Vitol’dan gelen açıklamaya göre BP Türkiye ayrıca akaryakıt depolaması için ATAŞ Anadolu Tasfiyehanesi’nin de yüzde 51 hissesine sahip. Satın almayla birlikte Petrol Ofisi’nin altyapı ve lojistik varlıkları ATAŞ Anadolu’yla genişleyecek.Şu anda Rekabet Kurumu’nun onayını bekleyen anlaşmanın 2024 yılında tamamlanması bekleniyor. Konuyla ilgili konuşan Petrol Ofisi CEO’su Mehmet Abbasoğlu, “Türkiye pazarına hizmet etmek üzere daha güçlü bir stratejik platform oluşturma fırsatı bizi çok heyecanlandırıyor. Yeni çalışma arkadaşlarımıza hoş geldiniz demek için sabırsızlanıyoruz” dedi.BP Türkiye’nin akaryakıt ağını neden sattığı şimdilik belirsiz. Ancak şirketin uzun vadeli olarak yenilenebilir enerjilere yöneldiği biliniyor. Bu da Türkiye’deki petrol işletmeciliğinden çıkış yaptığı anlamına geliyor.Dev satış. Rekabet Kurumu’nun onayı bekleniyor.
Vitol’dan gelen açıklamaya göre BP Türkiye ayrıca akaryakıt depolaması için ATAŞ Anadolu Tasfiyehanesi’nin de yüzde 51 hissesine sahip. Satın almayla birlikte Petrol Ofisi’nin altyapı ve lojistik varlıkları ATAŞ Anadolu’yla genişleyecek.Şu anda Rekabet Kurumu’nun onayını bekleyen anlaşmanın 2024 yılında tamamlanması bekleniyor. Konuyla ilgili konuşan Petrol Ofisi CEO’su Mehmet Abbasoğlu, “Türkiye pazarına hizmet etmek üzere daha güçlü bir stratejik platform oluşturma fırsatı bizi çok heyecanlandırıyor. Yeni çalışma arkadaşlarımıza hoş geldiniz demek için sabırsızlanıyoruz” dedi.BP Türkiye’nin akaryakıt ağını neden sattığı şimdilik belirsiz. Ancak şirketin uzun vadeli olarak yenilenebilir enerjilere yöneldiği biliniyor. Bu da Türkiye’deki petrol işletmeciliğinden çıkış yaptığı anlamına geliyor.Ünlü şarkıcı Shakira’nın 46 yaşında yaptığı harekete beğeni yağdı
Kolombiyalı sanatçı Shakira, kişisel Instagram hesabından paylaştığı fotoğraflarda ne kadar esnek olduğunu takipçilerine gösterdi.

