Ana Sayfa Blog Sayfa 234

Kıvanç Tatlıtuğ’un yapay zeka hali

Oyuncu Kıvanç Tatlıtuğ’un yapay zeka algoritmalarıyla şişmanlatılarak oluşturulan hali sosyal medyada gündem oldu.

Son yılların en dikkat çeken trendlerinden biri olan yapay zekâ teknolojisi, hayatın neredeyse tüm alanlarına sızmaya devam ediyor.

Eğitimden ofis hayatına, bilimden sağlığa kullanılan bu teknolojiyle şimdi de Türkiye’nin ünlü isimleri aşırı kilolu hale getirildi.

O isimlerden biri de Kıvanç Tatlıtuğ…

Yapay zekayla bir hayli şişmanlatılan ünlü oyuncunun bu hali sosyal medyada gündem oldu.

Rekabet Kurumu’ndan Meta’ya günlük 4,7 milyon TL ceza

0

Rekabet Kurumu, Meta’ya sosyal ağ hizmetleri ile çevrim içi görüntülü reklamcılık pazarlarında faaliyet gösteren rakiplerinin faaliyetlerini zorlaştırdığı ve pazara giriş engeli yarattığı gerekçesiyle ceza verdi.

Rekabet Kurulu, Facebook, Instagram ve WhatsApp’ın sahibi Meta’ya 2021 yılında başlatılan soruşturma sonucunda günlük 4,7 milyon TL idari para cezası verdi.

Kararda, Facebook, Instagram ve WhatsApp hizmetlerinden toplanan verilerin birleştirilerek hakim durumun kötüye kullanıldığı belirtildi.

Kararda şu ifadelere yer verildi:

“Meta Platforms Inc., Meta Platforms Ireland Limited ve WhatsApp LLC (META) hakkında 2021 yılında başlatılan soruşturmada; Facebook,Instagram ve WhatsApp hizmetlerinden toplanılan verileri birleştirmek suretiyle hakim durumunu kötüye kullandığına, META ekonomik bütünlüğü hakkında 346.717.193,40 TL idari para cezası uygulanmasına ve META’ya, ihlalin giderilmesi ve pazardaki etkin rekabetin tesis edilmesi için  yükümlülükler getirilmesine karar verilmişti.

Bahsi geçen yükümlülüklerin yerine getirilmesi için belirlenen süre 09.12.2023 tarihinde sona erdi. META tarafından nihai olarak Kuruma sunulan öneriler yeterli bulunmadı. Bu nedenle META’ya tanınan sürenin dolmasıyla birlikte, META hakkında günlük 4.796.152,96 TL idari para cezası uygulanmasına karar verildi.

Kurul, META’nın Facebook, Instagram ve WhatsApp hizmetleri arasında verilerinin birleştirilmesine uyum tedbiri kapsamındaki yükümlülük uygulanmadan önce onay veren kullanıcılardan yeniden onay almasını istedi.

Onay ekranı ise; kullanıcıları doğrudan onaylamaya yönlendirmemeli, kullanıcıların reddetmesi halinde de uygulamayı kullanabileceklerine yönelik bilgilendirmeleri içermeli ve dolayısıyla onay vermek istemeyen kullanıcılara da aynı kolaylıkta bu imkânı sağlamalıydı.

Diğer bir ifadeyle META tarafından Facebook, Instagram ve WhatsApp hizmetleri arasında verilerinin birleştirilmesine yönelik tercihleri için kullanıcılara sunulacak olan ekran bildirimi, yeterli derecede şeffaf olmaması, bir başka deyişle kullanıcıları yeteri kadar bilgilendirme içermemesi ve kullanıcıları veri birleştirmeye onay verecek şekilde yönlendirici nitelikte dizayn edilmesi sebepleriyle soruşturma kapsamında ele alınan rekabet karşıtı endişeleri gidermesi hususunda yeterli görülmedi.

Bunun üzerine, Kurul, 12 Aralık 2023 tarihinden başlamak üzere, META tarafından önerilecek uyum tedbirinin Rekabet Kurumu kayıtlarına girmesine kadar her gün için 2022 yılı gayri safi gelirleri üzerinden 4.796.152,96 Türk Lirası idari para cezası uygulanmasına karar verdi.”

GEÇİCİ TEDBİR KARARI DA VERİLDİ

Ayrıca Rekabet Kurulu Meta’ya Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal ettiği gerekçesiyle geçici tedbir kararı da verdi.

Kararda; META’nın, Instagram hesaplarına dayalı Threads profili oluşturan kullanıcıların verilerini, kullanıcılara onay seçeneği sunmaksızın birleştirmesinin; soruşturma tamamlanana kadar telafisi güç zararlara yol açacağı değerlendirildi.

Kurum tarafından yapılan açıklamada “Mevcut bulgular çerçevesinde; Instagram ve Threads arasındaki veri aktarım mekanizması neticesinde oluşabilecek veri birleştirme davranışının engellenmesi yönünde geçici tedbir uygulanmasına karar verilmiştir” denildi.

Soruşturma sonucunda şu tespitlere yer verildi:

* META’nın pazarda uzun yıllardır faaliyet göstermesi sebebiyle kapsamlı ve detaylı bir veri birikimine sahip olduğu,

* META’nın sahip olduğu kullanıcı tabanın büyüklüğü ve çeşitliliğinin,  reklamverenler bakımından META hizmetlerini cazip hale getirdiği,

* Bu durumun, META’ya hizmet geliştirme amacıyla daha fazla kaynak ayırabilmesine imkân sağladığı ve rakiplerin reklam verenlere ve dolayısıyla finansal kaynaklara erişimini zorlaştırdığı, bu çerçevede META’nın faaliyetlerinin pazarda giriş engeli oluşturduğu,

* Ayrıca, META’nın sunduğu temel hizmetler ve ilişkili hizmetler ile birlikte bir ekosistem olarak faaliyette bulunduğu, bu durumun, META’nın her bir hizmetten edindiği gücü ve birikimi diğer bir hizmetine aktarmasını mümkün kıldığı ve pazar gücünü arttırdığı tespit edildi.

Erdoğan’dan Putin’e seçim tebriği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüştü. Görüşmede Erdoğan, Putin’i seçim zaferinden dolayı tebrik etti.

Son dakika: Erdoğandan Putine seçim tebriğiGörüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’i seçim zaferinden dolayı tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki olumlu seyrin yeni dönemde artarak devam edeceğine inandığını belirterek Türkiye’nin Ukrayna’da müzakere masasına dönülmesi konusunda her türlü kolaylaştırıcı rolü oynamaya hazır olduğunu ifade etti.

Zaferin 109 yıllık mirası Gelibolu Yarımadası’ndaki müzelerde yaşatılıyor

Çanakkale’de göğüs göğüse çarpışarak canlarını feda eden Mehmetçik ile İtilaf Devletleri askerlerinin muharebelerden kalan eşyaları ve savaş malzemeleri, Gelibolu Yarımadası’ndaki müzelerde sergilenerek geleceğe taşınıyor.

Zaferin 109 yıllık mirası Gelibolu Yarımadası'ndaki müzelerde yaşatılıyor

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı bünyesinde Gelibolu Yarımadası’nda Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi, Bigalı Atatürk Evi ve Müzesi, Mehmetçik Feneri-Gelibolu Tarihi Su Altı Parkı, Kilitbahir Kale Müzesi, Namazgah Tabyası Müzesi, 1915 Siper ve Çanakkale 1915 Hilal-i Ahmer Hastanesi Canlandırma Alanı bulunuyor.

Bu mekanlarda, Mehmetçik ile işgal güçlerine bağlı askerlerin kullandığı matara, üniforma, çanta, bot, çarık, çizme, şapka gibi kişisel eşyaların yanı sıra silahlar, mermiler, kılıçlar, bomba ve kukriler (bıçak), mavzer kovanı, top mermilerine ait şarapnel parçaları, üniformalardan kopan düğme gibi parçalar sergileniyor.

Gelibolu Yarımadası’ndan yıllar içinde elde edilen ve müzelerde sergilenen savaş envanterleri, 1915’te yaşanan kanlı çarpışmaların izlerini taşıyor.

Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Savaşları’na ait objeleri müzelerde sergilediklerini söyledi.

Kaşdemir, “Mehmetçik, 109 yıl önce bu topraklarda Çanakkale’yi bu malzemelerle geçilmez yaptı, bu malzemelerle düşmana karşı koydu. Düşmanla aramızdaki mukayese açısından baktığımızda onların belki topu, tüfeği çok büyük savaş gemileri vardı, teknolojik olarak çok üstünlerdi ama bizim en başta iman dolu göğsümüz vardı. Gerekirse bir kürekle bile düşmana hücum edebildiğimiz o kürekleri de ziyaretçilerimize gösteriyoruz. Mehmetçiğin eliyle kazdığı siperleri gösterebiliyoruz, hangi şartlarda yaşadığını gösterebiliyoruz” dedi.

Çanakkale’de, bölgede veya Türkiye’nin herhangi bir yerinde Çanakkale Savaşları’na ait malzemelerin bulunduğunu dile getiren Kaşdemir, şunları kaydetti:

“Artık yavaş yavaş o savaş malzemeleri Tarihi Alan Başkanlığımıza verilmeye başlandı çünkü burası artık kurumsallaşmasını tamamlamış, tarihe sahip çıkan bir kurum haline geldi. Tarihi Alan Başkanlığımıza halkımız çok güveniyor. Bu güvenden dolayı da malzemeleri bize bağışlıyorlar. Biz de onların isimlerini yazarak müzelerimizde sergiliyoruz. Onların olmaktan çıkıp, Türk milletine ait oluyor. Doğrusu da bu.”

İsmail Kaşdemir, müzeye kazandırılan savaş malzemelerini Tarihi Alan Başkanlığı bünyesindeki restorasyon laboratuvarında restore edebildiklerini anlattı.

Müzelerinin her geçen gün zenginleşmeye başladığını belirten Kaşdemir, “Teşhir, tanzim, dizayn anlamında çok modern müzecilik anlayışına sahibiz. Çanakkale ruhunu yansıtabiliyoruz. Ziyaretçilere görsel güzelliğin yanında duyguyu da aktarabilmemiz gerekiyor. Tarihi Alan’daki müzelerimiz her yıl olduğu gibi bu sene de milyonları ağırlayacak. Artan bir ziyaretçi yoğunluğumuz var” ifadesini kullandı.

 

Dilinize şarkı takıldığında sözlerini hatırlamasanız da olur. Çünkü artık mırıldanmanız bile yeterli

Birkaç sene önce YouTube tarafından tanıtılan şarkı dinleme platformu YouTube Music, sürekli olarak yeni özelliklerle güncellenmeye devam ediyor. Son geliştirmeyle, YouTube Music uygulamasına eklenen bir yeni özellikle artık istediğiniz şarkıyı mırıldanarak bulma imkanı sağlanıyor.

Dilinize şarkı mı takıldı? Sözlerini hatırlamasanız da olur. Çünkü artık mırıldanmanız bile yeterli

YouTube tarafından birkaç sene önce tanıtılmış şarkı dinleme platformu YouTube Music, yeni özelliklerle geliştirilmeye devam ediliyor. Spotify kadar popüler olmasa da YouTube Premium kapsamında sunulduğu için tercih ediliyor. Son olarak uygulamaya yeni bir özellik geldi.

Habere göre YouTube, geçtiğimiz yılın ekim ayında sabit ses seviyesi ve aramak için mırıldan gibi birkaç özelliği duyurmuştu. Son yapılan açıklamaya göre şirket, şarkı arama özelliğini YouTube Music’e getiriyor. Yeni gelen bu özellik sayesinde adını bilmediğiniz bir şarkıyı mırıldanarak bulabilirsiniz.

Bu yeni güncelleme ile birlikte artık arama tuşuna bastığınızda mikrofonun yanında özel bir buton göreceksiniz. Bu buton ile mırıldanarak şarkı bulma özelliğine erişebilirsiniz.

Önceden YouTube üzerinde bir şarkıyı, ritmini yazdığımızda dahi bulabildiğimizi görmüştük. Bu platformun gelişmiş arama özellikleri sayesinde oluyordu. Şimdi sistemi daha da geliştiren şirket, mırıldanarak veya şarkının bir kısmını sesli olarak söyleyerek bulmanıza olanak sağlıyor.

YouTube tarafından yapılan açıklamalara göre platform, orijinal şarkı ile verilen sesi eşleştirmek için yapay zekayı kullanıyor ve mırıldandığınızda bu yapay zeka size en doğru sonucu bulmaya yardımcı oluyor.

Fenerbahçe’de İsmail Kartal Trabzon’da yaşananları anlattı

Fenerbahçe Teknik Direktörü İsmail Kartal, Trabzon’da yaşananları tüm detaylarıyla anlattı.

İsmail Kartal ve Abdullah Avcı benim çok takdir ettiğim, saygı duyduğum iki teknik adam. Onların futbol yaklaşımını gazetecilik sınırları içinde kimi zaman eleştirdim, kimi zaman destekledim. Beğenenler olabilir, beğenmeyenler de. Ama bu iki teknik adamın ortak bir özelliği var; ikisi de centilmen ve sporsever insandır.

