olan?

 Tek değilsin, rahat ol. Benim de 10 seneye dayandı.

– Zaten bunun dayatılması da saçma. İlle yanınızda bir partner olacak. Neden? Benim sevgili gibi arkadaşlarım var, gece-gündüz beraberiz. Hakikaten sevgililiğin bazen çok toksik zamanları oluyor.

 Ne anlamda?

– Ben çok etkileniyorum sevgililerimden. Âşık olduğum zaman fazla yoğun yaşıyorum. Ama süreklilik için hayatı senin pencerenden görebilen biri lazım. Dış dünyaya yansıttığım yüzeysel bir yanım var ama aslında derin biriyim. İç dünyamı birine açtığım zaman, karşı tarafta aynı derinliği göremediğim çok oldu.

 Sonuç…

– Kendimle kalmak daha hoşuma gidiyor. Bu ruhu karşımdakiyle paylaşmam için o ruhun da beni doyurması lazım. Beni doyuran yok şu an! Ha bu arada bizim arkadaş grubumuzun da laneti bu. Birçoğumuzda yok böyle şeyler. Aşk güzel bir şey. Ama benim bahsettiğim sevgililik. Aylık ilişkileri sevgililik saymıyorum artık. Zaten bir tane uzun ilişkim oldu. Ondan sonra da yok yani.

 Peki ondan mı bu hep aşkı arayan, talep eden şarkılar?

– Çok iyi bakmışsın oralara. Yemin ediyorum, aşk talep eden sözler duyuruyor olabilirim.

 E sen işini yapmıyorsun ki o zaman. Derdin var, kendi derdini anlatıyorsun.

– Gibi gibi… Ben aşkın bana hissettirdiği şeyi seviyorum. Sonra aşk bir sallar, bir daha beni göremezsin. 2 sene yokum. Öyle bir adamım. O yüzden dağına göre kar yani. Şu an olmam gerektiği için böyleyimdir, kesin.

 Hangisi daha kötü senaryo: Kimselere âşık olamamak mı, her aşkın kötü bitmesi mi?

– Kimselere âşık olamamak. Ben olayım, gerekirse o olmasın. Ama ben olayım yani.

Sevgilim olmuyor bu benim lanetim

İSTANBUL…

Daha çok mutlu insan barındırması lazım

İstanbul enerjisinin acil rahatlamaya ihtiyacı var. Beni çok yoruyor. Kendisinin de rahatlamaya ihtiyacı var. Enerjisini iyi görmüyorum son 5-6 senedir. Kupkuru bir şehir oldu. Güzelleşmesi lazım. Daha çok mutlu insan barındırması lazım içinde. New York’a döndü. Borsa ve para yönetilen şehirlerin insanında da öyle bir enerji oluyor. Tüccarlar yarışı gibi. Çok yoruldum İstanbul’da yani.

GELECEK…

Direkt ayrılırım sizden, 3000’lere!

Geleceğe, hemen gitmek isterim. Hemen! Direkt ayrılırım sizden, 3000’lere! Çocukluğumdan beri uzay, teknoloji, Kuantum merakım var. Teknolojik bir şey gördüğüm zaman, hemen benim olsun o. Jeff Bezos gibi çok param olsa uzaya ilk çıkan Türk ben olayım… Ama bana sorarsan sığ bir düşünce bu. “Gel biraz beslenelim” desen, 68 kuşağı. Orada bir müzik beslenmesi de yaparım. Geçmişe de gidilir yani.

SEYAHAT…

Her yere uçakla gidip gelirsek sorun yok

Yolculuğu normalde çok severim, sadece bazen biraz yorucu olabiliyor. En son bir konser için arabayla 8 saat Ereğli’ye gittik. Sonra 8 saat de döndük. Hemen ardından Kapadokya’ya yollandık. O yolların arasında bir de zehirlendim, ateş falan… Bende resmen travma yapmış. 2 gün önce Çeşme’ye gelirken arabada hafif bir anksiyete geçirdim bu yüzden. Her yere uçakla gidip gelirsek sorun yok. (Gülüyor)

SOSYAL MEDYA…

Sosyal medyada bunlar bana ağır geldi

1 aydır detokstayım. İyi geldi uzak kalmak. Dışa döndüm; insanların suratına bakmaya başladım konuşurken. Twitter zaten çok huzursuz. Instagram tam yalan. Photoshop’a karşı değilim ama herkesin suratı aynı uygulamadan çıkmış gibi. Bunlar bana ağır geldi. Tatil hakkımdı, kullandım. Eskisi kadar aktif olmayı düşünmüyorum.