Bugün İspanya’da düzenlenecek Latin Grammy Ödülleri öncesinde Kolombiyalı şarkıcı Shakira’nın paylaşımı gündem oldu…
Daha önce ABD’de düzenlenen ve ilk ke İspanya’da düzenlenecek etkinlikte sahneye çıkmaya hazırlanan Shakira, Instagram hesabından paylaştığı fotoğraf ile dikkatleri üzerine çekti.
Sahne performansına hazırlanırken dansçılarının da yardımıyla esneme hareketleri yapan ve provalara katılan Shakira’nın bacağını çok yukarılara kaldırması büyük beğeni topladı.
Takipçileri 46 yaşındaki Shakira’nın bu denli esnek olmasını takdir ederken, çok sayıda övgü mesajı da gönderildi.
Shakira paylaşımında, “Vay canına, 7 Latin Grammy adaylığı ve üçü de en iyi şarkı için. Bu harika. Hepinize çok teşekkür eediyorum. Çok mutluyum” dedi.
Macaristan ve Slovakya, EURO 2024’e katılmayı garantiledi
Elemelerde A, F, G ve J Grubunda oynanan maçlarda alınan sonuçlar şu şekilde:
A Grubu:
Gürcistan – İskoçya: 2-2
Güney Kıbrıs – İspanya: 1-3
F Grubu:
Estonya – Avusturya: 0-2
Azerbaycan – İsveç: 3-0
G Grubu:
Bulgaristan – Macaristan: 2-2
Karadağ – Litvanya: 2-0
J Grubu:
Slovakya – İzlanda: 4-2
Lihtenştayn – Portekiz: 0-2
Lüksemburg – Bosna Hersek: 4-1
Maccabi Tel Aviv 78-73 Fenerbahçe Beko
HAKEMLER: Ilija Belosevic, Joseph Bissang, Uros Obrknezevic
MACCABI TEL AVIV: Brown 18, Baldwin IV 12, Colson 13, Cohen 2, Nebo 4, Cleveland 4, Webb III 10, Sorkin 6, Dibartolomeo, Rivero 7, Blatt 2
Fenerbahçe Beko: Wilbekin 18, Tarık Biberovic 18, Hayes-Davis 16, Sestina 1, Motley 6, Şehmus Hazer, Papagiannis, Dorsey 7, Madar 7
1’İNCİ PERİYOT: 21-28
DEVRE: 38-46
3’ÜNCÜ PERİYOT: 56-57
Mauro Icardi’den Wanda Nara’ya evlilik teklifi!
“MAURO HEM BENİMLE VE HEM DE ÇOCUKLARLA İLGİLENDİ”Odamdan çıkmak istemiyordum. Sadece Mauro bana yemek getirmek için içeri girdi. Her şeyi benden önce fark edip ona göre davranıyordu. Benimle ilgilendi, beni korudu ve aynı zamanda bana doktora kadar eşlik ederken çocukların günlük rutiniyle de ilgilendi. Beni en çok destekleyen kişi oydu ve hâlâ da öyle.”ANTRENMANDA ALARM KURUP BANA İLAÇLARIM İÇİN MESAJ GÖNDERİYORDU”Bir gece klinikte uyandığımda onu sabahın erken saatlerinde löseminin tedavisini ve dünyada bu tedavinin yapılabileceği en iyi doktorları ve hastaneleri araştırırken buldum. Bu da Mauro’nun kim olduğunun en açık örneği. Bir antrenman seansının ortasında alarm kurarak bana ‘İlaçlarını almayı unutma’ mesajı gönderiyordu.”BANA EVLİLİK TEKLİF ETTİ”Birlikte geçirdiğimiz onca yılın ardından Mauro bana evlenme teklif etti! 27 Mayıs 2014’te birbirimize sonsuz aşk sözü vermiştik. Teklif çok yeni, henüz hiçbir şeyi planlamadık ama teklif almak güzeldi. Arjantin’de mi evleniriz, hiçbir fikrim yok. Yemin ederim oturup bunu organize edecek zamanımız bile olmadı ama tüm sevdiklerimiz Arjantin’de. Bu yüzden eğer bu hayali gerçekleştirmeyi başarırsak Arjantin’de olacağını varsayıyorum. Gerçek şu ki 23 Aralık’a kadar Roma – İstanbul rutinine devam edeceğim. Çünkü o gün Yıldızlarla Dans’ın son bölümü yayınlanacak. Yani kesin olan tek şey Noel’i Avrupa’da geçireceğimiz.2014 YILINDA EVLENDİLERMauro Icardi – Wanda Nara çifti, 2014 yılında evlenmişlerdi. Geçen yıl çiftin boşandıklarına dair iddialar çıkmıştı ancak resmiyet kazanmamıştı. Ünlü çiftin bu evlilikten iki kız çocukları var. Wanda Nara’nın Maxi Lopez ile evliliğinden de üç çocuğu bulunuyor.
Arda Güler hakkında olay iddia: Real Madrid büyük hata yaptı
İspanyol kulübünün Arda Güler’i uzun bir süredir takip ettiğini belirten Jose Luis San Martin, makalesinde şu ifadelere yer verdi:”AKADEMİ SEVİYESİNDEKİ BİR OYUNCU GİBİ FİZİĞİ VARDI””Real Madrid, uzun süredir Arda Güler’i takip ediyordu. Takım arkadaşları ve antrenör ekibinin yorumlarını okuduk, teknik açıdan muhteşem bir seviyesi var. İlk antrenmanlarda Arda Güler’in 1.75 ve 69 kilo olduğu ortaya çıktı. ‘Elit seviyede’ fiziğe sahip oyunculara karşı mücadele etmek zorunda olan birinden çok, akademi seviyesindeki bir oyuncu gibi fiziği vardı. Arda Güler, bu fiziğiyle 1.85’ten uzun ve ortalama 80-85 kiloda, kaslı, çok yüksek fizik gücüne sahip rakiplere karşı mücadele edecekti. Konu ikili mücadeleye gelince rakipleri köpek balığı gibi olacaktı.”
“Arda Güler, sağ dizindeki menisküsü yırttı. Ameliyat olmak zorunda kaldı. Rehabilitasyonu sırasında rektus anterior kasını yırtı. Henüz sona ermeyen ve tam da ilk kez kadroya girdiği sırada yaşadığı yeni kas sakatlığının ardından yeni bir süreç başladı. Real Madrid’in doktor şefi Niko Mihic, Arda Güler’in yaşadığı sakatlıklar sonrası görevden alındı.””FİZİKSEL YÜKLEMELER SIRASINDA HATALAR YAPILDI””Arda Güler’e fiziksel yüklemeler sırasında çok büyük hatalar yapılmış. Güler’in fiziksel eksikliği, alt ve üst vücuttaki kas kütlesini artırmak için kapsamlı bir güç çalışmasıyla telafi edilmeliydi. Bu şekilde koşma, hızlanma, frenleme, yön değiştirme, vuruşlar esnasında darbeler eklemler tarafından değil, iskelet kas sistemi tarafından absorbe edilecektir.”ı
“YENİ BİR ÇALIŞMA SİSTEMİYLE ÖZ GÜVENİNİ KAZANACAK””Arda Güler, bu sakatlığı sonrası yeni çalışma sistemiyle birlikte Carlo Ancelotti’nin de söylediği gibi özgüvenini geri kazanacak ve Madrid taraftarları onun olağanüstü yeteneğinin tadını çıkarabilecek.”
Kolu kanadı kırık kayınpederinin gururu
Doğrusu Charles, tahta çıktıktan sonra da durum değişmedi. Annesinin sadece tahtını değil sıkıntılarını da devraldı Charles.Çünkü Harry ile Meghan’ın yarattığı sorunlar bitmek bilmedi. Öyle ki Charles en mutlu gününde bile yani yıllarca bekleyip tacına kavuştuğu gün de kolu kanadı kırık bir haldeydi.Büyük oğlu William tüm ailesiyle birlikte törendeydi ama küçük oğlu Harry yalnız başına ve bir yabancı gibi oradaydı.Çocuklarının annesi Diana’dan boşandıktan sonra gerçekten sevdiği Camilla Parker Bowles ile evlenen Kral’ın belki o açıdan yüzü güldü.Ama annesinin ölümü, küçük oğlu Harry ve karısının ailenin en gizli sırlarını bile açık etmesi derken Charles, tahtının keyfini bile tam olarak süremedi.
YÜZÜNÜ GÜLDÜREN BİRİ VAR
Ama kraliyet uzmanlarına bakılırsa bunca dertle uğraşan Charles’ın yüzünü güldüren bir kişi var: Büyük gelini Kate Middleton. Yani büyük oğlu Prens William’ın karısı Galler Prensesi Catherine.Aileyi yıllardır takip eden kraliyet uzmanlarına bakılırsa dün 75 yaşına giren Charles, Kate’in hem oğlu William’a ailenin geri kalanıyla sağlam bağlar kurdurduğu için gelinini taktir ediyor. Tabii William’ın şu ana kadar çok falso vermeyen aile hayatını da unutmamak gerek…Kate, aileye katıldığından bu yana kısa sürede uyum sağladığı,”şirket” diye adlandırılan ailedeki herkesle profesyonel ilişkiler kurduğu için kayınpederi Charles’tan tam notu aldı çoktan. OK! dergisine konuşan kraliyet uzmanı Jennie Bond, Charles’ın geliniyle böylesine iyi olan ilişkisini Kate’in geçmişine yani normal ve birbirine bağlı bir aileden gelmesine bağladı. Bu sayede Kate, gelin gittiği ailede de kendi ailesinde gördüklerini tekrarlıyor.

CHARLES GELİNİN TAKDİR EDİYORAyrıca yine Bond’a göre Kate bu özelliği sayesinde Charles da üç torunu George, Charlotte ve Louis’den mahrum kalmıyor. Harry ile Meghan’ın çocukları Archie ve Lilibet’i doğru dürüst göremeyen Charles, torun sevme zevkini Kate ve William’ın çocuklarıyla gideriyor.Kraliyet uzmanı Jennie Bond “Sanırım Charles, gelini Kate’in yarattığı bu sağlam aile bağlarına hayran ve bunu takdir ediyor” dedi.Charles’ın üç torunuyla birlikte görüldüğü fotoğraflar ve katıldıkları etkinliklerdeki tavırlarından yola çıkan Bond “Charles torunlarını çok seviyor. Bu üç çocukla çok rahat bir ilişkisi var. Ben Kral’ın, Kate’in bu üç çocuğu büyütme tarzıyla gurur duyduğunu düşünüyorum” diyerek sürdürdü sözlerini.

UYUM SAĞLAMAK İÇİN ÇABALADI
Jennie Bond, başlarda Kate için de işlerin bu kadar kolay olmadığını söyledi. Şu anda giyiminden tavırlarına aileyi kusursuz bir biçimde temsil eden, birçok kişi tarafından “kraliyet ailesi üyelerinden daha asil” diye tanımladığı Kate’in aileye katıldıktan sonra bunun ne anlama geldiğini öğrenmesi gerektiğini söyledi.Kendisi sıradan bir aileden gelen ve spot ışıklarının altında büyümeyen Kate buna rağmen üç çocuğuna aile içindeki rollerini öğretme konusunda da başarılı.Kraliyet uzmanı Bond “Kate’in çocuklarına, özellikle de gelecekte kral olmak için doğmuş bir çocuğa dengeli bir eğitim sağlamanın anahtarı olduğunu düşünüyorum” diye sözlerini sürdürdü.

GELİNİNE UZAKTAN ÖPÜCÜK BİLE GÖNDERDİ
Kate ile Charles halkın karşısına çıktıkları zaman da sık sık yakınlıklarını gözler önüne seriyor. Kraliçe 2. Elizabeth’in tahta çıkışının 70’inci yıl dönümünde Charles’ın yerinde duramayan torunu Louis’yi dizlerine oturtması onu oyalaması yakınlığın göstergelerinden biri.Ayrıca Kate’in, kayınpederinin babası Prens Philip’in cenaze töreninde onun yanına gidip elini omuzuna atması da hafızalara kazındı.Charles ile gelini Kate’in iyi geçindiğinin bir başka kanıtı da yine Kraliçe’nin ölümünden önce düzenlenen bir etkinlikte yaşandı. Charles, etkinliğin yapılacağı katedrale girdiğinde uzaktan gelini Kate’e bir öpücük gönderdi.

