Ana Sayfa Blog Sayfa 430

İzel-Çelik-Ercan’ı 3 günde 9 bin kişi izledi

0

30 yıl aradan sonra bir araya gelen İzelÇelikErcan grubu 3 gece arka arkaya konser verdi. 3 gece de konser kapalı gişe gerçekleşti. Özlenen grup Avrupa turnesi dahil, 30 konserlik bir anlaşmaya imza attı.

İzel-Çelik-Ercan 1991’de ilk ve son albümlerini yapmıştı. 90’lardaki pop patlamasının önemli albümlerinden biri olan ‘Dönmelisin’ grubun popülaritesini zirveye çıkarmıştı.

Numberone.com.tr

Haftanın öne çıkan albüm ve teklileri

0

Teoman’ın yeni şarkı sürprizli toplama albümü ‘Rock and Roll’ çıktı. Genç rock grubu Skapova tekli yerine 11 şarkılık bir albümle geldi. Sefo yazın son günlerini yeni parçası ‘Kördüğüm’le yakaladı.

İşte haftanın öne çıkan albüm ve teklileri…

‘Rock and Roll’ (Albüm)
Teoman

Rock haftası

Güneşin kavurduğu şu günlerde ‘Bir Kış Sabahı’ diye bir şarkıyı kim çıkarır diye sorsanız, hiç düşünmeden ‘Teoman’ derim. Kısacası Teoman şaşırtmadı. ‘Ruhun Sarışın’, ‘Duş’, ‘Güzel Bir Gün’ gibi sevilen şarkılarını yeniden seslendirdiği toplama albümü ‘Rock and Roll’daki yeni parçasında “Bir kış sabahında aşk hatırasıyla kaderi silemem” diyor. Şarkının sözleri Teoman, Alper Narman ve Ali Barış Ata imzalı.

Genç grup, sıkı parçalar

‘Ben Senden Vazgeçtim’ (Albüm)

Skapova

Rock haftası

Sadece müzikal geçmişi değil, kendisi de genç bir rock grup Skapova. Grubun üyeleri 20’li yaşlarında. Geçen yıl kurulan grubun, gitarist Hikmet Melih Gül’ün evinin garajında buluşup şarkı üreterek çıktıkları yolculuk 11 şarkıdan oluşan ilk albümle devam ediyor. Ağırlıklı olarak grunge türünden etkilenen grup, albüme ismini veren ‘Ben Senden Vazgeçtim’e bir de canlı performans videosu çekmiş.Hani nerede sarı laleler?‘Kördüğüm’ (Tekli)
Sefo, Jako
Rock haftası
MFÖ’nün 2006 çıkışlı ‘AGU’ albümündeki ‘Sarı Laleler’ parçasında âşık bir adamın “Sana sarı laleler aldım çiçek pazarından” sözlerine tanıklık etmiştik. Yıl 2022… Karşımızda yine mesafeler ve bir kavuşma var. Ama bu kez kahramanımız baştan itiraf ediyor: “Alamadım Çiçek Pasajı’ndan sana laleler” diye… ‘Kördüğüm’ Sefo’nun Jako ile seslendirdiği yeni parçası. Şarkının prodüktör koltuğundaysa Aerro oturuyor.
‘Ne Güzel’ (Tekli)
Simge
Rock haftası
Kariyerinin en güçlü çıkışını yaptığı dönemde -‘Ben Bazen’ albümü de o dönemin üretimlerinden- Simge’nin yanında iki isim vardı: Ersay Üner ve Ozan Bayraşa. Sonra üçlü bir süre üretimine ara verdi.

Ve şimdi yeniden güçlerini birleştirdiler. Üstelik aralarına başarılı söz yazarı İsra Gülümser’i de alarak… ‘Ne Güzel’, Simge’nin başarılı müzikal çizgisini destekleyen, pop müziğin iyi örneklerinden.

Numberone.com.tr

Elon Musk’ın eski sevgilisi Grimes, Facebook CEO’sunu yerden yere vurdu

0

Elon Musk ile ilişkisiyle magazin basınının bir dönem odağında olan Grimes, Twitter’da Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’i eleştirdi.

Grimes, Mark Zuckerberg’in bir Metaverse inşa etme çabalarını reddederek, Facebook kurucusunu “yetersiz” olarak niteledi.