ÜZGÜN VE BiR O KADAR SiTEMKAR

Dün her iki hocamı da aradım. Yaşanan olaylardan sonra düşüncelerini almak istedim. Abdullah Avcı bu konuda konuşmak istemediğini söyledi, bu yaklaşımına saygı duyuyorum. Olayları yatıştırmak için çaba harcadığını da ikinci ağızdan şahit oldum. İsmail Kartal’a gelince… Sesindeki üzüntüyü hissetmemek mümkün değildi. Üzgün ama bir o kadar da sitemkardı. Konuştuklarımızı kelimesine dokunmadan aktarmak isterim…

Fenerbahçede İsmail Kartal, Trabzonda yaşananları Hürriyete anlattı: Asıl olaylar soyunma odası koridorlarında oldu | G.Saraya 5-1 yenildiğinizde gülüyordunuz

KERLi FERLi iŞADAMLARI ‘F.BAHÇE’Yi ŞAMPiYON YAPMAYACAĞIZ’ DiYEREK TARAFTARI KIŞKIRTTILAR

Sezon başından bu yana biz saha içinde kalmaya gayret ediyoruz. Kimseyle tartışmaya, kimseye bulaşmamaya özen gösteriyoruz. Ama maalesef sürekli bir tarafa doğru itiliyoruz. Trabzon’da günler öncesinden başladı asıl olaylar.

Açıkça beyan edenler oldu, “Fenerbahçe’yi şampiyon yapmayacağız” diye. Olabilir. Haklarıdır. Bizi yenmek isteyecekler elbette. Ama insanları kışkırtmak.. Bu dereceye vardı olaylar. Üstelik bunu yapanlar kerli ferli işadamları, toplumun önde gelen isimleri…

Fenerbahçede İsmail Kartal, Trabzonda yaşananları Hürriyete anlattı: Asıl olaylar soyunma odası koridorlarında oldu | G.Saraya 5-1 yenildiğinizde gülüyordunuz

OĞLUM, FRED’i KORUMAYA ÇALIŞIRKEN YARALANDI

Maç bitti. Oyuncularım zor bir deplasmanda, zor bir maçı kazanmanın verdiği sevinçle orta sahada toplandı. Hep birlikte seviniyorlar.

Bu sevincin tahrik olduğunu söylüyorlar. Kadıköy’de 23 maç yenilmediğimiz, namağlup olduğumuz bir dönemde Trabzonspor bizi yendi. Sevinçten kalecilerini havaya attılar. Kazandılar, sevinmekte haklılar. O gün tek bir olay çıktı mı?

Trabzon’daki maçta da biz kazandık ve oyuncularımız sevindi. Neden bundan gocunuyorsunuz? Futbolcum o saldırıda kendini korumasın mı?

DAVUL TOKMAĞIYLA VURDULAR

Ama asıl olaylar soyunma odası koridorlarında oldu. Kim kime vurdu belli değil. Antrenörleri olaya karıştı, saldırdı, kavgaya girdi. Bir ara Fred’e saldırdılar. Oğlum onu korumaya çalışırken, yaralandı. Kafasına davul tokmağı ile vurmuşlar. Gözlerinize inanamazsınız ama ortam tam can pazarına döndü.

O anda Osayi-Samuel’e de bir saldırı oldu. 3 basamaklı bir merdivenden itilmiş, başını duvara vurmuş. O an da kısa küreli bir baygınlık da geçirmiş oyuncu.

SAKATLANAN KALECiMiN ÜSTÜNE MEŞALE ATTILAR

Maçta ikinci yarı başladı. Su şişeleri de sahaya atılmaya başladı. Yedek kulübesinde ben topladım bir kısmını bunların. Ama ilerleyen dakikalarda öyle bir hale geldi ki, Dusan Tadic ve Ferdi Kadıoğlu’nun bulunduğu o kanat, argo bir ifade kullanacağım bağışlayın, “Kaput” oldu.

Fenerbahçede İsmail Kartal, Trabzonda yaşananları Hürriyete anlattı: Asıl olaylar soyunma odası koridorlarında oldu | G.Saraya 5-1 yenildiğinizde gülüyordunuz

BU KADARINI GÖRMEDiM

Gidemiyor oyuncularım. Rakip yarı sahaya bile geçemiyoruz. Oyuncularım tedirgin. Ben bunca yıllık futbolculuk ve teknik adamlık hayatımda inanın bu kadarını görmedim. Düşünün kalecim sakatlanmış, onun üstüne meşale atılıyor, hakem izliyor.

5-1 MAĞLUP OLDUĞUNUZDA GÜLÜYORSUNUZ, BU TEPKiYi O GÜN NiYE GÖSTERMEDiNiZ

Soyunma odasına girdiğimizde bir parça rahatladık. Takımdaki, oyunculardaki korkuyu gözlerinden okurdunuz. Hepimiz birbirimize sarıldık.

Sonra düşündüm. Biz şampiyon olmayalım mı? Şampiyonluğa oynamayalım mı? 5-1 mağlup olduğunuzda gülüyorsunuz. O zaman bu tepkiyi o yenilgide niye göstermiyorsunuz?

Fenerbahçe’ye de bana da haksızlık ediyorlar. O koridordaki görüntüleri kayıtları vardır. Onlarda da, Fenerbahçe TV’de de. Dedim ya can pazarından döndük.

BiRiLERi iMPARATOR OLUYOR BANA GELiNCE ‘HOCA MI BU?’ GÜCÜME GiDiYOR

Haksızlık diyorum, evet haksızlık. Bıçak sırtında görev yapıyorum ben. Ne medya da ne de kendi camiamda destek var! Hoca kötü. Avrupa’da ilk 8’e girmiş, en çok ülke puanı kazandırmış bir hocaya ve takıma yapılıyor bunlar. Benim yaptığımı yabancı bir hoca yapsa, heykelini dikerlerdi. Ama birileri imparator oluyor, dünyanın en iyi hocası oluyor. Ama İsmail Kartal’a gelince, “Hoca mı bu?” Gücüme gidiyor, ağırıma gidiyor. Benim de takımımım da önü kesiliyor.

Dev bankada sistem arızası. Milyonlarca dolar dağıtıldı. Öğrenciler bayram etti

Etiyopya’nın en büyük ticari bankasında yaşanan sistem arızasını fırsata çevirdiler. Yaşanan sistemsel arıza sırasında bankanın işlemleri dondurmasının birkaç saat sürdü. Bu arada bankamatiklerden para çekildi. Bankanın başkanı Abe Sano, paranın büyük kısmının öğrenciler tarafından çekildiğini açıkladı.

Dev bankada sistem arızası. Milyonlarca dolar dağıtıldı. Öğrenciler bayram etti. Ülke şaşkın
 

Etiyopya Ticaret Bankası’nın sisteminde oluşan bir arıza dolayısıyla insanlar, yaklaşık 40 milyon dolar para çekti.

Yaşanan sistemsel arıza sırasında bankanın işlemleri dondurmasının birkaç saat sürdüğü belirtildi.

Bankanın başkanı Abe Sano, paranın büyük kısmının öğrenciler tarafından çekildiğini bildirdi.

Hesaplarında bulunandan daha fazla nakit çekebildiklerini keşfeden öğrenciler, haberi mesajlaşma uygulamaları ve telefon görüşmeleri üzerinden haberi yaydı.

Üniversite kampüsünde bulunan ATM’lerde uzun kuyruklar oluştuğu ifade edildi.

BBC’ye konuşan bir öğrenci, polislerin kampüse gelene kadar öğrencilerin para çekmeye devam ettiğini belirtti.

Öğrenci, bir arkadaşının kendisine bankadan büyük miktarda para çektiğini söylemesi üzerine buna inanmadığını, ancak daha sonra bankanın telefon uygulamasını kullanarak hesabında olmayan paranın aktarımını yaptığını belirtti.

Yaşanan olayın ardından bazı öğrenciler, üniversitedeki arkadaşlarına “kendilerine ait olmayan parayı iade etme” çağrısı yaptı.

Bankanın çekilen paraları alma girişiminin şu ana kadar ne kadar başarılı olduğu bilinmiyor.

Etiyopya Merkez Bankası, pazar günü bakım ve inceleme faaliyetleri sırasında bir aksaklık meydana geldiğini belirten bir bildiri yayımladı.

Ancak açıklamanın odak noktasını Etiyopya Ticaret Bankası’nın tüm işlemleri dondurmasının ardından meydana gelen hizmet kesintisi oluşturdu. Çekilen milyonlarca dolardan bahsedilmedi.

82 yıl önce kurulan Etiyopya Ticaret Bankası’nda 38 milyondan fazla kişinin hesabının bulunduğu belirtiliyor.

Trabzonspor Maçı Sonrası Ligden Çekilme Gündeme Geldi

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Trabzonspor maçında yaşanan olaylarla ilgili kulüp televizyonuna çarpıcı açıklamalarda bulundu. Başkan Ali Koç ligden çekilme kararı konusunda, ”Biz artık kendi bağımızı kendimiz keseceğiz. Gerekiyorsa da bir alt lige düşeceğiz. Her gün ölmektense bir gün öleceğiz. Gerekirse 1 sene oynar, çıkarız” dedi.

Trabzonspor maçının ardından ligden çekilme gündeme geldi. Ali Koç çok net konuştu Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Trabzonspor maçının ardından açıklamalarda bulundu. Ali Koç, Kulüpler Birliği Başkanlığı’ndan istifa ettiğini açıklarken; Fenerbahçe’nin ligden çekilme ihtimalinin de bulunduğunu söyledi.

İşte Ali Koç’un açıklamalarından önemli satır başları:

“Dün gece yaşananlar Türkiye için, Türk sporu için utanç vesilesidir. Bu iki kulübü kafa kafaya getirmeye, iki kulüp arasında şiddet ve nefret tohumu ekmeye son 13-14 yıldır emek verenler var.”

“3 Temmuz’un sebebi olan terör örgütü, iki kulüp arasındaki çatışma seviyesini belki de getirmek istediği seviyeye ulaştırmıştır. Kurşunlanma olayı da belki de bunların ürünüdür. Bu iki camiayı birbirine vurdurmadan, uzun vadeli düşünmeli ve sabırlı davranmalıyız. Bunlar tüm ülkeye zarar veren sorunlardır.”

“Sahamızda 3-2 yenilmiştik, dün de 3-2 kazandık. Orada Trabzonspor yöneticilerini en iyi şekilde ağırlamaya çalıştık. Dün onlar da bizi çok iyi ağırladılar, belki bir adım daha iyi. Yönetimsel anlamda bir sorun yok, birçok konuda aynı noktadayız. İki takımın oyuncuları da iyi niyetli mücadelelerini sürdürdükleri ortamda bunun yaşanması akıl tutulmasıdır.”

“Dün stadyumda polis yoktu. Stadyuma girerken arama yoktu. Benim stadımda hiç meşale yok çünkü arama sorumluluğunu gösteriyorum, yurt dışında bu sorumluluk gösterilmiyorsa neden suçlu benim? Bunu geçen hafta UEFA Başkanına konuşurken söylemiştim.”

“Kulüpler Birliği’ndeki görevimden biraz evvel istifa ettim.”

“Biz artık kendi bağımızı kendimiz keseceğiz. Gerekiyorsa da bir alt lige düşeceğiz. Her gün ölmektense bir gün öleceğiz. Gerekirse 1 sene oynar, çıkarız.”

“Bu kararı alırsak görevi bırakmıyorum. Bir alt ligde kulübü tekrar Süper Lig’e çıkarıp o zaman görevi bırakırız.”

Çanakkale Şehitler Anıtı’nın hikâyesi

0

Çanakkale Savaşları tarihimizin en şanlı destanlarından biri.

Çanakkale Şehitler Abidesi de en anlamlı, en büyük ve görkemli anıtlarımız arasında başköşede yer alıyor. Bugüne kadar, hâlâ gidip görmediyseniz, ne yapın edin ve mutlaka gidip görün.

Gitmeden önce mutlaka dersinizi çalışın ve en az birkaç gün ayırın!..

Çanakkale Destanı ile ilgili bugün çok şeyler söylenecek! Hamaset nutukları atılacak ama nedense önemini anlamamız için üzerinden tam bir asır geçmesi beklenildi!

Çanakkale Abidesi’nin hikâyesi de ilginç. Savaştan sonra müttefik güçler yani Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Yeni Zelandalılar, Avusturalyalılar o topraklarda can veren askerleri için anıtlar yaptılar. Biz de yaptık ama diğerlerinin yanında çok ufak kaldı.

Oysa onlar yenilen, biz ise inanılmazı başaran galip taraftık. Üstelik bu topraklar bizim topraklarımızdı.

Durumu Atatürk’e anlatırlar. Hepsinden daha görkemlisi için talimat verir, yerini tarif eder.