BAŞTA CAMILLA ONU HİÇ İSTEMEDİ
Bu arada başlarda Kate’e İngiliz kraliyet ailesinin pek sıcak bakmadığını da hatırlatalım. Özellikle Camilla, sıradan bir aileden gelen Kate’in William ile evlenmesini onaylamıyordu. Hatta bu konuda ailenin diğer üyelerini de etkilemeye çalışıyordu.Yine bir iddiaya göre Camilla Kate’in annesi ve babası Carole ile Michael’a da pek iyi davranmıyordu. Onları Kate ile William’ın yaşadığı Kensington’daki daireye hizmetlilerin girdiği kapıdan girmesi için zorlamıştı.

ONUN GÖLGESİNDE KALMAKTAN RAHATSIZ OLMUYOR
Fakat öyle ya da böyle görünüşe göre Kate’in ailedeki en büyük destekçisi kayınpederi Charles.Geçen yıl Noel etkinliklerinde de Londra’da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’nda da Kate, Charles’ı gölgede bırakacak etkinliklere imzasını attı. Özellikle de Eurovision’da piyano çalması yarışmadan bile daha çok konuşuldu.Bu durum da bazı çevrelerde Charles’ın bu duruma kızacağı ve Kate’i geri çekeceği söylentilerine yol açtı. Yıllardır bilindiği gibi Charles, gölgede kalmayı pek sevmiyor. Hatta eski eşi Diana’yı da kendisini sürekli geri planda bıraktığı için öfke duyduğu konuşuluyordu.Fakat kraliyet uzmanları o sırada olup bitenlerle ilgili olarak Kate’i bu kadar öne çıkaran kişinin bizzat Charles’ın kendisi olduğunu savundu.
Ünlü oyuncu kalp krizi geçirdiğine neredeyse sevinecek…
Ama sonra bir an gelir, aslında yıllar boyunca nasıl da kendini ihmal ettiğini fark eder. O “an” da genellikle olumsuz bir gelişmedir.Ya beklenmedik bir kayıp, ya ani bir kaza… Belki de yaşadığı ölümle sonuçlanabilecek bir sağlık sorunu…İşte o “an” genellikle bunu yaşayanlar için bir dönüm noktası olur. Ondan sonra özellikle de söz konusu kişi belli bir yaşın üzerindeyse hayat tarzını değiştirir.İşte böyle bir deneyim yaşayan ünlü bir oyuncu var. Bundan altı yıl önce geçirdiği kalp krizinden sonra o güne kadar sahip olduğu her şeyi, günlük hayatın koşturmacasını bir yana bıraktı ve gerçekten yapmak istediği işe yöneldi.

Geçirdiği kalp krizinin ardından hayatını değiştiren bu ünlü bir dönemin en yakışıklı oyuncularından biri olan Antonio Banderas.63 yaşındaki Banderas, 2017 yılında geçirdiği kalp krizinin ardından hayatını nasıl değiştirdiğini anlattı.Ünlü oyuncu, geçirdiği kalp krizinin kendisine, hayata farklı bir bakış açısı sağladığını ve gelecek planlarını değiştirdiğini ifade etti.Yaşadığı bu ciddi sağlık sorununun kendisi için bir uyarı niteliğinde olduğunu söyleyen Antonio Banderas “Çok daha kötüsü de olabilirdi” dedi.Antonio Banderas bu konuda şunları söyledi: “Eğer biri bana kalp krizinin nasıl bir şey olduğunu sorarsa bunu bilemem. Ben sadece kendi yaşadığımı anlatabilirim” diye konuştu.

KALBİNE ÜÇ TANE STENT TAKILDI
Banderas kalp krizi geçirdiğini ama bunun ciddi bir durum olmadığını ve kendisinde hasar bırakmadığını ilk kez Malaga Film Festivali’nde açıklamıştı.Bu arada hatırlatalım Malaga İspanyol oyuncunun ana vatan zaten.Her ne kadar çok ciddi bir sonucu olmasa da Banderas bin operasyon geçirdiğini ve kalbine üç tane stent takıldığını sözlerine eklediBanderas, geçirdiği kalp krizinin çok ağır olmasa da kendisine hayatta ikinci bir şansı olmadığını gösterdiğini gizlemedi.”Bazı insanlar var kalp krizi geçirdiklerini anlamıyorlar bile. Bazen bu uykudayken oluyor. Neler olduğunu fark etmiyorlar. Sonra ertesi gün kendilerini bir tuhaf hissediyorlar ” diye konuştu ünlü oyuncu.

BOŞANDIKTAN SONRA AŞIRI ÇALIŞMAYA BAŞLADI
Banderas ” Benim durumumda bu kalp krizi benim için hayata farklı bir açıdan bakmam gerektiğini gösteren bir deneyimdi” dedi. Ünlü oyuncu yaşadığı sağlık sorununun ardından yanlış yolda olduğunu fark ettiğini de sözlerine ekledi.Antonia Banderas, 20 yıllık eşi Melanie Griffith’ten boşandıktan iki yıl sonra kalp krizi geçirdi. Anlattığına göre o süreçte ayrılıkla başa çıkabilmek için kendini tamamen işine verdi.”Birçok şey yapıyordum. Çalışmayı bir tür sığınak olarak görüyordum. Birbiri ardına filmler yapıyordum. Ama sonra kalbim bana bu kadar adrenalinin bana fazla olduğunu söyledi. Bu bir yol değildi. Kalbim bana “ne yapmak istiyorsan onu yap” mesajını verdi” diye anlattı.

HER ŞEYE BAŞTAN BAŞLADI
Bu deneyimin ardından Banderas hayatına sıfırdan başlamaya karar verdi. İçinden yükselen ses onu memleketi olan İspanya’nın Malaga kentine götürdü.Sonra bir tiyatro satın aldı. Şimdi de aslında ne yapmak istiyorsa onu yapıyor. Kendini de son derece sağlıklı hissediyor söylediğine göre.Kalp krizinden iki yıl sonra bir tiyatro satın alan Antonio Banderas, Malaga’da bir müzikal grubu kurdu. Bu grupla birlikte üç tane müzikal sahneledi aradan geçen zaman içinde.Antonio Banderas şu sıralarda Journey to Bethlehem adlı yapımda rol alıyor.

‘YAŞADIĞIMIZ HAYAT KARMAŞIK VE AĞIR…. BU FİLM İSE RAHATLATICI’
Yıllar önce geçirdiği kalp krizini bu şekilde hatırlatmasının nedeni de bu zaten. Çünkü bu projede tam da istediği gibi bir karakteri canlandırdığını anlattı Banderas. Üstelik anlattığına göre bu proje seyirciyi de günlük hayatın dertlerinden uzaklaştırma konusunda iddialı. Kendisine gönderilen senaryoyu ilk kez okuduğunda hem müzik hem de mizah içeren bir filmde insanları güldüren bir kötü kahramanı canlandırma fırsatı bulduğu için mutlu olduğunu söyledi.Antonio Banderas’ın kalp krizi geçirdikten sonra yeniden şekillenen hayatına da uygun bir proje bu söylediğine göre. “İnsanları, güzel bir şekilde ele alınan bir hikayeyi anlatmaya ve rahatlamaya davet ediyoruz. Yaşadığımız dünyada her şey çok ağır ve karmaşık” diye konuştu bu konuda.Yönetmenliğini Adam Anders’ın üstlendiği Journey to Bethlehem, bir yeni yıl filmi. Live action tarzındaki filmde Antonio Banderas’ın yanı sıra Fiona Palomo, Geno Segers, Milo Manheim, Amicia Borrachero gibi oyuncular rol alıyor.