Gerçek ismi Claire Boucher olan Twitter’daki bir gönderide şunları yazdı: “Eğer Zuck Metaevreni yönetiyorsa ölmüş demektir ve sanat ve kültürü önemseyen insanlar başka bir şey inşa etmekteler; bu da kötü sanat. Tek başına bu görüntünün kalitesi, alternatif gerçeklik inşa etmek için ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor.”

Grimes’ın eleştirisine, Zuckerberg’in Metaverse avatarını tanıttığı bir görüntü de eşlik etti.

Grimes, Zuckerberg eleştirisinde yalnız da değil. Facebook kurucusu, geçtiğimiz günlerde Metaverse evrendeki avatarını tanıttıktan sonra sosyal medyada pek çok kullanıcının alay konusu haline gelmişti. Kullanıcılardan bazıları avatarı ölü gözlü, bazıları da ürpertici bulduklarını yazdılar.

Numberone.com.tr

Harry Styles’a konser sırasında tavuk kanadı fırlatıldı

0

Dünyaca ünlü şarkıcı Harry Styles Madison Square Garden’daki konseri sırasında bir hayranının kendisine tavuk nugget atmasına güldü.

28 yaşındaki Golden hit yapımcısı, panelenmiş et parçasını almak için sahnede diz çöktüğünde şaşkın görünüyordu. Styles seyircilere ‘Bu bir tavuk kanadı mı?’ diye sordu.

Ardından külçeyi havada tuttu ve “İlginç, çok ilginç bir yaklaşım” dedi ve “Tavuk külçesini kim attı? Bir tavuk kanadı daha sahneye atıldığı için bu başka bir tavuk kanadı.” diye ekledi.

Numberone.com.tr

Ebru Gündeş ile Rassan Khoshnaw evlendi mi?

0

Geçtiğimiz şubat ayında aşk yaşadıklarına dair haberlerle gündeme gelen Ebru Gündeş ile Kuzey Iraklı iş insanı Rassan Khoshnaw’ın nikah masasına oturduğu ileri sürüldü. Ancak ünlü şarkıcının, evlendiği yönündeki haberlerin doğru olmadığı öğrenildi.

Bir süredir aşk yaşadıkları konuşulan Ebru Gündeş ile Iraklı iş insanı Rassan Khoshnaw, hakkında sürpriz bir iddia ortaya atıldı.

Bayraktar KIZILELMA yolculuğa çıktı: İlk kez halkla buluşacak

0

Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar, KIZILELMA ile ilgili bir paylaşımda bulundu. Bayraktar, “KIZILELMA’nın uçuşa hazırladığımız 2.üretim prototipini Samsun’a TEKNOFEST KARADENİZ’e uğurladık” dedi.

Selçuk Bayraktar resmi sosyal medya hesabından Bayraktar KIZILELMA ile ilgili bir paylaşımda bulundu.

Bayraktar’ın paylaşımında, “951 yıl önce Malazgirt Zaferi ile adım attığımız bu kadim topraklardaki varlığımızı perçinleyen zaferin müjdecisi Büyük Taarruz’un 100.yılı kutlu olsun. Bu kutlu günün sabahında KIZILELMA’nın uçuşa hazırladığımız 2.üretim prototipini Samsun’a TEKNOFESTKARADENİZ’e uğurladık” ifadeleri yer aldı.

Baykar CEO’su Haluk Bayraktar, KIZILELMA’nın Samsun’daki ‘TEKNOFEST KARADENİZ’de ilk kez halkın karşısına çıkacağını açıkladı.

Haluk Bayraktar yaptığı paylaşımla, “Teknoloji yarışmaları, hava gösterileri, etkinlik çadırları ve Bayraktar KIZILELMA’nın ilk kez halkımızla buluşacağı TEKNOFEST KARADENİZ’i kaçırmayın…” dedi.

Numberone.com.tr

Gönül Dağı’nın başrol oyuncusu Berk Atan ve Selin Yağcıoğlu yine neden ayrıldı?

0

Gönül Dağı dizisiyle ekranlarda boy gösteren yakışıklı oyuncu Berk Atan, Instagram fenomeni sevgilisi Selin Yağcıoğlu’yla ayrıldı.