Ege ile Marmara’nın birleştiği bir nokta, 40-45 metre yüksekliğinde olsun ve Boğaz’dan geçen herkes görsün, der. Sonra da bekler, bekler ve kısa ömrü bu anıtı görmeye yetmez!

Milliyet kampanyası

Birlik ve beraberliğimiz, yenilmezliğimizin ve 253 bin şehidimizin simgesi olan anıtın projesi 1944 yılında MSB tarafından açılan yarışmayla belirlenir.

Anıt yeri olarak, önce Alçıtepe planlanır, ancak arazinin bozuk ve denize uzak olması nedeniyle vazgeçilir ve daha sonra 50 metre rakımlı Hisar Burnu’nda karar kılınır.

Yapımına 1952’de karar verilir, temeli de 19 Nisan 1954’te atılır. Müteahhitlerin yolsuzlukları, yeterli miktarda para bulunamaması gibi nedenlerle yapımı birkaç defa durma noktasına gelir.

15 Mart 1958’e gelindiğinde sadece gövde kısmı tamamlanabilir ve bitirilebileceğine ilişkin umutlar giderek körelmeye başlar.

İşte bu noktada, bir mensubu olmaktan onur duyduğumuz Milliyet gazetesi devreye girer. Aylarca süren kampanya sonrasında yeterli para toplanır ve bugün için en büyük gurur kaynak- larımızdan biri olan Çanakkale Şehitler Abidesi 20 Ağustos 1960’ta açılır.

Anıtın kapladığı alan 625 metrekare, sütun sayısı 4, sütunlar arasındaki mesafe 10 metre ve her ayağın ebadı da 7.5×7.5 metre, Anıtın kaidesinden itibaren yüksekliği: 41.70 metredir.

Neleri sembolize ediyor?

Dört sütun üzerine oturtulan abide, milletimizin sağlam temellere dayandığı ve yıkılmaz olduğu anlamını taşıyor.

Uzaktan bakıldığında da Mehmetçik’in M harfi şeklinde gözükmekte ve anıtın tavanına mozaikten Türk bayrağı işlenmiş.

Abidenin dört ayağında, sekiz rölyef bulunmakta. Denize bakan dört tanesi deniz savaşlarını, karaya bakan dört tanesi de kara savaşlarını anlatmakta. 2005’te restorasyondan geçen anıt, 2007’de bulunduğu alana yeni Şehitlik inşa edilerek son şeklini almıştır.

Heykeltıraş Prof. Dr. Tankut Öktem’in “Yaralı Asker Anıtı”, Metin Yurdanur’un “Mustafa Kemal Çanakkale’de Anıtı” ve 3×45 metre ölçülerinde Çanakkale Savaşlarında kahramanlık olaylarını anlatan bir rölyef anıt, çevresini ihtişamlı bir alana dönüştürdü.

Çanakkale Şehitler Abidesi’nin çevresinde Sembolik Türk Şehitliği, Meçhul Asker Şehitliği, Yaralı Asker Anıtı, Rölyef, Mustafa Kemal Çanakkale’de Anıtı ve Türk Bahçesi bulunmaktadır.

Özetin özeti: İstiklal Marşımızdaki “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” mısraları, her karesi şehit kanıyla sulanan işte bu topraklar için yazılmıştır. Bunu asla unutmamalıyız!..

Bu önemli günde, başta Atatürk ve silah arkadaşlarını, abidenin bitirilmesine vesile olan Milliyet gazetesinin sahibi Ercüment Karacan’ı, Abdi İpekçi’yi ve katkıda bulunan herkesi şükran ve minnetle anıyoruz.

18 Martta ne oldu? İşte Çanakkale Zaferi’nin Tarihsel Önemi

0

1) Dünya tarihini değiştiren bir savunma;

Çanakkale’de Türklerin kazandığı zafer, İngiliz ve Fransızların müttefikleri olan Rus Çarlığı’na yardım götürememisine neden olmuştur. Böylece Lenin önderliğindeki Bolşevikler devrim yapmış ve Rusya’daki monarşiyi yıkmışlardır. Kurulan Sovyetler Birliği savaştan çıkmış ve 1991’e kadar süren bir soğuk savaşın da adımları atılmış oldu.

2) Milli mücadeleye yardım etti;

Zafer kazanılmış ama savaş kaybedilmişti. Başkent İstanbul’da İngiliz ve Fransız gemileri demirlemiş, Osmanlı topraklarını paylaşıyorlardı. Ama Çanakkale’de ünü her yere yayılan Mustafa Kemal, bu zaferdeki büyük payı sayesinde duyulmamış olsaydı, 1919 yılının 19 Mayıs’ında Samsun’a çıktığında sonradan Kurtuluş Savaşı’na dönüşecek milli mücadele için bu kadar insanı yanına çekemeyebilirdi.

3) Savaşın düşman yaratmayacağını gösterdi;

İngiltere sömürgesi olan Avustralya ve Yeni Zelanda, ANZAC (Australian and New Zealand Army Corps) adındaki birlikleriyle Çanakkale’ye gelmişler, belki de hiç görmedikleri İngiltere ve onun kralı için canlarını vermişlerdi. Savaşların milletlerin değil kişilerin işi olduğunu bilen Atatürk ise, savaşta hayatını kaybeden Anzak askerlerine ve annelerine hitaben söylediği “Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra bizim de evlatlarımız olmuşlardır.” sözleriyle dünyaya bir kere daha örnek olmuştur.

4) 3 büyükler tek yürek oldu;

Türkiye’nin en köklü 3 spor kulübü olan Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın sporcuları, Çanakkale’de kazanılan zaferde pay sahibidir. Resmi kayıtlara göre 3 büyüklerde o zamanlarda sporcu olan 30 oyuncu(Galatasaray 23, Fenerbahçe 5, Beşiktaş 2) farklı cephelerde şehit olmuştur. Cephede savaştıktan sonra saatlerce yol gidip İstanbul’da maç yapmaya gelip, maç sonunda tekrar cepheye dönen futbolcuların hikayeleri ise kitaplara konu olmuştur.

5) Yarım milyon insan hayatını kaybetti;

Kocaman bir dünya savaşının sadece bir cephesi olsa da, Çanakkale hem kazanan hem de kaybeden için pahalıya mal oldu. 490.000’e yakın askerle gelen işgalci kuvvetler, 300.000’den fazla kayıp verdi. Buna karşılık Osmanlı tarafının 315.000 askerinin 250.000 tanesi ana yurdunu korurken şehit oldu. O tarihe kadar eşi görülmemiş bir cephe olan Çanakkale, sonucunda toplamda yarım milyondan fazla insan genç yaşta hayatını kaybetti.

6) Ateşkes zamanı;

Aylarca süren savaşta, karşılıklı siperlerden birbirlerini yenmeye çalışan iki taraf, bazen ateşkes yapıyordu. Dakikalar önce birbirini öldürmek için karşılıklı ateş eden askerler, ateşkes olduğunda birlikte çalışıp hayatını kaybeden arkadaşlarını gömüyorlardı. Bu da, savaşın dramatik yönünü gözler önüne seren olaylardan birisidir.

7) Hayat o yıl durmuştu;

1915 yılında mektepler mezun vermedi, kimse evlenmedi, kimse kendini düşünemedi. Bütün dünya birbirine karşı savaşıyordu ve bu savaşta herkese ihtiyaç vardı. Bunun en büyük örneklerinden birisi ise Tıbbiye’nin 1915 yılında eğitimine 1 yıllık ara vermesidir. Genç yaşlı dinlemeden insanlar savaşa giderken, 1915 yılında hayat durmuştu.

ÇANAKKALE ZAFERİ HAKKINDA SÖYLENEN SÖZLER

* Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlen­meden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. (Mustafa Kemal Atatürk)

* Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muhare­belerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk)

* Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duva­ra körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlan­tısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız. (İngiliz Başbakanı Asquith)

* Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zo­runlu olduğunu anlıyorum. (Churchill)

* Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir. (Churchill)

* Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se’bat cihetiyle takdir ve senaya liyakati, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşman taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir. (Alman Generali Uman von Sanders)

* Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, * Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar. (General Tawshend)

* Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Mart’ı aralık­sız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki ha­sar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cep­hane durumu-ciddiyetini koruyordu. (Robert Rhodes James)

* Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir. Hali kurtar­dı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı. (Sami Paşazade Sezai)

* Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir,

* Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.

* Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür.

* Zafer, barışın en kısa yoludur.

Kemal Sunal Müzesi açıldı

0

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ‘Kemal Sunal Müzesi’ni, Sunal’ın evinin yanı başında, Sunal ailesi ile birlikte açtı. İmamoğlu, “Çok güzel şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Bu milletin hakkını, hak ettiğini vermeye çalışıyoruz. Yapacağımız ve yaptığımız işlerle ilgili de hiçbir zaman süslü işler, süslü laflar kurarak sizi aldatmadık, aldatmayacağız. İnşallah onları size yaşatmaya devam ederek, yolumuza ‘tam yol ileri’ diyerek yürümek değil, koşmak istiyoruz” dedi.

Kemal Sunal Müzesi açıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Kemal Sunal’ın adını bir müzeyle yaşattı. 60. Yıl Göztepe Parkı içerisinde konumlandırılan Kemal Sunal Müzesi için düzenlenen tören; İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Dilek Kaya İmamoğlu, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı, CHP Kadıköy Belediye Başkan Adayı Mesut Kösedağ, merhum Sunal’ın eşi Gül Sunal, çocukları Ali Sunal, Ezo Sunal ile kardeşleri Cemil, Cengiz Sunal, sinema dünyanın ünlü isimleri ve vatandaşların katılımlarıyla gerçekleştirildi. Açılış töreninde Gül Sunal, İmamoğlu ve müzenin oluşumuna katkı sunan şair-yazar Sunay Akın birer konuşma yaptı.

“ALLAH’IN İZNİYLE MİS GİBİ BİR BAHARIN KAPIDA OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM”

“O kadar faydalı bir açılış yapıyoruz ki, bütün açılışlarımızı bir kenara itti” diyen İmamoğlu, “Hepimizin yüzünü gülümseten, aynı zamanda düşündüren çok kıymetli bir sanatçımızın, yıllarca izleyip, hayranlıkla takip ettiğimiz bir sanatçımızın ismiyle, yaşamıyla yaşayacak olan, anılarıyla yaşayacak olan muhteşem bir müzeyi, kıymetli ailesiyle birlikte açıyor olmanın gururunu yaşıyorum” şeklinde konuştu.

Kış mevsiminin ardından bahar aylarına girdiğimizi hatırlatan İmamoğlu, “Doğal olarak doğa canlanıyor şu anda. Şehir, böyle bir hareketleniyor. İnşallah yağmurun bereketi ve Allah’ın izniyle de mis gibi bir baharın kapıda olduğunu hissediyorum. Elbette İstanbul’un her hali güzel ama baharda, hele hele Ramazan’da bir başka güzeldir bu” dedi.

“İSTİYORLAR Kİ, MİLLETİMİZ BİR ARAYA GELİP, BİRBİRİNDEN GÜÇ ALMASIN”

Türk insanının gülmeyi seven bir millet olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, özetle şunları söyledi:

* “Aslında gülmeyi seven bir toplumuz ama gülmeyi bize unutturdular. Yine güleceğiz. Şöyle bir sorumluluk hissediyorum. İnsanlar bana şöyle bir tavırla yaklaşıyorlar. Bazen akşam bir televizyon programındayım, sabah bir yere gidiyorum örneğin; bir ablamız, bir arkadaşımız veya Sunay Abi arıyor, ‘Niye akşam yüzüne asıktı’ diye soruyor. ‘Ya benim yüzüm asık değildi’ diyorum. Evet, demek ki gülmem lazım. Allah hepinizi güldürsün. Mutsuz bir ortam yaratmak istiyorlar, farkındayız.

* Birbirine böyle öfke duyan, kızan, kaşları asık, böyle asık suratlı, çatık ve asık suratlı, kutuplaşmış bir ortam var etmek istiyorlar. Biz, buna hiç aldanmayacağız. Tabii istiyorlar ki, milletimiz bir araya gelip, birbirinden güç almasın. Halbuki bizim bir araya gelmemiz lazım. Birbirimizden güç almamız lazım. Farklılıklarımızla, çeşitli kültürlerin bir arada yaşadığı güzel İstanbul’umuzda, birbirimizle yan yana olup, onun hissiyatıyla beslememiz lazım. Ama bunlar, onu istemiyor. Birbirinden ayrı düşen bir toplumda eleştiri biter, birleşme biter, paylaşma biter. O bakımdan biz, bunun karşısında büyük bir dirençle durmak zorundayız. Çünkü bu söylediğim şeyler olmazsa, Cumhuriyet olmaz, demokrasi olmaz.