Antonio Banderas, bir süredir Nicole Kimpel ile birlikte.
Cengiz Ünder ve Hakan Çalhanoğlu milli takım kadrosundan çıkartıldı
18 Kasım’daki Almanya maçı öncesinde A Milli Takım’da önemli değişiklikler yaşandı.

A Milli Takımımız, 18 Kasım’da Almanya ile yapılacak olan özel maç için bugün Berlin’e hareket edecek. Bu maç öncesinde, kadroda bazı değişiklikler gerçekleşti.
Cengiz Ünder, milli takımın yeni teknik ekibinin antrenman yöntemlerini ve futbol anlayışını daha yakından öğrenmesi için, İstanbul’da gerçekleştirilen dört günlük kamp sürecine katıldı.
TFF’den yapılan açıklamaya göre; A Milli Takımımızın Almanya ve Galler ile yapacağı maçların aday kadrosuna dahil edilen Ünder, daha önceden belirlenen plan doğrultusunda Berlin’e gitmeden önce kamp kadrosundan ayrıldı.
Öte yandan, kaptan Hakan Çalhanoğlu, son günlerde yaşadığı üst solunum yolu enfeksiyonu sebebiyle dünkü ve bugünkü antrenmanlara katılamadı.
Sağlık durumu ve yakın zamanda doğum yapacak olan eşiyle ilgili durumlar göz önünde bulundurularak, Çalhanoğlu’nun aday kadrodan çıkarılmasına teknik heyet tarafından karar verildi.
Ünlü sunucu Metin Uca hayatını kaybetti
Yoğun bakımda tedavisi süren Metin Uca hayatını kaybetti. Uca’nın cenazesi, sabah saatlerinde Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden, incelenmek üzere Yenibosna Adli Tıp Kurumu morguna getirildi.

Dilovası ilçesinde geçirdiği trafik kazasının ardından yoğun bakımda tedavisi devam eden ünlü sunucu Metin Uca hayatını kaybetti. Ünlü televizyon programcısı ve sunucu Metin Uca, geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde geçirdiği kazanın ardından Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınmıştı. Yoğun bakımda tedavisi süren Uca saat 01.30 sıralarında hayatını kaybetti.

Uca’nın cenazesi, sabah saatlerinde Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden, incelenmek üzere Yenibosna Adli Tıp Kurumu morguna getirildi.
MENEJERİ DUYURDU
Metin Uca’nın menajeri Kübra Kalem Baykara acı haberi duyurdu. Baykara sosyal medya hesabından “Metin Uca’mızı kaybettik kalbimiz acıyor.” paylaşımını yaptı.
ENTÜBE EDİLMİŞTİ
Geçen günlerde rahatsızlanıp kaza geçirdikten sonra boyun şah damarlarının tıkalı olduğu ortaya çıkan ve yoğun bakımda tedavisi devam eden Metin Uca’nın dün entübe edildiği açıklanmıştı.
Uca’nın menajerinin dün yaptığı açıklama şöyle:
“Daha önce güzel haber vermiştim, sevgili Metin Uca’nın durumunun iyiye gittiğini, en kısa zamanda taburcu edileceğini, evde ek tedavilerle eski sağlığına kavuşacağını söylemiştim.”
’72 SAATİ ATLATALIM’
“15 Kasım sabahı taburcu edilmesi beklenirken acil bir operasyona alınması gerekti. Operasyondan sonra oluşan komplikasyonlar nedeniyle tedbir amaçlı entübe edildi. 72 saati atlatmayı, ardından kaldığımız yerden tedavisine devam edebilmeyi umuyoruz.”
METİN UCA KİMDİR?
1961’de İstanbul’da dünyaya geldi. Hakkarili baba ve Bilecikli bir annenin evladı olan İlk, Orta ve Lise eğitimini Ankara’da tamamladı. Uca, Kimya Mühendisliği, Jeoloji Mühendisliği, Tiyatro ve gazetecilik eğitimi aldı. Van Erciş’te askerliğini tankçı asteğmen olarak yapan Uca, 1987 yılında Anadolu Ajansı’nın sınavını kazandı ve muhabirlik hayatına başladı.

MUHABİR VE PROGRAMCI
1999 – 2000 yıllarında TRT’ de televizyoncu olarak çalışmaya başladı ve kuruluşundan itibaren Kanal D Ankara bürosunda muhabir olarak görev yaptı. Anadolu Ajansı, TRT, Kanal D, Milliyet EP Dergisi, Show TV, ATV ve Star televizyonlarında muhabir ve programcı olarak çalıştı.
ÖNEMLİ BAŞARILARA İMZA ATTI
1999 yılından itibaren kendi özgün sabah programları, yarışma programları ve sahne gösterileri ile İstanbul’da çalışmaya başladı. Geniş toplumsal kesimlerin sevdiği programlara sunucu, yapımcı olarak imza attı. 1999-2003 yılları arasında Türkiye’nin en özgün ve eğlenceli sabah haber şovu Günaydın Türkiye’yi Star ekranlarında sundu. 700 bölüm yayınlanan Passaparola ve TRT’de 180 bölüm yayınlanan Miras adlı programların sunucusu ve yaratıcı ekibinde yer alan Uca, Maydanoz, Büyüklere Masallar, Pişti isimli stüdyo programlarıyla da Show TV, ATV ve Star TV gibi kanallarda çalışmalarını sürdürdü.
KİTAPLARI 300 BİN SATTI
Metin Uca’nın, Her Tuzluğum Var Diyene Hıyarla Yetişemedim, Yes Yerine Orrayt Demek Caiz midir Hocam, Tüh, Alışmadık Gözde Lens Durmaz, Her Book’a Maydanoz kitapları toplam 300 bine ulaşan satış rakamıyla yaşadığımız günlere neşeli bir bakış ortaya koymaktadır.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler: 40 tane Eurofighter
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, S-400’lerin neden kullanılmadığı sorusuna, “İhtiyaç duyduğumuzda düğmeye bastığımızda merak edenlerin hepsi görür. Nereye kullanacağız, bu çamaşır makinesi mi?” cevabını verdi. Güler, Meclis’te bakanlığının bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler askeri hastanelerle ilgili, “Hastanelerimizin hepsinin bizde olmasını arzu ediyoruz. 15 Temmuz gibi bir bela yaşandı. Zamanla, bunların hepsinin sırayla yapılacağına inancımız tam. Şu anda 5 hastane, gerektiğinde 10 hastane olacak şekilde TSK’ya bağlanmış durumda. Her gün askeri hastanelerin açılması konusunda çaba sarf ediyoruz, bu bir süreç. Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde bakanlığımıza ait 713 tıp fakültesi askeri öğrencimiz var. 29 diş hekimliği, 16 eczacılık fakültesi öğrencimiz var. Şu anda bunlardan hizmet alamıyoruz” bilgisini verdi.
“40 TANE EUROFIGHTER UÇAĞI ALACAĞIZ”
F-35 uçağı alımına taraftar olmadığını açıklayan Güler, “ABD’de bile uçuşu kesilmiş durumda, İsrail uçuramıyor. Avrupa’da birçok ülkede çözülemeyen aksaklıklar var. F-35 almalı mıyız, yerli uçağımızı kullanmalı mıyız, bunu düşünmeliyiz. Benim şahsi görüşüm, alma taraftarı değilim” dedi. AB’den 40 tane Eurofighter savaş uçağı alacaklarını belirten Bakan Güler, Almanya’nın buna karşı çıktığını Fransa-İspanya’nın da “Biz ikna ederiz” sözü verdiğini kaydetti.
“ASKERİ OKULLAR DA ZAMANLA AÇILIR”
Güler, zorunlu askerlik sisteminde değişiklik olup olmayacağı sorusuna da “Yüzde 50 zorunlu askerlik, yüzde 50 profesyonel. Şu anda bu rakamı yakalamış durumdayız. Askeri okullar da hastaneler gibi en kısa zamanda açılır diye düşünüyorum” dedi. Kimyasal silah iddialarına yanıt veren Güler, “Böyle bir şey yok. Bu devirde herhangi bir şeyin gizli kalacağına inanıyor musunuz? Ben böyle bir şeyi saklayabilir miyim? Kesinlikle yok, böyle bir şeye sahip olmayı da düşünmüyoruz ” dedi.
“2031’DE KAAN UÇACAK”
Milli savaş uçağı Kaan’ın 2028’de yerli motorunun üretileceğini söyleyen Bakan, 2031’de ise yerli savaş uçağının kendi motoruyla uçuşunu yapacağını belirtti. 250 adet Altay tankı üretmek için çalışmanın sürdüğünü belirten Güler, bu tankın da yerli motorunun 2026 yılında bitirilmesini hedeflediklerini söyledi.
Haftada en az üç gün abur-cubur: Sanki mutfakta tencere kaynamıyor
Onlar gösteri dünyasının son dönemdeki en gözde çiftlerinden biri. Bunun nedeni de yıllar önce yarıda kalan aşklarını tamamına erdirmeleri. Belli ki araya giren yıllar, başka aşklar, evlilikler onlara birbirlerini unutturmadı.