YAY BURCU…

Fevri kararlarımdan çekmiş olabilirim

Burcumun başına buyrukluğu, fevriliği… İkisi de ben değil ya. Aslında fevri kararlar, belki evet. Ondan biraz çekmiş olabilirim. Ama bir karar veriyorsam kesin doğrudur. Çok şanslıyımdır ben. Astrolojik haritamı bilenler de öyle söylüyor. Bakıp diyorlar ki, “Sen burada ne yapıyorsun? Ne istiyorsan o zaten sana geliyor.”

DENGE…

3 ay kimse ellemesin

Kendimi prodüksiyonel kısma fazla eğilmiş hissettiğim zaman isyan edip yoluma bakıyorum. “Beni 3 ay kimse ellemesin” diyorum. Los Angeles’a o yüzden gittim. Normalde yüzlerce konser yapabileceğimiz bir dönemdi ama dedim ki “Hayır, benim şu anda kendimi beslemem gereken bir dönem”. Hâlâ çok zor bir denge. Ama bunu bana sağlayan çalışma partnerlerim var.

GEÇMİŞ…

Hikâyenin değişmesini istemezdim

Geriye dönüp gençliğime ya da çocukluğuma söylemek istediğim hiçbir şey yok. Şimdi şey desem, “Kendine güvenmeyi bırakma…” E hiçbir zaman bırakmadım ki zaten. Ya da “İnsanların seni üzmesine izin verme…” E vermedim ki zaten. Şöyle derdim: “Başına gelenleri şu an yapacağın gibi yaşamaya devam et.” Hikâyenin değişmesini istemezdim.

KONSERLER…

Gazapizm’i de gaza getirdim

18 Ağustos’ta başlayacak Fanta Fest çok nostaljik. Çocukluğumda da vardı. Şimdi Gazap’la (Gazapizm) birlikte çıkmam, aslında bir hayalimin gerçekleşmesi. Turnede üretmeyi planlıyorum. Beatles gibi gruplar turnede albüm yaparmış. Biz niye yapmayalım? Gazap’ı da gaza getirdim.

O MU, BU MU?

Ağlamalarım zamansız

 Hayatın film olsa, macera mı, romantik komedi mi?

– Filmim var, dram türünde. İzlemek istersen göndereyim… (Gülüyor) Macera olurdu ya.

 Yalnız ağlamak mı, birinin omzunda ağlamak mı?

– Kolay ağlayabilen biri değilim ama ağlamalarım o kadar zamansız ve yersiz oluyor ki… 40 kişinin önünde bir anda… Yaslanacak omuz da bulamam o anda zaten.

 Hangisi avantajlı: Zengin ama çirkin doğmak mı, fakir ama güzel doğmak mı?

– Bence ikisi de avantajsız. Herkes avantajsız doğuyor. Güzel olmak için zengin olmak yetiyor. Çok anlamsız.

 Deniz-kum-güneş mi, orman-ağaç-temiz hava mı?

– Tabii ki deniz-kum-güneş.

 Tren yolculuğu mu, gemi yolculuğu mu?

– Hiç cruise gezisine katılmadım, onu seçerdim.

 Bir renk olsan: Ateş kırmızısı mı, deniz mavisi mi?

– Ateş kırmızısı. Mavi benim kontrastım. İçimdeki ateşi ancak deniz soğutabilir.  Kendim su olamam. Kendim de mavi olsam melankoliye düşeriz.

 Bir yemek olsan: Tatlı mı, tuzlu mu?

– Yemek olsam ben kesin meyve olurdum

Numberone.com.tr

Haber

İlginizi Çekebilir