“YANLIŞA KARŞI MÜCADELEDE BİR BAŞKA GÜÇLÜ MÜCADELE HATTI VAR; O DA SANAT”

* Tabii biz böyle bir sorumluluk yaparken, yanlışa karşı mücadelede bir başka güçlü mücadele hattı var. O da sanat. Özellikle mizah, müthiş bir mücadele hattı. Mesela hayatımda en ilginç noktalardan birisi, beni taklit eden birini gördüğümde başladı. Sürekli ona bakıp, yanlışlarımı düzeltmeye çalışıyorum. Mesela 20 defa izledim, yani gerçekten öyle mi konuşuyorum diye. Vallahi öyle konuşuyormuşum; farkına vardım. Ama eskiden, bunlar her akşam yapılırdı, senede bir defa yapılıyor, yapanı da dövüyorlar.

* Dolayısıyla biz, inşallah o güzel kültüre dönüş… Dönüş yapmak lafı ne kadar güzel. Aslında biz hep ‘tam yol ileri’ demek istiyoruz ama. Özlüyoruz geçmişte çok güzel şeyler yaptı bu millet, bu toplum, işte duayen isimler… İşte Cahit Abi de burada, diğer dostlarımız burada, Zihni Abi buradan, alttan alttan sert sert bakıyor bana ama… (Zihni Göktay: Size sert bakılmaz Başkanım.) Estağfurullah. Ama ben biliyorum, sizin gibi abiler, gerektiğinde sert bakar. Yanlış yaparsak sert bakın. Sert bakmayınca millet, öyle kafamıza kakılıyorlar. Onlara fırsat vermemek lazım. Arada onlara sert bakın.

“ZÜBÜK” GÜLDÜRDÜ

* Yerli ve milliyi, biz seviyoruz. Niye seviyoruz? Örneği ne mi? Kesinlikle Kemal Sunal yerli ve milli bir güç. Muhteşem bir güç. Canlandırdığı karakterler öyle can alıcı, çarpıcı, ders veren… Muhteşem yani. İşte her birisi İnek Şaban, Kibar Feyzo, Zübük (gülüşmeler), Tosun Paşa, Kapıcılar Kralı… Muhteşem karakterler, ölümsüz bir sanatçı. Aslında hepimizin sosyolojisine ışık tutan, düşündüren, kendimize gelmemizi sağlayan ama aynı zamanda müthiş bir naiflik, müthiş bir incelik taşıyan bir insan. Türkiye şu anda, mesela kimlikler ve değerler üzerinden. çok tartıştırılan bir toplum haline geldi. Böylece ayrıştırmaya ve biraz da böyle bölmeye çalışanlara ben söylüyorum: Bol bol Kemal Sunal filmi izlemelerini ve ders almalarını buradan öneriyorum.

* Günün sonunda, bu milleti bölmeye zaten güçleri yetmeyecek. Onlar da ders çıkartsınlar. Çok eğleniyor millet. Çok gülen ve çok güzel güldüren bir sanatçıydı. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennettir onun. Çocukluğumdan hatırlıyorum. 6-7 yaşlarındaydım. Babamın amcası ameliyat oldu. Televizyon karşısında uzanmış, yatıyor. Ben de kahkahalarla gülüyorum bir filminde. Bu meşhur Zeki Alasya, Metin Akpınar bir arada oynadıkları… Herkes biliyor tabii. Ama öyle bir gülmek tuttu ki beni. Öyle bir gülüyorum ki… Amcam gülüyor ama bir yandan yalvarıyor, ‘Dikişlerim patlayacak daha güldürme beni’ diye. Onları bize yaşattı.

“KEMAL SUNAL DA İYİ ADAM, BEN DE İYİ ADAM; BİRBİRİMİZİ BÖYLE BULMUŞUZ”

* Burada çok değerli bir işi yaptık. Bu fikri bana ilk kez açıp, heyecanla karşılamama vesile olan Sunay Akın’a hepinizin huzurunda teşekkür etmek istiyorum. Bana dedi ki böyle böyle bir şey var. Tabii heyecanla karşıladım. Sonra bir araya geldik. Sonra ilginç bir şey oldu aslında. Bu konular konuşuldu, edildi ve sonra buluştuk. Sağ olsun, yemek diye gittik, ama Gül Abla sadece kahveyle bizi uğurladı. (Gül Sunal: Dondurma yedirdim.) Hatırlamıyorum. Yemekten bahsediyoruz, dondurmayla bizi yollayacak. Neyse, aylar önce ben buraya gelmiştim ve buradaki yapıları gezmiştim. Ben, Park Bahçeler Daire Başkanımıza dedim ki, ‘Bu ne lüks kardeşim? Yani bayağı büyük bir yapı ve çok makam var. Yani böylesi anlar, böylesi bir ortamlar kolay bulunmuyor.

* ‘Biz buraları kültüre, sanata dair nasıl döndürebiliriz, neler yapabiliriz’ diye konuştuğumuzda bir şeyler düşünmüştük, taşınmıştık. Tam bu iş açıldı, Sunay Abi’yi ziyarete gittik. Konuşurken ben de burada böyle bir binadan bahsettim. Meğerse öyle bir parkı ve öyle bir binayı tariflemişim ki, rahmetli Kemal Kemal Sunal’ın aslında evini tarif etmişim kader ya. Annem der, ‘Allah seni hep iyi insanlarla karşılaştırsın.’ Demek Kemal Sunal da iyi adam, ben de iyi adam; birbirimizi böyle bulmuşuz ve adreslemişiz yani. Muhteşem bir şey. Başka bir yer de tarifleyebilirdim o anda. Sonra sağ olsun hem Sunay Abi hem arkadaşlarımız burayı gezip, olumlu bakınca, kıymetli ailemiz de bu işe ‘evet’ deyince, burada, yanı başınızda, komşunuz olarak Kemal Sunal inşallah ebediyen sizinle yaşayacak.

“YOLUMUZA ‘TAM YOL İLERİ’ DİYEREK YÜRÜMEK DEĞİL, KOŞMAK İSTİYORUZ”

* Çok güzel şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Bu milletin hakkını vermeye çalışıyoruz. Bu milletin hak ettiğini vermeye çalışıyoruz. Ve yapacağımız işlerle ilgili hiçbir zaman süslü işler, süslü laflar kurarak sizi aldatmadık. Yaptığımız işlerle ilgili de süslü laflarla sizi sizi aldatmadık, aldatmayacağız. İnşallah onları size yaşatmaya devam ederek, yolumuza ‘tam yol ileri’ diyerek yürümek değil, koşmak istiyoruz. Bu şehrin artık israf edilecek ne bir lirası ne bir günü ne bir insanı ne bir zamanı, hiçbir şeyi yok. İnşallah bolca tasarruf, hatta üstüne koyarak insanlarımızın yaratıcı güçlerini, özellikle çocuklarımıza, gençlerimize dönüp borçlarını hızlı bir şekilde ödeyeceğimiz bir 5 yıl daha sizlerden talep ederek, Kemal Sunal’ın bize bıraktığı o güzel anıların önünde saygıyla eğiliyorum. Ve her zaman sizlere, siz kıymetli hemşehrilerimize layık birer yönetici olma konusunda özenli davranacağımıza, Cumhuriyetin, demokrasinin, özgürlüğün ve Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunda hep yürüyeceğimize söz veriyoruz. Müzemiz, bu prensiplerle ilçemize hayırlı ve uğurlu olsun. Emeği geçen herkese yürekten teşekkür ediyorum.”

GÜL SUNAL: “BU MÜZEYİ KEMAL SUNAL DÜŞÜNDÜ”

Gül Sunal da duygularını şu sözlerle dile getirdi:

* “Ne diyeceğimi bilemiyorum. Hiçbir konuşma hazırlamadım tabii ki. Sadece Kemal’i alkışlamak istiyorum. Bu güzel duyguyu, gururu bize yaşattığı için her zaman minnettarım. Tabii ki bu müzeyi biz hep düşündük. Daha doğrusu Kemal düşündü. ‘Bu eşyalar ne olacak’ dediğim zaman, ‘Belki bir gün bir müze olur’ diyordu. O müzeyi şimdi Ekrem Başkanım gerçekleştirdi. Ve asla hakkını ödeyemeyeceğim Sunay Akın; neredesin? Bunu akıl edip de böyle bir yerde sizlerle buluşturduğu için, ona bambaşka minnet duyguları besliyorum.

* Kemal’in bu gördüğünüz 10’da 1’i kadar eşyası. Oyunculuğa başladığı ilk günden itibaren, sakalını, bıyığını, yüzüne sürdüğü patı, kaşının kalemini… Şöhret olmayı hayal bile edemezken, biriktirdiği arşivi bu. Onun için çok değerli. Şöyle düşünelim burayı: Kemal Sunal Müzesi’nden çok, bir insanın yaptığı işe, hayatına sanatına, ailesine, vatanına nasıl değer verdiğini gördüğümüz bir sergi olacak bu. Bir insan kendine bu kadar değer veriyorsa, yaptığı her şeyi özenle saklıyorsa ve kendi önemini, kendi belirliyorsa -ki öyle olmuş- o zaman biz de Kemal’i çok önemsiyoruz ve burada onun için buluştuk. Tekrar çok teşekkür ediyorum.”

10-15 yıl içerisinde yenemeyeceğimiz kanser kalmayacak

Prof. Dr. Derya Unutmaz’dan flaş açıklama geldi: Çok önemli bir sürece girdik

ABD’deki Jackson Laboratuvarı Enstitüsü’nün baş araştırmacısı Prof. Dr. Derya Unutmaz kanser hastalığı ile ilgili flaş açıklamalarda bulundu. Bağışıklık sistemine dikkat çeken Prof. Unutmaz, “Önümüzdeki 10-15 yıl içinde tedavisi olmayacak kanser kalmayacak diye düşünüyorum” dedi. Bu araştırmaların çok maliyetli olduğunu söyleyen Prof. Unutmaz, Türkiye’de bu ortamı yaratmanın henüz mümkün olmadığını söyledi.

10-15 yıl içerisinde yenemeyeceğimiz kanser kalmayacak! Prof. Dr. Derya Unutmaz'dan flaş açıklama geldi: Çok önemli bir sürece girdik

ABD’deki Jackson Laboratuvarı Enstitüsü’nün baş araştırmacısı Türk bilim insanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, kanser tedavisinde kullanmak üzere T hücreleri üzerinde yaptıkları çalışmanın detaylarını anlattı. Tedavinin, bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini tanımasına yönelik olduğunu belirten Unutmaz, “Ordunun askerlerini hastadan çıkarıp o askerleri bir yerde eğitip, donatıp tekrar hastaya geri vermek” benzetmesini yaptı. Unutmaz, immünoterapi olarak adlandırılan bu yöntemin birkaç kanser tipine karşı kabul edilmiş bir yöntem olduğunu, ABD’de lenfoma tedavisinde kullanıldığını söyledi.

“HÜCRELERİ KANSERE KARŞI EĞİTİYORUZ”

Bu tip tedavilerin sorunları olduğuna da değinen Unutmaz; bağışıklık sisteminin kendisi, hücresel tedavilerin katı tümörlerde iyi çalışmaması ve tedavi maliyetinin yüksekliğinin sorunlar arasında yer aldığını belirtti. “İçimizdeki bir ordu gibi düşünün, bu ordunun elinde güçlü silahlar var, eğer bunlar doğru kullanılmazsa kendi vücudumuza zarar vermiş oluyoruz” diyerek bağışıklık sisteminin tehlikeli bir sistem olduğunu söyleyen Unutmaz; “Biz bu hücreleri kanser hücrelerine karşı eğitiyoruz. Fakat kanser hücreleri ile normal hücreler arasında çok büyük bir fark yok. Küçük farklılıkları tanıtmaya çalışıyoruz. Buna rağmen bu hücreler kanser hücresini öldürürken normal hücremizi de öldürme potansiyeline sahip oluyor. Bu da tabii ki yan etkilere sebebiyet veriyor” diye konuştu.

MALİYETİ 500 BİN DOLAR

Bir diğer sorunun katı tümörlerde hücresel tedavilerin iyi çalışmaması olduğunu kaydeden bilim insanı, “Örneğin bir meme kanseri düşünün, meme kanserinde bir dokunun içinde oluşuyor kanser tipi. Bu hücrelerin, askerlerin dokunun içine girmesi lazım. Fakat kanser o dokuyu kullanarak etrafını bir kale gibi çeviriyor. Kaleye de dışarıdan bir saldırı düzenlemeniz lazım” ifadelerini kullandı.

Tedavi maliyetinin yüksek olmasına da değinen Unutmaz, maliyetin ABD’de 300-500 bin doları bulduğuna dikkat çekti. Tedavi için uygulanması gereken özel bir prosedür olduğunu, hastadan alınan hücrelerin izole edilmesi, genetik olarak programlanması, büyütülmesi ve hastaya geri verilmesi gerektiğini söyleyen Unutmaz, “Bu süreç maliyetleri çok arttırıyor. Halbuki bir kişiden alıp eğittiğimiz hücreleri bir çok hastaya verebilsek maliyetler neredeyse 10-20 kat düşmüş durumda olabilir” dedi.