Uzun uzun sözünü ettiğimiz bu ünlü çift Jennifer Lopez ile Ben Affleck. Yıllar önce yarım kalan aşklarını geçen yıl evlilikle mutlu sona ulaştıran Bennifer çiftiyle ilgili söylenen birçok şey var. Aralarının iyi olmadığı, evliliğin kötü gittiği, evde kapalı kapılar ardında sık sık tartıştıkları gibi…
Ama görünüşe göre Jennifer Lopez ile Ben Affleck’in öyle sanıldığı gibi çözülmez sorunlar yok. Belli ki onlar da her çiftin yaşadığı sorunları yaşıyorlar.
Durum böyle… Öte yandan Lopez ile Affleck ile ilgili çok başka bir konu var. Malum Lopez 54 yaşında ve çok da genç sayılmayacak bir yaşta iki tane çocuk sahibi oldu. Ama hiçbir zaman ünlü fiziği bozulmadı.
51 yaşındaki kocası Ben Affleck de tıpkı onun gibi… Fiziksel görünüş olarak genç hemcinslerini bile kıskandıracak durumda. İşte Bennifer çiftini gündeme taşıyan da bu ayrıntı.
Ünlü çift, haftanın en az üç günü aslında sağlığa zararlı olan ve kilo almaya yol açtığı bilinen abur cubur yiyecekler tüketiyor.
Lopez ile Affleck, sık sık hamburger alırken görüntüleniyorlar. Üstelik, evlerine gitmeyi bile beklemeden otomobillerinin içinde hemen yemeğe de başlıyorlar.
Murat Cemcir’den Ahmet Kural açıklaması:LCV ile davet edildiğim yere gitmem
YETENEKLİ BİR KOMEDYEN VE ESKİ DOSTUM

Ünlü oyuncular Ahmet Kural ve Murat Cemcir bir zamanlar ayrılmaz ikiliydi. Ancak bir süre önce yakın dostların
arası bozuldu.
“Şahsiyet II. Fasıl”ın galasına katılan Cemcir, sorular üzerine “Ahmet yetenekli bir komedyen, eski dostum. Elbet tekrar bir araya geliriz” dedi.
KARDEŞLER ARASINDA KIRGINLIK OLMAZ
Cemcir, Kural’ın geçen yaz gerçekleşen düğününe katılmaması hakkında da “LCV ile davet edildiğim hiçbir yere gitmem, bu kadarını söyleyebilirim” diye konuştu.
Oyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maddi anlaşmazlık söz konusu değil, manevi anlaşmazlıklar olabilir. Ama kardeşler arasında kırgınlık olmaz.”
LCV nedir?
LCV, davetiyelerde kullanılan ve açılımı “Lütfen cevap veriniz” olan bir kısaltmadır. Bu uygulamayla davetlilerin katılım durumlarına ilişkin bilgi talep edilir. Daveti alan kişinin organizasyon sahibine katılıp katılmayacağı konusunda bilgi vermesi gerekir.
10 Kasım’da Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve özlemle






















Karanlığa İnat Cumhuriyet
İşgal altındaki bir imparatorluktan savaşlar kazanarak kendi ayakları üzerinde yükselen çağdaş bir ülke kurmaya giden süreç nasıl başladı, hangi zorluklarla ilerledi? Cumhuriyet öncesinde Türkiye ne durumdaydı? İlle de Cumhuriyet kurulması şart mıydı? Peki, Mustafa Kemal olmasaydı da Cumhuriyet kurulur muydu? Cumhuriyet’in özellikle ilk yıllarında gerçekleştirilen kesintisiz devrimler ülkemize neler kattı? 100. yılına gelen Cumhuriyet ilk yıllarında dünya arenasında nasıl daha ön planda olabilmişti? İkinci yüzyılına girmiş Cumhuriyet’imize bazı kesimler neden hala karşı?

Gazeteci-yazar Doğan Satmış yeni kitabı 50 Maddede Cumhuriyet’in 100. Yılı ile yakın tarihimizin panoramasını sunuyor, geçmişten günümüze adım adım ilerleyerek Cumhuriyet’in niteliğini ve kazanımlarını bir kez daha anlamamızı sağlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılında yakın tarihimizi ve ülkemizin üzerine bina edildiği kurucu değerleri tekrar tekrar düşünmek için değerli bir kaynak!
Doğan Satmış’ın yazdığı 50 Maddede Cumhuriyet’in 100. Yılı Karakarga Yayınları’ndan çıktı.
“MİLLETİN SALTANAT VE HAKİMİYET MAKAMI YALNIZ VE ANCAK TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’DİR.” – MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
“Cumhuriyet bir devrimdi, yıkılmış, parçalanmış, geri kalmış, yok olmak üzere olan bir toplumdan, çağdaş bir devlet yaratıldı. Atatürk’ün, Türkiye’yi kurma mücadelesi verdiği günlerde İngiliz başbakanı kendi meclisinde ‘Artık Türkiye yoktur!’ diyordu. Atatürk ve Milli Mücadele’ye omuz verenler, İngilizlerin bu sözünü boşa çıkardılar. Sadece bu sözü boşa çıkarmakla kalmayıp, dünya milletler ailesine, çağdaş, yeni bir üye kazandırdılar. Bu yeni üye, kurucusu Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalan ve bu nedenle de saygı gören bir ülke oldu.”
Doğan Satmış tarafından kaleme alınan 50 Maddede Cumhuriyet’in 100. Yılı kitabının sayfalarında; mümkün olmayanı başarıp, olmaz denileni olduran, “bitti sanılanı” küllerinden yeniden doğuran Türk milletinin ve Mustafa Kemal’in mücadelesini okuyacaksınız.
Konser değil meditasyon
Her konseri dolup taşıyor, her konserinde yeni bir rekor kırıyor. Tüm sanatçılar için bir ‘er meydanı’ olan İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nun tartışmasız en büyüğü. Bu sahnede bir sezonda 16 konser verebilen tek isim. Bir başkası olsa ülkeyi ayağa kaldırır, her fırsatta kendini över, başka sanatçılara laf atar ama o “Ben rekorlarla ilgilenmiyorum, sadece işimi aşkla yapıyorum” diyebilecek kadar mütevazı… Tan Taşçı’dan söz ediyorum. Geçen sezon çok istesem de bir türlü gidemediğim konserini bu yıl nihayet fırsat bulup izleme şansına eriştim. “Şans” diyorum çünkü Tan Taşçı’nın konserine bilet bulabilmek öyle kolay bir iş değil.
7 Kasım’daki sezonun son konseri de ‘sold out’tu zaten. Tan Taşçı sahneye 26 kişilik ‘Başkanlar Korosu’ ve 14 kişilik orkestrasıyla çıktı. Korodaki herkes siyah bir cüppe giymişti, Tan da kendine özgü, Uzak Doğu stili kıyafetiyle arz-ı endam etti. Sahnenin arkasındaki dev gong da Uzak Doğu felsefesinin ışığında bir konser olacağını gösteriyordu. Tan Taşçı yoga yapan, vegan beslenen bir isim. Meditasyona alışkın, bunu bir yaşam biçimi haline getirmiş. Konseri de öyleydi, adeta bir ‘meditasyon’ seansıydı.
Zaten konserin ikinci bölümüne koro üyeleri, ellerinde ada çayı tütsüleri olduğu halde çıktı. Tüm Açıkhava bir anda tütsü koktu. İkinci bölüm, bir orkestra üyesinin gonga vurmasıyla başladı. Şarkı aralarında pek fazla konuşmayan, sadece küçük birkaç açıklama yapan Tan’ın o sakin sesi, insana ilginç bir rahatlama hissi veriyordu. İlk bölümde simsiyah giyinmiş olan Tan, ikinci bölümde bembeyaz bir kıyafetle sahnedeydi. Bu da ‘ying yang’ felsefesinin yansımasıydı. Yani zıtlıkların bir arada var olmasını sembolize ediyordu.

SEYİRCİ DEĞİL CAMİA
Açıkçası ben, o gece Tan’ın söylediği şarkılardan sadece üçüne aşinaydım. Ama gördüm ki, Tan şarkılarını sadece ‘Başkanlar Korosu’ ile söylemiyor. Açıkhava’yı dolduran 5 bin kişi aynı anda eşlik ediyor. Bence konserlerine giden kitleye ‘seyirci’ demek çok haksızlık olur. Onlar, ‘Tan Taşçı camiası’nın birer üyeleri.
Bu camiayı Tan Taşçı bilerek ve isteyerek mi kurmuş yoksa kendiliğinden mi oluşmuş karar veremedim. Ama görünen o ki, Tan, konserlerini mütevazı bir şekilde verirken bu camianın temellerini atmış. Çevreyi incelediğimde her kesimden insanın konserde yer aldığını gördüm. Çok sayıda çift vardı örneğin. Muhafazakar çevreden, sosyetik isimlerden, beyaz yakalılardan, işçilerden, öğrencilerden oluşan bir kitle doldurmuştu Açıkhava’yı. Bu tür konserlerde genellikle kadınlar şarkılara eşlik eder. Ama hayır, Tan Taşçı’da durum farklı, erkekler de bağırarak hatta zaman zaman ayağa kalkarak söylüyordu şarkılarını.

MÜZİKLİ AYİN
Tan Taşçı’nın konserleri öyle ‘vur patlasın çal oynasın’ havasında değil. Slow şarkıların ağırlıkta olduğu bir konser. İşin felsefi kısmı da eklenince aslında ‘müzikli bir ayin’ haline dönüştüğünü söyleyebilirim. Ancak ‘Cumartesi’ adlı şarkısını söylerken bir anda sahneye Dansöz Tuğçe’nin çıkması hiç beklediğim bir şey değildi. ‘Müzikli ayin’ bir anda oryantal şova dönüştü. Tam “Demek bu andan sonra hareketli şarkılar söyleyecek” diye düşünürken yine ters köşeye yatırdı beni. Birden bir bağlama taksimi girdi devreye.

Ben “Herhalde bir Neşet Ertaş şarkısına geçecek” diye düşünürken normalde Serdar Ortaç ile birlikte söylediği ve tam bir dans parçası ritminde olan “Benim Gibi Olmayacak” şarkısını deyiş formatında söylemeye başladı. Bu geçişler Tan Taşçı konserlerinin alamet-i farikası sanırım. Onu izleyenler hiç şaşırmıyor, ne söylerse söylesin mutlular. Yaklaşık 3 saat süren konserde sahnede bir tek aksama yoktu.
Tek olumsuz yanı, konserin yarım saat geç başlaması ve 15 dakikalık aranın da yine yarım saate uzaması. İstanbul’da hafta içi toplu taşıma saat 00.00’dan sonra duruyor. Birçok izleyici, son otobüsü, son metroyu kaçırmamak için erken çıkmak zorunda kaldı. Sonuç olarak konseri izleyince Tan Taşçı’nın o rekorları nasıl kırdığını anlıyor insan. Sesiyle de, sahnesiyle de hak ediyor zaten. Hem Tan Taşçı’yı hem de ‘camiasını’ tebrik ediyorum.
Serdar’ın rekor kıran hitleri yeniden