“HEMEN TEDAVİYE GEÇMEK SÖZ KONUSU DEĞİL”

Söz konusu sorunların çözümü için yaptıkları çalışmalarda önemli ilerleme kaydettiklerini söyleyen Prof. Dr. Unutmaz, tedavinin uygulanmasına dair takvimin belli olmadığını söyledi. Unutmaz, bunu şöyle açıkladı:

“Bu tip çalışmaların, araştırmaların süreçleri var. Bu süreçlerden birincisi laboratuvar süreci. Biz laboratuvar sürecinde bunları ilerletmeye çalışıyoruz. Laboratuvar düzeyinde bu sorunları çözdüğümüzü göstermemiz lazım. Ondan sonra hasta düzeyine geçiyorsunuz. Hasta düzeyinde de laboratuvardan hemen tedaviye geçmek söz konusu değil. Deneme sürecine girmemiz lazım. Deneme sürecinin de bölümleri var. Örneğin faz 1 dediğimiz bir süreç var. O süreçte acaba geliştirdiğiniz hücrenin, ilacın, herhangi bir yöntemin hastalara ciddi bir yan etkisi var mı? Aşılarda bile bu süreçleri çok hızlı olmasına rağmen yaşamak durumunda kaldık. Çünkü aşının bile yan etkisi olabilir.”

“ŞU ANDA MALİYETLER ÇOK YÜKSEK”

Unutmaz, tedavi maliyetinin düşürülmesine dair “Bu hücreleri hazırlıyorsunuz, bunları donduruyorsunuz ve birçok hastaya verebiliyorsunuz. Bunun maliyeti düşürebileceğini düşünüyoruz ki bu da daha çok insanın ulaşması için fırsat olmuş olur. Şu anda maliyetler çok yüksek. Ama diğer sorunları da çözmemiz lazım, ciddi yan etkiler oluşabiliyor. Örneğin bazen şok semptomlarına benzer durumlar olabiliyor, beyinde ödem olabiliyor, bunları önlememiz lazım. Yaptığımız çalışmalar da ona yönelik. Oldukça heyecanlı geçiyor. Bazı güvenlik sistemleri geliştirdik. Eğer bunlar normal hücreleri öldürmeye başlarsa veyahut size zarar vermeye başlarsa bir tuşa basar gibi bir ilaç veriyoruz ve bu hücreler kontrol ediliyor. Yani onlara ‘dur’ komutu veriliyor” diye konuştu.

Joker 2’de bizi neler bekleyenler

Gişe rekorları kıran Joker 5 yıl sonra geri dönüyor. Filmin vizyon tarihi 4 Ekim 2024. Peki devam filminde bizi neler bekliyor?

Joker 2’de bizi neler bekliyor?

Filmin adı Joker: Folie à Deux… Fransızca olan bu kavram iki kişinin paylaştığı ortak delilik anlamına geliyor. O iki deli Batman’in en büyük düşmanı Joker yani Arthur Fleck ve gerçek kötülerin kraliçesi Harley Quinn… Hikayenin büyük bölümü Batman’in yaşadığı kurgusal şehir Gotham City’de tehlikeli suçluların kaldığı akıl hastanesi Arkham Asylum’da geçecek. Arthur Fleck’in hapishane psikiyatristi Harley Quinn’le olan aşkını izleyeceğiz. Hastası Arthur ile yaptığı her seansta yavaş yavaş ona aşık olmaya başlayan Harley, Joker’in çılgın ortağına dönüşmek için kariyerinden de akıl sağlığından da vazgeçecek.

Folie à Deux tabiri bir kişinin sanrılarının başka birine aktarılmasıyla görülen psikolojik bozukluğu ifade etmek için kullanılıyor. Yani filmde Arthur Fleck’in sanrılarını paylaşan bir Harley Quinn görmemiz mümkün. Harley Quinn’e birden fazla kez hayat veren aktris Margot Robbie yerine bu kez şarkıcı Lady Gaga’yı izleyeceğiz. Çünkü Joker’in devam filmi müzikal ağırlıklı olacak. İlk tanıtım görselleri de Hollywood’un klasik dönem müzikallerine gönderme yapar nitelikte… Görüntü yönetmeni Lawrence Sher’e göre film “tam anlamıyla” bir müzikal olmayacak. Besteci Hildur Gudnadótti de “Tek söyleyebileceğim çok fazla müzik olacağı” diyor.

İlk film Joker’in süper kötü olmadan önce başına gelenleri anlatıyordu. Henüz küçük bir çocukken şiddete maruz kalmış, sevgisiz büyümüş ve zorbalık görmüş bir adamın travmalarla dolu geçmişini izlemiştik. Aslında Joker’in devam filminin yapılması planlanmamıştı. 2019 yılında bir çizgi roman uyarlaması için 62,5 milyon dolar gibi mütevazı denebilecek bir bütçeyle çekilen Joker, dünya çapında 1 milyar dolardan fazla gelir elde etti ve Joaquin Phoenix’e Oscar kazandırdı. Onlar da bu kadarını beklemiyordu. Haliyle böylesine karlı bir işin devamını çekmek şart oldu. İlk filmden 4,5 milyon dolar alan Phoenix’le bu kez 20 milyon dolarlık anlaşma imzalandı. Filmin yönetmen koltuğunda da yine Todd Phillips oturuyor.

Phillips Sevgililer Günü’nde Lady Gaga ve Joaquin Phoenix’in yer aldığı 3 yeni fotoğraf paylaştı. Arkham Asylum’da filizlenen aşka dair romantik görseller bunlar. Filmin olay örgüsüne dair henüz başka ayrıntı bilmiyoruz. Filmde Phoenix ve Lady Gaga’nın yanı sıra Zazie Beetz, Catherine Keener, Brendan Gleeson ve Jacob Lofland rol alıyor. Filmin merakla beklenen fragmanı ise Nisan ayında yayınlanacak.

3 milyar TL’lik özel jetinden ayrılmayan Kim Kardashian’a eleştiriler büyüyor

Dünyaca ünlü influencer ve girişimci Kim Kardashian, yılın başından bu yana özel jetiyle 30’dan fazla uçuş gerçekleştirmesinin ardından “ekolojik terörizm”le suçlanıyor.

3 milyar TL’lik özel jetinden ayrılmayan Kim Kardashian’a eleştiriler büyüyor

Taylor Swift ve Tom Cruise gibi yıldızlara sürekli özel jet kullanmaları nedeniyle gösterilen tepkiye rağmen, Kim Kardashian’ın 2024’te jet kullanımını azaltmak için hiçbir çaba göstermemesi dikkat çekti.

43 yaşındaki ünlü ismin jeti Gulfstream G65OER, 2024’ün başından bu yana 40 dakikadan kısa süren 15 yolculuk gerçekleştirdi ve bu yolculukların sekizinde havada 15 dakikadan az zaman harcadı.

3 milyar TL’den (95 milyon dolar) fazla bir fiyatı bulunan özel jetin yalnızca bir günde beş kez uçtuğu ve 2024’ün başından bu yana 10 dakikalık birden fazla yolculuk yaptığı da ortaya çıktı.

İstatistiklere göre, uçuşlarda bugüne kadar 134,07 metre küp üzerinde yakıt kullandı ve 425 ton C02 emisyonuna yol açtı. Bu, Sera Gazı Eşdeğerlik Hesaplayıcısı’na göre 55 evin bir yılda kullandığı enerjiye veya 83 evin bir yılda elektrik tüketimine eşdeğer.

TV ŞOVUNDA DUYURDU

Kardashian’ın uçuşlarının çevreye verdiği zararı dengelemek için 7.027 ağaç dikmesi ve bunların 10 yıl boyunca büyümesine izin vermesi gerekecek.

Uçağa özel modifikasyonlar ekleyerek rapor edilen değerini 150 milyon dolara çıkaran ünlü isim, jeti ilk kez ailesinin Hulu’daki reality şovu “The Kardashians”ın bir bölümünde kamuoyuna duyurdu.

Jet kullanımından kaynaklanan çevresel hasar ise bazı hayranların onun bu tutumunu sorgulamasına neden oldu. Bir sosyal medya kullanıcısı, Instagram’da “Eko terörizm” diye yazdı.

Bir diğeri de, Kardashian’ın gezegeni kurtarmak için kendi sebzelerini yetiştirdiği haberlerine kulak tıkayarak, “Onun kaynakları düzgün kullanmakla ilgili videolarını izlemek istemiyorum. Bu çılgınlık. Bu şekilde bir jet kullanımı çılgınlık” yorumunu yaptı.

MFÖ’den Özkan Uğur’suz ilk konser

0

Mazhar Alanson ve Fuat Güner, Özkan’sız ilk MFÖ konserini verdi. Ünlü sanatçı Özkan Uğur 7 ay önce hayatını kaybetmişti. Konserde gözyaşları sel olup aktı.

Gözyaşları sel oldu. MFÖ'den Özkan Uğur'suz ilk konser...

1984 yılında müzik piyasasına giriş yapan ve o günden bugüne onlarca unutulmaz şarkıya imza atan MFÖ, geçtiğimiz temmuz ayında sonsuza dek yarım kaldı. Özkan Uğur yedi ay önce hayatını kaybetti.

Özkan Uğur için düzenlenen cenaze töreninde sahneye çıkan Mazhar Alanson ve Fuat Güner, “Seni görebileceğimiz yer rüyalar artık” diyerek biricik Özkan’larına veda etmişti.

Ardından MFÖ’yle büyümüş, MFÖ sevdasına tutkun herkes “Bundan sonra ne olacak?” sorularını soruyorken Mazhar Alanson ve Fuat Güner’den sahnelere döneceğine dair br açıklama gelmişti.

6 Mart’ta sahne alacaklarını açıklayan ikili,  Kaderde bu varmış, en başa dönmek… İçimizde Özkan’la birlikte geçirdiğimiz 52 yıl için şükran, ayrı düştüğümüz 7 ay için özlem ile, delikanlı olduğumuz yıllardaki gibi Fuat ile baş başa, MFÖ şarkıları söylemeye devam edeceğimiz sahnelere dönüyoruz. Buluşmak üzere!’
notunu düşerek duygularını dile getirmişti.

ÖZKAN’SIZ İLK KONSER

Mazhar ve Fuat’ın Özkan’sız ilk konseri dün gece gerçekleşti.

Şarkılarını Özkan Uğur solosunu atmadan bitiremezlerdi, bitirmediler de… Barkovizyona yansıyan dev Özkan Uğur’la biten şarkının ardından dakikalarca süren bir alkış koptu. Gözyaşları resmen sel oldu.

Bahçeli 11. kez Genel Başkan seçildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslendi: Ayrılamazsın

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 14. Olağan Büyük Kurultayı’nda 11. kez Genel Başkan seçildi. CHP DEM’lenerek metruk bir tekneyi aratmayacak şekilde rotasını kaybedip bölücü korsanlar tarafından rehin alınmıştır. diyen Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da bir mesajı vardı.

MHP'de kurultay günü! Bahçeli 11. kez Genel Başkan seçildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a seslendi: Ayrılamazsın!

Milliyetçi Hareket Partisi 14. Olağan Büyük Kurultayı’nda bin 295 delegenin oyunun tamamını alan Devlet Bahçeli, 11. kez MHP Genel Başkanlığına seçildi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin 14. Olağan Büyük Kurultayında kritik açıklamalar yaptı.

Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:

“Türk milletinin, ahlak ve yürek gücünün timsali olan sizlerle iftihar ediyorum. Türkiyemizin 81 ilini temsilen bu salonda hazır bulunuyorsunuz. Doğusundan batısından, güneyinden kuzeyine tüm güzellikleriyle, tüm renkleriyle Türkiyemiz hamdolsun buradadır. Her anı mazimizin kayıtlarına geçen hayat yolculuğunda tomurcuk kaygısı taşımayan bir ağacın odun olmaktan başka bir seçeneği yoktur. Milliyetçi hareketin 55 yıl önce yola çıkarken mutlak suretle tomurcuk derdi vardı. Yeşillenen yapraklarımız kimi zaman sararıp düştü. Bu yaprakların akıbetini rüzgarlar tayin etti. Bazıları kapıyı sert çekip gittiğinden dönmeye yüzleri kalmadı. Bazıları ıssızlığa mahkum oldu. Kimi zaman da sapı gövdemizden ayrılan baltaların darbesine maruz kaldık. Ancak geldiğimiz bu aşamada tıpkı bir çınar gibi Türk milletinin vicdanında kök salmasını başardık.

“TÜRKİYE’DE MUHALEFET BOZGUNU YAŞAMAKTADIR”

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık mirasını yağmalayan habis güruh, milletimizi mağlup etmek için yanıp tutuşuyor. Bunlar kuyruğa girerek Türk milletinin diriliş azmini kırmanın arayışındalar. Türk demokrasi ve siyaset hayatını kumpaslarla zehirlemenin amacındalar. Türkiye üzerinde kumar oynayan muhalefet partileri, milletimizin mukavemet zırhı olan milli birlik hisarlarını yıkmak için adeta yarışıyorlar. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde hayal kırıklığına uğrayan muhalefet cenahı, birbirini yeyip bitirerek, 31 Mart seçimlerine kara propaganda ile hazırlanıyor. Bu muhalefetin ne söyleyip nasıl göründüğünden daha mühimi görüyorum dediğini idrak edememesidir. Türkiye’de bir muhalefet bozgunu yaşanmaktadır.

“CHP BÖLÜCÜ KORSANLAR TARAFINDAN REHİN ALINMIŞTIR”

Muhalefet iflah olmaz derecede hastadır. Cumhuriyet Halk Partisi, üçüncü dünya ülkelerindeki muhalefet partilerinden çok daha aşağıdadır. Terör örgütü PKK’nın siyasallaşmasını misyon edinen CHP, demlenerek metruk bir tekneyi andıracak şekilde rotasını kaybetmiş, bölücü korsanlar tarafından rehin alınmıştır. Bizi ilgilendiren demlenmiş CHP kanadıyla ülkemize reva görülen haksızlıklar ve güvenlik tehlikelidir. DEM, CHP’yi maalesef dönüştürmekle kalmamış, istikametinden koparmıştır. CHP mayına basmış, siyasi seçenek olmaktan uzaklaşmıştır. Bu partide ayaklar baş, başlar ayaktır.

“TÜRK MİLLETİ 14 GÜN SONRA HESABINI SORACAK”

İstanbul Çekmeköy’de seccade, Ataşehir’de zikirmatik dağıtan, ofislerde utanmadan balya balya para sayan CHP yönetimi ne yapsa beyhudedir zira demlenip PKK’yla kent ittifakı maskesi altında organik bağ kurmasının bedelini 14 gün sonra sandıkta ödeyecektir. Ankara’da PKK ile ittifak yapan vitrin milliyetçilerinin hesabını Türk milleti 14 gün sonra soracaktır. Dünyanın en büyük Türk kentinin onyıllarını çalan bu kenti Ermenilerin sayan büyükşehir belediyesini sıçrama tahtası gören, CHP’yi Saraçhane’den yöneten malum zat için veda vakti gelmiştir. CHP içindeki kaos ve karmaşanın ülkemizin geneline yayılma ihtimali korkunçtur. Partilerini yönetemeyenlerin, birbirlerine hürmet beslemeyenlerin yerel yönetimlerde millete hizmet etmelerini düşünmek abestir.”

ERDOĞAN’A MESAJ: BIRAKAMAZSIN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sesleniyorum, ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Onun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız, yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.

Prenses Kate dipsiz kuyuda kayboldu. Söylentiler bitmek bilmiyor

Şu kocaman dünyada durmadan bir şeyler olup bitiyor. Bir yerde bir doğal felaket, başka bir yerde gösterişli bir ödül töreni, biraz ötede bir düğün başka bir yerde bir cenaze… Son bir yıldır dünyanın farklı coğrafyalarında savaşlar da eksik olmuyor üstelik.

Fakat bütün bunların ötesinde nerede ne olursa olsun her zaman herkesten “rol çalan” bir aile son iki buçuk aydır bütün bu gelişmeleri gölgede bıraktı.

Artık sadece magazin basını değil, daha ciddi yayın organları bile bu konuya yoğunlaşmaya, daha farklı bir gözle bakmaya başladı.

Açıkçası böyle olması da normal. Çünkü işler bir magazin olayı olmaktan öteye geçip bazılarına göre bir tür “polisiye” olaya dönüştü.

 

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

TOZ PEMBE DÜNYANIN PRENSESİYDİ… KARANLIK TEORİLERİN MERKEZİNE OTURDU

Anladınız değil mi? İngiliz kraliyet ailesinde son dönemde yaşanan olaylardan söz ettiğimizi… Evlilik yoluyla aileye katılan, geleceğin kraliçesi, Galler Prensesi Kate Middleton bu olayın merkezindeki kişi.

Prens William ile aşk yaşamaya başladığı andan itibaren bir tür peri masalının, toz pembe bir dünyanın kahramanı gibi görülen Kate Middleton, geçtiğimiz ocak ayından bu yana akla hayale gelmeyecek komplo teorilerinin merkezine oturdu.

Hatta artık sosyal medya başta olmak üzere birçok platformda Middleton’ın etrafında olanlar gizemli bir kayıp olayı olarak değerlendiriliyor.

Son birkaç gündür de sosyal medyada ve basında onun iki buçuk aydır ortada görünmemesini polisiye bir konu olarak ele alanlar da ortaya çıkmaya başladı.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

Kate’in İngiltere’deki Anneler Günü nedeniyle paylaştığı bu poz İngiliz kraliyet ailesinin tarihine bir skandal olarak geçti. Fotoğrafı servis eden haber ajansları sonradan geri çekti.

‘YIPRANDI… GÖREVLERİNİ BIRAKMAK İSTİYOR’Aylardır merak edilen Kate Middleton ile ilgili olarak ortaya atılan son iddiaya bakalım bir de. Radar Online adlı internet sitesinin haberine göre Middleton, kraliyet ailesindeki görevlerinden geri çekilmek istiyor. Yani bir başka deyişle İngiliz kraliyet ailesinin “tanıtım yüzü” eltisi Meghan Markle ile kayınbiraderi Prens Harry’nin izini takip edecek.Teknik olarak geleceğin kraliçesinin böyle bir adım atması mümkün görünmese de ortada dolaşan en iddia bu yönde. Kate’in böyle bir karar almasına da halkın bazı kesimleri tarafından ‘ırçkı’ ve ‘bir tür canavar’ olarak gösterilmesi neden oldu. Bu yüzden de tekrar görevlerine başlayacağı tarihi bilerek ve isteyerek daha ileriye itiyor. Siteye konuşan kaynaklara göre Kate Middleton, akvaryuma benzettiği kraliyet hayatındaki sürekli baskı onun fiziksel ve ruhsal sağlığına zarar verdi. Bu yüzden de gerçekten bir ameliyat geçirmiş olsa bile artık eskisi gibi sürekli ön planda olacak kadar güçlü hissetmiyor kendini.Ama bu iddianın çok taraftar bulmadığını da söylemek gerek. Çünkü Kate geleceğin kralının karısı olarak kendini böyle halktan gizleyemeyeceğinin de gayet farkında.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

AİLE BU KEZ ISRARLA SER VERİP SIR VERMEDİ

Bilenler bilir ama biz yine de bir hatırlatalım… Bu yılın ilk ayının ilk yarısında Kensington Sarayı’ndan bir açıklama yapıldı.

Buna göre Prens William’ın karısı Kate Middleton, karın bölgesinden “planlı” bir ameliyat geçirmişti. İki ay hastanede kalacaktı, sonra da nisan ayının ortalarına kadar hiçbir görevine katılamayacak evinde dinlenecekti.

Olay daha başından büyük bir gizem perdesi ardında sunuldu. Kate ne ameliyatı olmuştu? Hastanede kalma süresi niye bu kadar uzundu? Ev istirahatinin bu kadar uzun olmasını gerektiren nasıl bir hastalığı vardı?

Yapılan resmi açıklamada Kate’in kanser olmadığı bilgisi de vardı üstelik. Öyleyse bunca uzun gözlerden uzak olmanın ardında ne olabilirdi?

Sorular soruları getirdi. Aradan geçen bunca zaman içinde de hiçbirine net bir yanıt gelmedi. Önceleri herkes Kate’in hastalığı hakkında tahmin yürüttü. Resmi olarak şeffaf bir bilgi verilmeyince böyle olması da normaldi aslında.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

PAPARAZZİ FOTOĞRAFI DENİZİ DALGALANDIRDI 

Fakat sonra beklenmedik iki gelişme oldu.. Amerikalı paparazzi Kate olduğu ileri sürüler bir genç kadın ile annesi Carole Middleton’ı bir otomobilin içinde görüntüledi.

Aracı annesi kullanıyordu ve onun Carole olduğu kesindi. Fakat yanında oturan ve Kate olduğu ileri sürülen genç kadının Galler Prensesi olduğuna kimse inanmadı.

Daha bunun gürültüsü dinmeden bu kez Kate, İngiltere’deki Anneler Günü nedeniyle çocuklarıyla birlikte çekilen bir pozunu, resmi Instagram sayfasında yayınladı. Bütün haber ajansları da bunu servis etti.

Çünkü geçen yılın aralık ayından beri görünmeyen Prenses ortaya çıkmıştı… Bunun haber değeri v ardı. Peki ama Kate gerçekten ortaya çıkmış mıydı? İşte orası büyük bir soru işareti.

Çünkü sonradan ortaya çıktığına göre o karenin üzerinde aşırı şekilde oynanmıştı. Hatta bazılarına göre aslında o pozu vermeyen kişiler fotoğrafa montajlanmıştı.

Bu yetmedi, Kate çıkıp yaptığı photoshop uygulamaları için özür dilerdi. Üstüne bir de haber ajansları fotoğrafı servisten geri çekti…

Özetle İngiliz kraliyet ailesi uzun bir süre unutulmayacak bir skandala imza atmış oldu. Bu olayın neden bu kadar kötü yönetildiği de merak konusu oldu.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

İDDİALAR KATE İLE WILLIAM’IN EVLİLİĞİNE DOĞRU KAYDI 

Bu bir yana, Kate bunca zaman ortada görünmeyip bir de üstüne böyle bir fotoğraf skandalına imza atınca ortalık daha da karıştı.

Artık söylentiler, iddialar Kate’in sağlığından kocası William ile ilişkisine doğru kaydı. Zaman zaman gündeme gelen Wililam’ın Kate’i yakın aile dostunun karısı Rose Hanbury ile aldattığı iddiası bu kez daha güçlü bir biçimde gündeme geldi.

Son günlerde ortalarda dolaşan iddialara bir göz atalım: Tecrübeli yazarlara bile ilham verecek bu iddialara göre William gerçekten de karısını aldattı.

Üstelik üçüncü bebeklerinin doğumundan kısa süre sonra gerçekleşen bu olay orada kalmadı.Kaçamak ilişki hala sürüyor.

Kate de bunu zaten biliyordu ve artık dayanamaz hale geldi. Sonuç olarak da ruh sağlığını yitirdi. Aslında ortada bir ameliyat yok, Kate’in psikolojik tedavisi söz konusu.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

‘BACAK ŞOVUYLA MESAJ GÖNDERDİ’

Bu iddiaları gündeme getirenlerin en önemli kanıtı da Kate’in katıldığı son etkinliklerden biri olan Güney Kore Devlet Başkanı’nı karşılama töreniydi.

O gün aslında ayak bileklerine kadar uzanan bir kıyafet giyen Kate, otomobilden inerken eteklerinin iyice yukarıya doğru sıyrılmasına engel olmamış ve o duruşuyla kocasına ve onun kendisini aldattığı Rose Hanbury’ye mesaj göndermişti.

Yine olayın orta yerinde Kate ile William’ın aile dostu Rose Hanbury vardı bir başka deyişle. Peki kim bu Rose Hanbury? Neden William ile adı böyle bir söylentiye karışıp duruyor? Onun özel hayatı nasıl?  Kiminle evli ve kaç çocuğu var?

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

KATE’İN SIKINTIDAN ZAYIFLADIĞI İLERİ SÜRÜLDÜ 

Artık duymayan kalmadı büyük olasılıkla… İddia o ki İngiliz kraliyet ailesinin Kral Charles’tan sonraki iki numaralı ismi Prens William, eşi Kate’i soylu aile dostlarının karısı Rose Hanbury ile aldattı. Hatta bu durumdan Kate de haberdar. Ama buna rağmen çift dışarıya karşı böyle bir durum yokmuş gibi davrandı uzun süre.

Bu iddiaların devamına göre Kate Middleton’ın üç çocuk doğurmasına rağmen bu kadar zayıf olmasının nedenlerinden en önemlisi bu yasak ilişki.

Hatta bazen yorgun ve üzgün görüntüsünü güzel giysilerle kapatamaması da bundan.

Zaten konuyu takip edenler bilir. William’ın karısı Kate’i aldattığı dedikoduları, ilk kez 2019 yılında çıktı. Sonra da aradan geçen zaman içinde yılda bir ya da iki kez gündeme geliyor.

Aslında William’ın babası Charles’ın, karısı Diana’yı nasıl herkesin gözleri önünde aldattığını bilenler bu dedikodulara inanma eğiliminde. Üstelik William’ın dedesi Prens Philip’in de bazen bu tür kaçamaklar yaptığı yıllardan beri söyleniyor.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

SÖYLENTİLER DÖRT YILDIR ORTADA DOLAŞIYOR

William ile Rose’un yasak aşk yaşadığı iddiaları 2019 yılında ilk kez ortaya atıldığında Kate Middleton’ın ailesinin yakın bir dostu Us Magazine’e şunları söylemişti: “Kate bu söylentileri kalp kırıcı ve incitici buluyor. Hatta çocuklarının bir gün bütün bunları internette okuyabileceği fikrinden de nefret ediyor.”

Bütün bu iddialar bir zamanlar yakın dost olan Kate ve William ile Rose ve David’i birbirinden uzaklaştırdı.