57 yıl yaşadı ama sonsuza kadar hatırlanacak
Büyük Önder Atatürk, 1881’de Selanik’te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım’ın arzusunun ilk öğrencisi olan Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle okulunda Atatürk’e başlayan, daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin isteği ile geçen Şemsi Efendi Mektebi’nde ilkokulu bitirdi.
Ortaokul eğitimine devam etmek için Selanik Mülkiye Rüştiyesi’nden kendi istekleriyle ayrılan Atatürk, yetiştirmesini Selanik Askeri Rüştiyesi’nde sürdürdü. Bu sınıfta kalan matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi, Atatürk’ün sınıftaki diğer “Mustafa”lardan ayrılması için üstün yetenekli öğrenciye ikinci ve “Kemal” olarak yerleştirildi.
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. saklanmasının yanında yabancı dil eğitimi de alan Atatürk, yazları askeriye dönüşe izin verdi Selanik’te Fransız derslerini gördü.
Daha sonra İstanbul’a girişi 1899’da Harp Okulu’na girildi, 1902’de teğmen rütbesiyle bitiren Atatürk, Harp Akademisi’nden 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
Atatürk, kurmaylık stajı için 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atandı. Suriye bölgesindeki üstün hizmetler nedeniyle Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı’na verilen Atatürk, 1907’de merkezi Makedonya’nın Manastır evinde bulunan 3. Ordu Karargahı’na atandı. Atatürk, 3. Ordu Karargahı’nın Selanik’teki kurmay şubesinde görevlendirildi.
Mustafa Kemal Atatürk, Manastır ve Selanik’te görevliyken 1909’da İstanbul’daki 31 Mart Vakası’nı bastıran Hareket Ordusu’nda görev yaptı.
1910’da Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için düzenlenen harekatta asker Atatürk, İtalya’da görevlendirildi. 1911’de Trablusgarp’a çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi.
Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı’na katılan Atatürk, Edirne’yi Bulgaristan’dan geri alan kolorduda görev yaptı.
Çanakkale’de üstün başarı
Atatürk, 1913’te Sofya’da ataşeliğe atandı. Ataşe olarak görev yaptığı sırada, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Atatürk, Başkomutanlık Vekaletine başvurarak cephede görev almak istedi.
“Sizin için orduda her zaman bir görevi vardır. Ancak Sofya Atasemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz” bilgilerin üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı:
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da atasemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf memur olmak liyakatinden mahrumsam, inancınız bu ise lütfen açık mahrumiz.”
Bunun üzerine Atatürk, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı’na atandı.
Gelibolu Yarımadası’na asker sağlayan ve Conkbayırı’na doğru ilerleyen düşman birlikleri Atatürk’ün komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Atatürk, “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.
Atatürk, Conkbayırı taarruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının göğüs cebindeki saati parçalayarak dönüştürme sonucu mutlak bir ölümden kurtuldu.
Doğu Cephesi’nde 16. Kolordu Komutanlığı’na atanan Atatürk, 1916’da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti.
1917’de Filistin ve Suriye’de görevli 7’nci Ordu Komutanlığı’na atanan Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu.
1918’de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7’nci Ordu Komutanı iken, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a geri döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarma amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği göreviyle İstanbul’dan ayrıldı.
Tam bağımsızlığa giden ilk adım
19 Mayıs 1919’da Karadeniz yoluyla Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi.
Osmanlı finansmanının verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta düzenlenen kongrelerin başkanlığını yaptı.
Bu kongrede, “Düşman’ın işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir kişinin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararları açıklandı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), çabalarıyla 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal Atatürk Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi.
TBMM’nin açılmasından 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. “Türkiye’nin uluslararası çapta tanıtımını yapmak” amacıyla kurulan AA, TBMM’nin ilk ürününün tanıtımını yaptı, Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına tanıklık etti.
TBMM, milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı idaresi ile İtilaf resimleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine bildirdiklerini, Sevr Antlaşması’nı tanıdıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, fiili ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuçta yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yönlendirilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” tasarruf kullanıldı.
TBMM tarafından Osmanlı idaresi ile İtilaf arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.
Yunan Ordusu bozguna uğratıldı
İtilaf resimleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.
Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz yapmasıyla Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğradı. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’e TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” ünvanı verildi.
Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Hatay dışında Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.
Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de toplanıp Büyük Taarruz’u başlattı.
Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük bir kısmı yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf resimleri işgal edildi Türk yürüyüşlerinden çekildi.
Lozan Antlaşması
İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı
Kurtuluş Savaşı’nın ardından 29 Ekim 1923’te TBMM tarafından Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk cumhurbaşkanı seçildi. 1938’de ölümünden on yıl önce 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e 14 Haziran 1926’da İzmir’de yapılması planlanan suikast girişimi engellendi. Suikast girişiminin elebaşları İzmir’de tutuklandı.
Büyük Önder, Anadolu Ajansına ilişkin suikast girişiminde bulunduğunu belirterek, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek rejimlere yönelmiş bir yapıya sahip olması yoktur. Benim naçiz sistemim bir gün elbet toprak olacaktır ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazi Mustafa Kemal’e, 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanun’la “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Türkiye’nin etkili bir aktör olarak öne çıkmasının sağlanması
Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın gelişmesini kolaylaştırmak ve kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti’ne girilmesi, Balkan Antantı’nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasını sağladı.
Atatürk, Hatay’ın ana vatana katılımı için yoğun planlama çaba sarf etti ve onun bu amacı vefatının ardından 1939’da gerçekleştirildi.
Yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla yönetilen bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirilen devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı ve mücadeleden zaferle çıktı.
Türk ve dünya çapındaki altın harflerle yazılmış harflerle yazılan Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de 57 yıllık Askeri Dolmabahçe Sarayı’nda saat 09.00’u 5 geçe hayata gözünü yumdu.
Atatürk’ün vefatı sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılanırken, yabancı devlet adamları birçok açıklama yaptı ve mesaj yayınladı.
Atatürk’ün naaşı 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi
Atatürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu, Dolmabahçe Sarayı büyük törenlerinde bir katafalk üzerine yerleştirilerek 3 gün süreyle milletin ziyaretine bırakıldı.
Cenaze, daha sonra 20 Kasım 1938’de Ankara’ya getirildi ve 21 Kasım 1938’de büyük törenlerle Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderildi. Törende, Çanakkale’de ve diğer muharebelerde Atatürk’e karşı savaşmış yabancı generaller de yer aldı.
Atatürk’ün naaşı, ölümün 15’inci yılı olan 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e nakledildi.
Ali Koç: Hakemlerin değişmesi lazım, bu net
“GALATASARAY ÇOK İYİ MÜCADELE ETTİ”
Ülke puanının önemine vurgu yaparak sözlerine devam eden Ali Koç, “Galatasaray’ın dün maçı vardı. Ülke puanımız çok önemli. Şimdi 9’uncu sıraya geldik. Galatasaray çok iyi mücadele etti. Bu bile gerçekten müthiş. Bugün iki maçımız var, umarım puanları toplayabiliriz. Türkiye’ye yakışan şampiyonun, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılım göstermesidir. En azından 9’uncu sırayı garantilememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN KULÜPLER, BU KİRLİLİĞİN, ŞİKE VE BAHİS KONULARININ DİBİNE İNİLMESİ KONUSUNDA BİR İRADE GÖSTERDİ”
TFF’nin kendisine yöneltilen sorularla ilgili olarak yaptığı açıklamaya değinen Koç, “Açıklamaları detaylı bir şekilde okuyamadım. Yoğun bir toplantımız vardı. Gerektiği takdirde ben yarın bu konularla ilgili bir açıklama yaparım ama bana gelen mesajlardan halının altına süpürme gibi bir durum olduğu söyleniyor. Toplantıya katılan tüm kulüpler yoğun bir irade gösterdi. Bütün kulüpler, bu kirliliğin, vasıfsızlığın, şike ve bahis konularının dibine inilmesi konusunda bir irade gösterdi. Bu konularla ilgili TFF’ye gerekli adımların atılması konusunda bir irade ortaya koyuldu” şeklinde konuştu.”BAHİS VE ŞİKE VARSA ORADA HAKEM DE VARDIR”
Gündemde yer alan bahis ve şike konularına da değinen Koç, “Bahis ve şike büyük bir sorun. Kriptonun hayatımıza girmesiyle bu durum daha da arttı, çünkü bankacılık içerisine girmeniz gerekmiyor. Sayın Murat Sancak ile ilgili parantez açmak istiyorum. Kendisiyle ilgili yapılan ithamlardan oldukça rahatsız. Katıldığından beri Türk futbolu için bahis ve şikenin çok büyük bir sorun olduğunu dile getiren başkanlardan birisi. Sergilemiş olduğu reflekslerle de bu konuyu gösteriyor. Bahis ve şike varsa orada hakem de vardır. Biz Fenerbahçe olarak araştırmaya başladık. Burada beni en çok mutlu eden ortak bir zeminde hareket etme kararının çıkması. MHK’ler değişiyor, federasyonlar değişiyor ama hakemler değişmiyor ve bütün sorunları biz yaşıyoruz. Bu konsensüsü çok değerli buluyorum” açıklamasında bulundu.
“NE SİZ BİZİ ADAM EDEBİLİRSİNİZ NE DE BİZİM SİZE GÜVENİMİZ AYNI NOKTADA KALABİLİR”
Federasyonun verdiği cezalarla var olan soruların çözülemeyeceğini aktaran Koç, “Federasyonumuzun satır aralarını iyi okuması gerekiyor. Ona ceza, buna ceza şeklinde bir yere varamayız. Ne siz bizi adam edebilirsiniz ne de bizim size güvenimiz aynı noktada kalabilir. TFF’nin değerli yönetim kurulu üyeleri var ama bizim endişemiz federasyonun tamamından faydalanılmadığı yönünde. Çok küçük bir çemberin içinde işlerin döndüğü bir düzen olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİZ BİRAZ SORUŞTURDUK AMA HAKEM ÖYLE BİR VERİ GİRMEMİŞ”
Dijital Atama Sistemi’yle ilgili sıkıntıların baş gösterdiğini belirten Ali Koç, “Yapay zekanın işleyişiyle ilgili artık tereddütlerimiz var. Ben en büyük destekçilerinden biriydim. Atamalarda sıkıntıları çok aktif şekilde görüyorum. Yapay zekada 40-50 madde var. Bunlardan bir tanesi hakemlerin şu takımın ve şu takımın maçını istemiyorum deme özgürlüğünün olması. Mesela bir hakemin şu şehirde işlerim var diyerek o şehrin takımının maçını istememe hakkı var. Bir tane hakem, iki takımın maçını yönetmek istemiyorum diye veri girmiş ama sebep yok. Biz biraz soruşturduk ama hakem öyle bir veri girmemiş. O veri, manuel olarak federasyonun bildiği bir kişi tarafından girilmiş” dedi.
“YENİ MODELİN İVEDİLİKLE HAYATA GEÇMESİNİ İSTİYORUZ”
Federasyonun getireceği yeni sistemin hemen uygulamaya geçmesi gerektiğine değinen Ali Koç şöyle konuştu:
“Federasyonumuzda da aynı tereddütler var ki yeni bir sistemin geleceğini söylüyor. Bunun içinde kulüplerin de olacağı söyleniyor. Yeni modelin ivedilikle hayata geçmesini istiyoruz. Mevcut atama sistemi, hiç verimli değil ve sorunları daha da derinleştiriyor. Bu yeni sistemde, mevcut MHK’nın yeterli olup olmadığı da konuşuldu. Bu düzensizlik içerisinde yer alan hiç kimsenin yeni düzende yer almasını istemiyoruz. Biz her türlü desteği vermeye hazırız. Hakemlerin değişmesi lazım, bu net.”
“İYİ BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞANLARIN ÖNÜ HEP KESİLİYOR”
Federasyonun sorunların çözülmesi için gerekli cesareti göstermediğine değinen Ali Koç, MHK içinde Kulüpler Birliği’ni temsil edecek bir kişi olup olmayacağı yönünde gelen bir soruya ise “Bu konu bugün konuşulmadı. Hafta başında buna dair bir şey söylendi. Çalışma yapıldığını duydum. MHK’nın değişmesi yetmiyor. Bu sistem böyle olduğu müddetçe, torpille atanan hakemler bir yere geldiği sürece bir yere varamayız. Bu kemikleşmiş yapıda menfaat ilişkileri o kadar keskin ki iyi bir şey yapmaya çalışanların önü hep kesiliyor” diye konuştu.
“ÖYLE ŞEYLER YAŞANIYOR Kİ HERKES MUZDARİP AMA MUZDARİP OLMAYAN BİR KURUM VAR”
Bu işin sonuna kadar arkasında olacaklarını belirten Ali Koç, “Pazar gününden beri bazı maçları izledim, gözlerime inanamadım. Bırakın onu, bugün kimse Beşiktaş’ın Antalyaspor maçında verilmeyen penaltısına, ’penaltı değil’ diyemez. Ferdi’ye yapılana da aynı şekilde. Bu nasıl bir cesaret. Sanırım Konyaspor- Fatih Karagümrük maçında bir penaltı verildi, olacak iş değil. Öyle şeyler yaşanıyor ki herkes muzdarip ama muzdarip olmayan bir kurum var. Onlar da hakemler ve MHK. Bu nasıl bir yapay zekamış ki geçen sene oynanan Adana Demirspor-Beşiktaş maçlarına aynı hakemleri atamış?” açıklamasında bulundu.
Beşiktaş tur şansını mucizelere bıraktı
BURAK YILMAZ’A TRİBÜNLERDEN TEPKİSiyah-beyazlı taraftarlar karşılaşma öncesinde teknik sorumlu Burak Yılmaz aleyhinde tezahüratlarda bulundu. Siyah-beyazlı taraftarlar, takımların ısınma hareketlerini gerçekleştirdiği sırada ‘Burak Yılmaz’ı istemiyoruz’ şeklinde bir süre tempo tuttu. Beşiktaşlı taraftarlar temsilcimizin yediği ikinci golden sonra ise “Burak dışarı” şeklinde tezahürat yaptı.MAÇTAN ÖNEMLİ DAKİKALAR1′ Beşiktaş-Bodo/Glimt maçında ilk düdük sesi geldi.4′ Beşiktaş kaleyi uzaktan yokladı. Muleka’nın ceza sahası dışından vuruşunda top üstten auta gitti.13′ Sol kanattan içeri doğru kat eden Gronbaek’in boş pozisyonda çektiği şut çerçeveyi bulmadı.21′ Mert’ten kritik kurtarış. Savunmanın arkasına sarkan Pellegrino, Mert ile karşı karşıya kaldı ancak açıyı iyi daraltan Mert ayaklarıyla golü önledi.27′ Beşiktaş’ta sakatlanan Bailly yerini Amartey’e bıraktı.38′ Bodo/Glimt, Moumbagna ile golü buldu. Savunma arkasına yapılan ortada topu ağlara yollayan Moumbagna skoru 1-0’a getiren isim oldu.
44’Beşiktaş gole çok yaklaştı. Cenk Tosun’un kafa vuruşunda Haikin parmaklarının ucuyla topu kornere çeldi.45′ Bodo/Glimt, Beşiktaş karşısında ilk yarıyı 1-0’lık skorla önde tamamladı.46′ İkinci yarı başladı.49′ Bodo/Glimt farkı ikiye çıkardı. Mert ile karşı karşıya kalan Moumbagna aşırtma vuruşla fileleri havalandırmayı başardı.56′ Beşiktaş direğe takıldı! Muleka’nın sert şutunda üst direkte patlayan top oyun alanına geri döndü.64′ Beşiktaş farkı bire indirdi. Ön alanda yapılan pres sonrasında Tayfur Bingöl ceza sahası içinden nefis bir vuruşla fileleri havalandırdı ve skoru 2-1’e getirdi.
78’Beşiktaş’ta Tayfur Bingöl bu kez ceza sahası dışından şansını denedi ancak top üstten auta gitti.87′ Oxlade-Chamberlain’in ortasında kafa vuruşunu yapan Muleka, Haikin’i geçemedi.90+3′ Beşiktaş’ta Necip Uysal ikinci sarı kartını gördü ve kırmızı kartla oyun dışında kaldı.