Ama buna rağmen Rose, Prens Philip’in cenaze törenine katıldı. Kral Charles’ın taç giyme töreninde de yer aldı. Ayrıca çiftin çocuklarından Oliver da Prens George ve Camilla’nın torunlarıyla birlikte o törende görev yaptı.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

ESKİDEN KOMŞU EVLERDE YAŞIYORLARDI

Wiliam’ın karısını aldattığı öne sürülen kişi, Anmer Hall’daki konutlarına komşu evde yaşayan David Cholmondeley’in eski bir model olan karısı Rose Hanbury.

Bu arada David’in aynı zamanda Cholmondeley Markisi olduğunu ve Kral 3. Charles ile çok yakın çalıştığını hatırlatalım.

Zaten bu söylentinin tekrar gündeme gelmesinin nedeni de Rose Hanburry’nin eşi David Cholmondeley’nin Charles’ın maiyet lordu olarak atanması. Hatta çiftin çocuklarından birinin yani Oliver’ın, 6 Mayıs’taki taç giyme töreninde kralın eşlikçilerinden biri olarak görevlendirilmesi.

Öte yandan birçok kişiye göre Charles oğlunun yasak ilişkisini bile bile Rose Hanbury’nin kocasını böyle bir göreve getirmezdi. Karşıt görüş ise kendisi de Diana ile evliyken bütün dünyanın gözünün önünde onu Camilla ile aldatan Charles’ın bu konuya çok da fazla önem vermeyeceği. Rivayetler çeşitli özetlemek gerekirse.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

BİR DE ‘ÇOCUK MESELESİ’ ÇIKTI

Bu arada Marca adlı internet sitesinin dün ortaya attığı akıl uçuran başka bir söylentiye de konu oldu Rose Hanbury ile Prens William.

Buna göre David Cholmondeley ile Rose Hanbury boşanmak üzere. Nedeni ise çiftin kızı Iris Marina Aline Cholmondeley’in bu evlilikten dünyaya gelmediğinin otaya çıkması. Bazı kişiler, küçük kızın Rose Hanbury ile William’ın kızı olduğunu ileri sürecek kadar ileriye götürdü işi. Ama bu da yasak aşk iddialarını başka bir boyuta taşıdı. Yani daha eskiye. Çünkü küçük Iris, 2016 doğumlu. Eğer bütün bunlar gerçekse, William’ın Rose ile ilişkisi; Kate’in Louis’ye hamileliğine değil daha eskiye uzanıyor.

Öncelikle Rose ile Wililam’ın birbirlerini çok eskiden tanımaları, şaşılacak bir durum değil. Hanbury’nin büyükannesi Lady unvanı taşıyan Elizabeh Lambert. Hatta Lady Lambert, Kraliçe 2. Elizabeth’ih düğününde onun nedimelerinden biri olarak yer aldı.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

ESKİ BİR MODEL… SOYLU KOCASINDAN ÇOK DAHA GENÇ

Şu anda süren evliliğinden üç çocuk sahibi olan Rose Hanbury, bir zamanlar modellik yapıyordu. Ünlü İngiliz model Kate Moss ile aynı ajansa bağlıydı.

Hanbury ve asilzade kocası David 2003 yılında İtalya’da bir tatil sırasında tanıştılar. Altı yıl sonra nişanlandılar ve yine aynı yıl, yani 2009’da evlendiler.

39 yaşındaki Rose’un kocası ondan 23 yaş daha büyük. Buna rağmen, ortaya atılan bu söylentiler dışında evliliklerini bugüne kadar uyumlu bir şekilde sürürdüler. Çiftin üç tane çocuğu bulunuyor.

Bu arada Daily Beast adl internet sitesine konuşa kaynaklar Rose ile Kate arasında herhangi bir sorun yada düşmanlık olmadığını belirtip “Bütün bu söylentiler saçmalık. Rose Hanbury ve kocası, kraliyet ailesiyle geçmişe uzanan bağlantılara sahip” diye durumu değerlendirdiler.

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

YİNE DE ISRAR EDENLER VAR

2019’da William’ın Rose Hanbury ile karısını aldattığı söylentilerine karşı yasal girişim başlatıldı. Ancak bunlar görünüşe göre kimseyi durdurmadı. İngiliz basınının önde gelen tabloid gazeteleri bir zamanlar sıkı dost olan iki aile arasında büyük ir anlaşmazlık yaşandığını ancak bunun nedeninin gizem perdesi ardında saklı kaldığını yazdı.

The Sun gazetesi, Kate ile Rose’a gönderme yaparak “Kate’in kırsal bölgede bir rakibi mi var?” sorusunu sordu. Hatta Kate’in, Rose’un William’ın çevresinden kademeli olarak uzaklaştırılmasını istediği ileri sürüldü.

En çarpıcısı ise London Times’ın köşe yazarı Giles Coren’in attığı bir tweet oldu. Coren “Evet, bu bir ilişki. Yazıyı okumadım ama olaydan haberim var. İlişkiyi herkes biliyor” mesajı ortalığı bir kere daha hareketlendirdi. Ama Coren sonra bu mesajı sildi.

Öyle ya da böyle William, Kate ve Rose isimlerinin yan yana anıldığı bu tür iddiaları önümüzdeki aylarda da zaman zaman göreceğiz gibi!

Prenses Kate, dipsiz kuyuda kayboldu... Söylentiler bitmek bilmiyor... İhanete bacak şovla meydan okudu.... İnsan içine çıkacak halde değil

‘ŞU AN İNSAN İÇİNE ÇIKACAK DURUMDA DEĞİL’

Son birkaç gündür Kate ile ilgili olarak başka bir iddia daha dolaşıyor ortada. Buna göre Middleton bir estetik operasyon geçirdi. Ama işler iyi gitmediği, sonuç istediği gibi olmadığı için şu an insan içine çıkacak halde değil.

Annesi Carole ile birlikte bir otomobilde görüntülendiği o karede farklı biri gibi görünmesinin nedeni de bu zaten. Yüzündeki estetik izlerinin tamamen ortadan kalkması için belli bir süre ortada görünmemesi gerek.

Bu noktada Kate’in neden estetik operasyon geçirdiğiyle ilgili de bazı dudak uçuklatan söylentiler var. Bunlardan birine göre kocasından şiddet gördü. Sonrasında da fiziksel görüntüsü olumsuz etkilendi.

Bir başka iddia da Kate’in bazı kötü alışkanlıklara teslim olup madde etkisindeyken kaza geçirdiği…

Bütün bu olup bitenler ve söylenenler Monako Prensesi Charlene’in neredeyse bir yıl ortadan kaybolduğu dönemi hatırlatıyor. Ama birçok kişiye göre o zaman bile Prens Albert ve Monako Sarayı krizi İngiliz kraliyet ailesinden daha iyi yönetti. İngiliz kraliyet ailesi ise bu sefer bu olayda sınıfta kaldı.

E-Ticaret 33 trilyon TL’ye koşuyor

0

Ekonomide kaldıraç görevi gören ve son 3 yılda hızlı bir ivme kaydeden e-ticaret sektörü, 1.6 trilyon TL’lik ciro ile kapattığı 2023’ün ardından 2024’te ise 3.3 trilyon TL hacim hedefliyor.

E-Ticaret 33 trilyon TL'ye koşuyor

Pandeminin yarattığı çarpan etkisi ile tüm yaş ve gelir gruplarının hayatında vazgeçilmez bir noktaya ulaşan e-ticaret sektörü, ihracat ve sosyal medyanın yaratacağı domino etkisi ile 2024’te hızlı bir büyüme hedefliyor. Kozmetikten elektronik ürünlere, giyimden yemek siparişlerine kadar her alanda hızlı bir büyüme kaydeden sektör, özellikle enflasyon baskısı altındaki tüketicilerin fiyat performans odaklı alışverişlerinde önemli bir adres olarak öne çıktı. Ekonomide kaldıraç görevini üstlenen e-ticaret sektörünün 2023 yılını yüzde 100 artışla 1.6 trilyon TL işlem hacmi ve 5.3 milyar adet sipariş ile kapattığını açıklayan Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Başkanı Hakan Çevikoğlu “Aynı şekilde 2022 yılında e-ticaretin genel ticaret içindeki payı yüzde 19.1 iken 2023’te bu oran yüzde 20’lere yükseldi. Geçtiğimiz sene yapılan her 5 alışverişten biri internet üzerinden gerçekleşti. Sektör olarak 2024’ün sonunda 3.3 trilyon liralık ciroya ulaşmayı hedefliyoruz ve e-ihracatın bu rakamlara ulaşılmasında oldukça etkili olacağını düşünüyoruz” değerlendirmesini yaptı.

ÇİN’DEN SONRA İKİNCİYİZ

Sektörle ilgili yorumlarında e-ihracata dikkat çeken Hakan Çevikoğlu, 2028 yılında da bu alanda  37.5 milyar dolarlık bir hedef belirlediklerini kaydetti. Şu anda e-ihracatın genel ihracat içindeki payının yüzde 2.1 olduğunu belirten Çevikoğlu, şöyle devam etti: “Ticaret Bakanlığı da bu oranı 2028 yılında yüzde 10’a çıkarmak için destekler veriyor. Dünya çapında her 4 e-ticaret paketinden biri yurt dışına gidiyor ve ülkemizde ise bu oran 20’nin üzerinde. Hindistan, Latin Amerika ve Çin gibi ülkelerde büyük fırsatlar bulunuyor. Çin’den sonra en çok e-ihracat ürünü olan ülkenin Türkiye olduğunu düşünüyorum.”

Sektörü 5 kategori sürükledi

Sektör verilerine göre tüketicinin online alışverişlerinde 5 kategori öne çıkarken, 2024’te de sektörün yine 5 kategorinin sürükleyici gücü ile büyümesi bekleniyor. Moda ve aksesuar, elektronik ve teknoloji, kozmetik ve kişisel bakım, hizmet, turizm ve seyahat’in en çok işlem gören sektörler arasında yer aldığını kaydeden Hakan Çevikoğlu, “Hatta bu beş sektör, 2022 yılında satış hacmi bakımından e-ticaret sektörün yüzde 63’ünü ve işlemlerin yüzde 66’sını oluşturdu. 2024 yılında da e-ticaret alışverişlerinin bu 5 sektör üzerinde yoğunlaşacağını söyleyebiliriz” dedi.

E-TİCARET SEKTÖRÜNÜN GELECEĞiNi YORUMLADILAR

Trendyol Grubu Ceo’su Erdem İnan: Türkiye için en önemli kırılma e-ihracatta olacak

Pandemiyle birlikte büyük bir sıçrama yaşayan e-ticaret sektörünün Türkiye’de önemli bir büyüme potansiyeli taşıdığını kaydeden Trendyol Grubu CEO’su Erdem İnan, dünyada perakende sektörü içinde yüzde 19.5 pay alan e-ticaretin, Türkiye’de ise yüzde 16 pay aldığını aktardı. Türkiye’nin coğrafi olarak 4 saatlik uçuş mesafesinde 4.2 trilyon dolarlık perakende sektörüne ve 500 milyonluk nüfusa kolaylıkla erişebildiğini anlatan İnan, “Ülkemizde e-ihracatın toplam ihracat içinden aldığı pay yaklaşık olarak yüzde 1 olarak hesaplanıyor. Ticaret Bakanlığımızın bu rakamı 2030 yılında yüzde 10’a çıkarma hedefi var. Dolayısıyla Türkiye için bu yıl en önemli kırılma e-ihracatta olacak.

Küresel olarak e-ticarette en büyük dönüşüm tedarik zincirinde yaşanıyor. Trendyol olarak bizim de e-ihracatta hedeflerimiz büyük. 300 binden fazla satıcımızın tamamının e-ihracatçı, çevremizdeki 500 milyonluk nüfusun da müşterimiz olmasını hedefliyoruz” değerlendirmesini yaptı. 2023’ü satıcıları aracılığıyla 650 milyon dolarlık bir ihracat hacmi ile tamamladıklarını kaydeden İnan “Bu yıl 2.5 milyar dolar, önümüzdeki üç yılda ise yaklaşık 10 milyar dolarlık e-ihracat hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. E-ihracat için 2028 yılına kadar 5 milyar dolarlık bir yatırım gerçekleştireceğiz” dedi.

Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin: E-ticarette en önemli değişim online ödemelerde yaşanacak

E-ticarette satış hacmi, sepet büyüklükleri ve işlem sayılarının son 3 yılda keskin bir yükseliş gösterdiğini anlatan Hepsiburada CEO’su Nilhan Onal Gökçetekin, 2024 yılında en önemli değişimin online ödemelerde yaşanacağını kaydetti. “Türkiye’de online ödeme çözümleri, e-ticaret hacminin artmasıyla birlikte giderek daha önemli hale geliyor. Hepsiburada olarak Hepsipay ödeme çözümlerimizi 2023 yılında tüm perakende sektörü oyuncularının kullanımına açtık. 2024 yılı için bu alanı önemli bir gelişim ve büyüme alanı olarak değerlendiriyoruz” diye konuşan Gökçetekin, tüketici tarafındaki trendleri ise şöyle yorumladı: “Tüketicilerin fiyat hassasiyetlerinin arttığını gözlemliyoruz. Bu dönemde e-ticarette doğmuş büyümüş yerli kozmetik markalarına olan talep çok fazla. Tüketicilerin fiyat artış beklentisi, özellikle cep telefonu, güneş gözlüğü gibi yüksek fiyatlı ürünlere olan talebi artırıyor. Tüketiciler fiyat artışlarından etkilenmemek için başta teknoloji ürünleri olmak üzere, üst segment ürünlere yöneldiler.” 2024 yılında en büyük önceliklerinin “tavsiye” olduğunu aktaran Gökçetekin, “2024 Hepsiburada için tavsiye yılı olacak. Link Gelir programımızla C2C iletişimini destekleyerek, aldıkları ürünleri tavsiye eden kullanıcılara aylık 20 bin TL’ye kadar ek gelir kazanma imkanı sağlıyoruz” dedi.

Yemeksepeti CEO’su Mert Baki: Alım gücü tüketicinin en önemli gündem maddesi 

Alışveriş alışkanlıklarını değiştiren pandemi sonrasında tüketici için bir alternatif niteliğinde olan ‘mekanda tüketim’in en büyük sektörel rakipleri olduğunu kaydeden Yemeksepeti CEO’su Mert Baki, artan mobilite penetrasyonu ve akıllı cihaz kullanımının ise büyük bir fırsat olduğunu kaydetti. Yaptıkları araştırmalarda tüketicilerin gündemlerini en meşgul eden konulardan birinin alım gücü olduğunu gördüklerini aktaran Baki, “Uygun fiyatlı alternatifler arayan tüketicilerimiz için 2023 yılında hayata geçirdiğimiz kampanyalarımıza bu sene de devam edeceğiz. Sağlıklı yiyeceklerin popülaritesinde belirgin bir artış var. Tüketiciler artık daha bilinçli seçimler yapıyorlar. Restoran sektöründe, ‘mahalle lokantaları ve ev yemekleri’ kategorisi dikkat çekici bir büyüme gösteriyor. Yine bu sektörde lokantaları büyüme oranlarıyla pizza ve tavuk zincirleri takip ediyor. Tüketicilerin kebap ve pide tercihlerinin farklı alternatiflere kaydığını gözlemliyoruz” değerlendirmesini yaptı. 2024’te sektörün büyümeye devam edeceğini aktaran Baki, “Vaktinde teslimat deneyimini en iyi seçenek haline getirme konusuna odaklanacağız. Yemeksepeti Express hizmetlerimizi genişleterek, sipariş süreçlerimizi daha da geliştireceğiz ve kullanıcı memnuniyetini artıracağız” dedi.

Dünyada sosyal ticaret pazarı hızlı büyüyor

OnlIne alışveriş kanalları kullanıcı trendleri ile birlikte her geçen gün genişlerken, sosyal medya tüketici siparişleri için en önemli kanallardan biri haline geliyor. Doğrudan sosyal medya platformlarında gezinerek alışveriş yapmanın artık e-ticaretin yeni normallerinden biri olduğunu ortaya koyan Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği açıklamalarına göre, ABD’de sosyal ticaret kanalları aracılığıyla 37 milyar dolarlık mal ve hizmet satın alınırken, 2025 yılına kadar bu rakamın yaklaşık 80 milyar dolara çıkması bekleniyor. Küresel olarak bakıldığında ise sosyal ticaret pazarının 2025 yılına kadar 2 trilyon doların üzerine çıkması öngörülüyor. Markaların yeni odak alanı olan sosyal medya üzerinden alışverişlerde 2024’te de hızlı bir büyüme bekleniyor.

Sepetler katlandı tüketiciler beş kategoriye ayrıldı

Enflasyon etkisi ve artan talep ile birlikte online alışveriş sepetleri katlanırken, tüketiciler alışveriş motivasyonlarına göre 5 farklı gruba ayrıldı. Ipsos tarafından yapılan araştırmada, son 2.5 yılda hanehalkı harcamalarında 3 katlık bir artış yaşandığına işaret edilerek, “Alışverişçiler online alışveriş motivasyon ve tutumlarına göre 5 farklı gruba ayrılıyor. Kaşifler, minimalistler, indirim takipçileri, araştırmacılar ve seçiciler adını verdiğimiz beş benzersiz alışverişçi personası farklı duygusal ve fonksiyonel ihtiyaçlarla hareket ederek online alışveriş çatısında buluşuyor” tespitleri yapıldı.

Sosyal medyadan alışveriş tüketiciyi mağdur ediyor

Tüketiciler en çok online alışverişlerde, GSM ve internet aboneliklerinde, özel okul fiyatları ile mobilya siparişlerinde sorun yaşıyor. Tüketiciler Konfederasyonu Başkanı Aziz Koçal, online alışverişlerdeki şikayetlerin sosyal medya platformları üzerinden yapılan alışverişlerde yoğunlaştığını kaydetti. Koçal, bu platformlardan verilen siparişlerde ürünün teslim edilmemesi, verilen sipariş harici ürün teslimi şikayetleri olduğunu ifade etti. Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz de tüketicilere, mağduriyet durumunda tüketici hakem heyetlerine başvurmaları çağrısında bulundu.

Müjdat Gezen 71. sanat yılını kutladı

0

Usta sanatçı Müjdat Gezen’in 71’inci sanat yılı özel bir programla Caddebostan Kültür Merkezi’nde kutladı. Müjdat Gezen belgeseli gösterimi ve söyleşisinin gerçekleştirildiği etkinliğe usta sanatçının ailesi, arkadaşları, çok sayıda ünlü isim, öğrencileri ve sevenleri katıldı.

Sahneye çıktığı 10 yaşından bu yana sayısız eserler ortaya koyan, Türk tiyatrosunun duayen ismi Müjdat Gezen’in sanat hayatındaki 71. yılı, Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikle kutlandı.

Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğe Müjdat Gezen başta olmak üzere eşi Leyla Gezen, tarihçi İlber Ortaylı, sanatçı dostları Kandemir Konduk ile Orhan Aydın, Müjdat Gezen Kültür Merkezi eğitmenleri, öğrencileri ve sevenleri katıldı.

Programda gösterilen Müjdat Gezen belgeselinin anlatıcıları arasında ailesi ve çocukluk arkadaşlarının yanı sıra dostları Perran Kutman, Uğur Dündar, Kandemir Konduk, Zülfü Livaneli, Türkan Şoray, Mustafa Alabora, Cüneyt Arkın, Orhan Aydın, Erol Evgin, Temel Gürsu, Türker İnanoğlu, Cem Yılmaz, Emre Kongar, İlker Başbuğ, Sadun Aksüt, Celal Ülgen, Özden İnönü Toker ve öğrencileri Demet Akbağ, Erkan Can, Yasemin Yalçın, Şevket Çoruh, Ezgi Mola, Alper Kul, Günay Karacaoğlu, İlker Ayrık, Gonca Vuslateri, Çağlar Çorumlu, Şebnem Bozoklu, Kıvanç Tiner, Dolunay Soysert, Meltem Taşkıran, Barış Dinçel yer aldı.

ÇOCUK YUVASINA İSMİ VERİLECEK

Müjdat Gezen’in 71’inci sanat yılına özel programda konuşan Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı şunları söyledi:

“Her daim doğrunun, haklının, ezilenin yanında olmuş; canımızdan çok sevdiğimiz ülkemizde demokrasinin temini için 80 yaşında hâlâ mücadeleden bir adım geri atmayan, karakteri ve sağlam duruşuyla bu ülkenin yurttaşlarına ve gençlerine öncülük eden Müjdat Gezen her zaman yolumuzu aydınlattı; sanatla aydınlattı, dik duruşuyla aydınlattı, doğru bildiklerinden ne pahasına olursa olsun taviz vermemesiyle aydınlattı ve aydınlatmaya da devam edecek. Tam da bu sebeple Kadıköy Belediyesi olarak önümüzdeki aylarda açılışını gerçekleştireceğimiz bir çocuk yuvasına Sayın Müjdat Gezen’in ismini vereceğimizi müjdelemek isterim. Belediye meclisimizin mart ayı oturumunda kabul edilen bu kararla Kadıköylü çocuklarımızı Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nden önce Müjdat Gezen Çocuk Yuvası’ndan mezun etme şansını yakalamış olacağız. Böylelikle Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan giden nice Cumhuriyet çocuklarını beraber yetiştireceğiz.”

“MÜJDAT GEZEN TÜRKİYE’NİN EN DEĞERLİ HAZİNELERİNDENDİR”

Belgeselin yönetmeni Gökmen Ulu da, “Bu belgeseli yaparken Müjdat Gezen’in mesleki niteliklerinin yanı sıra karakteristik özellikleri üzerinde durmaya çalıştım. Onun nasıl bir insan olduğu sorusuna cevap aradım, yüreğine bakmaya çalışarak bilmediğim çok şey öğrendim. Aslında onun ailesi, arkadaşları, dostları, öğrencileri ile birlikte 48 röportaj gerçekleştirdim. Bir yerde durmam gerekiyordu, oysa konuşacağım çok kişi vardı. O zaman bitmeyen bir belgesel olacaktı çünkü Müjdat Gezen bildiğiniz gibi hayatı boyunca para değil insan biriktirdi. Bu belgesel aydınlanma ve demokrasi mücadelemizin simgelerinden Müjdat Gezen’e bir saygı duruşudur. Ona olan şükran duygumuzun tezahürüdür. Temel amacı her daim, her kesime rol model göstermektir. Çünkü Müjdat Gezen Türkiye’nin en değerli insan hazinelerindendir” diye konuştu.

Fenerbahçe’ye coşkulu karşılama

Fenerbahçeli oyuncular, Trabzon’da yaşanan olaylarla sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yaptı.

Fenerbahçe’nin Trabzonspor’u 3-2 mağlup ettiği ve son anların olayların çıktığı maçın ardından sarı-lacivertli oyunculardan paylaşımlar geldi.

BATSHUAYI’DEN EMOJİLİ TEPKİ

Olayların göbeğinde yer alan isimlerden olan Michy Batshuayi, kızgın surat emojilerinin yer aldığı bir paylaşım yaptı.

 

Fenerbahçeli futbolculardan Trabzondaki maç sonunda paylaşımlar

 

MERT HAKAN YANDAŞ: KİMSEYE EZDİRMEDİK

Mert Hakan Yandaş’ın paylaşımında ise “Bu takım şerefiyle, onuruyla, dimdik ayakta. Fenerbahçe armasını kimseye ezdirmedik çok şükür. Ne şampiyonluk ne kupa büyüklüğü… Bütün hafta bizi ortaya atanlar, bunlar sizin eseriniz” ifadeleri yer aldı.

 

Fenerbahçeli futbolculardan Trabzondaki maç sonunda paylaşımlar

 

SERDAR DURSUN: KANIMIZIN SON DAMLASINA KADAR

Serdar Dursun ise “Formamdaki kan bizim şerefimizdir. Kanımızın son damlasına kadar Fenerbahçe.” şeklinde paylaşım yaptı.

 

Fenerbahçeli futbolculardan Trabzondaki maç sonunda paylaşımlar

İRFAN CAN KAHVECİ: FENERBAHÇE YIKILMAZ

Fenerbahçeli futbolculardan Trabzondaki maç sonunda paylaşımlar

İRFAN CAN EĞRİBAYAT: ARKADAN SALDIRMAK İNSANLIK DEĞİL

İrfan Can Eğribayat: “Fenerbahçe’de forma giymiş, şu an Trabzonspor’da yardımcı hocalık yapan Egemen Korkmaz… Biz canımızı korumaya çalışırken gelip arkadan saldırmak insanlık değildir…”

Fenerbahçeli futbolculardan Trabzondaki maç sonunda paylaşımlar

ALEXANDER DJİKU: HİÇBİR ŞEKİLDE BU OLAYLAR KABUL EDİLEMEZ

“Bugün sahadaki güvenliğimiz hiçbir şekilde garantide değildi. Her şeye rağmen maçı tamamlamaya odaklanmıştık. Hiçbir şekilde bu olaylar kabul edilemez. Bir taraftarın tutkusunun inanılmaz şeylere sebep olabileceğini düşünmek, bu olayları kabul etmektir. Çözümlere odaklanalım çünkü bu yaşananlar sürekli tekrarlanıyor ve ligin imajını zedeliyor. Ne zamandır insanlar oyunculara veya hakemlere vurmak için sahaya giriyor? Bu insanlar ne yaptıklarının tam olarak farkındalar mı? Cevabı biliyormuş gibi davranmıyorum. Ne olursa olsun birkaç maçlık stadyum kapatma cezası yeterli görünmüyor. Bunlar gerçekten caydırıcı ve yeterli mi? Futbolda ne yazık ki artan bu şiddetin yok olması için gerekli önlemlerle herkesi eğitebilir miyiz?”