Bir dargın bir barışık aşklarıyla sık sık gündeme gelen Berk Atan ile Selin Yağcıoğlu cephesinden bir ayrılık haberi daha geldi.

tv100.com’dan Arda Aşkın Aksoy’un haberine göre; Geçtiğimiz ay Çeşme’de tatil yapan ve aşk dolu pozlarıyla dostu düşmanı çatlatan ünlü oyuncu ile sosyal medya fenomeni Selin Yağcıoğlu bir kez daha ayrılık kararı aldı.

Berk Atan’dan ayrılık rekoru

Ünlü çiftin kıskançlık yüzünden ayrıldıkları öne sürüldü. Daha önce defalarca ayrılıp, barışan Berk Atan ile Selin Yağcıoğlu’nun bu ayrılığı ne kadar sürecek merak konusu…

Numberone.com.tr

Prof. Dr. Korun uyardı: ‘Aslan balıklarına yaklaşmayın, dokunmayın’

0

Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun, istilacı türler arasında yer alan aslan balığının yavaş yüzdüğünü, özellikle kayalık bölgelerde durağan yaşamayı sevdiğini belirterek, yaklaşılması ve dokunulmasının tehlikeli olacağını kaydetti. Korun, “Temas elinizdeyse elinizi, ayağınızdaysa ayağınızı hızla sıcak suyun içine sokun ve en yakın acil servise ulaşın” dedi.

AÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Jale Korun, yaz sezonunda olunduğu için deniz canlıları ile insanların karşılaşma olasılığının yüksek olduğunu aktardı.

Prof. Dr. Korun, özellikle görünümü ve hareketsiz yaşam tarzı nedeniyle su altının dikkat çekenleri arasında bulunan Aslan balığının dokunaçlarının insan vücuduna temas ettiğinde ağrı, acı, yanma ve şişlik gibi etki bıraktığını söyledi.

Prof. Dr. Korun uyardı: Aslan balıklarına yaklaşmayın, dokunmayın

Korun, en doğrusunun aslan balığıyla karşılaşma durumunda yaşam alanından uzaklaşmak olduğunu aktararak, temas halinde yapılması gerekeni anlattı. Temas edilen noktanın vücudun dayanabileceği sıcaklıkta sıcak su ile yıkanması gerektiğini belirten Korun, “Temas elinizdeyse elinizi, ayağınızdaysa ayağınızı hızla sıcak suyun içine sokun ve en yakın acil servise ulaşın” diye konuştu.

Prof. Dr. Korun uyardı: Aslan balıklarına yaklaşmayın, dokunmayın

Aslan balığının tropik iklim balığı olduğunu, yavaş ve sakin yüzmesiyle bilindiğini kaydeden Korun, “Hareketsiz oldukları için insanlar yaklaşmayı tercih ediyor ama tehlikeli, yapmayın. Özellikle deniz gözlüğü yardımıyla su altını inceleyen ve gördüklerinde kısa mesafe amatör dalış ile yanına ulaşarak daha yakından bakmaya çalışanlar oluyor. Bu çok tehlikeli. Balık kendini koruma refleksi gösterebilir, savunmaya geçebilir veya o an yaptığı ani bir hareketle size temas edebilir. En doğrusu uzak durmak ve yaşam alanını tehdit etmemek. Olası bir dokunma veya temas durumunda temas olan bölgede yanma, şişme, ağrı ve şiddetli acı hissedilebilir” dedi.

Numberobne.com.tr

İlber Ortaylı: Başkomutanlık Meydan Muharebesi 100. yıl

0

14 Ağustos gecesi ilk yürüyüş başladı. 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanılması ve orduların süratle harekete geçirilişi ile 12 gün içinde evvela İzmir sonra Bursa işgalden kurtuldu. Kuzeybatı Ege’deki merkezler için süre iki gün daha devam etti. Türkiye bugün Küçük Asya’nın kurtarılışının 100. yılını kutluyor.

Bu yıl Türkiye, Kurtuluş Savaşı’nın başarıyla sona erdirilmesini hazırlayan bir dizi olayın 100. yıldönümünü kutluyor. 1921 Eylül’ünde Anadolu’nun kaderini değiştiren Sakarya Muharebesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti dış dünyaya artık Türkiye’yi temsil ettiğini göstermişti. Türk tarafından tasdik edilmeyen Sevr Muahedesi’nin işlemez olduğunu İtilaf Devletleri de kabul ettiler.

Bu savaşın sonunda Yunan politikacıları ve ordu komutanları İngiltere ve bilhassa Fransa’nın müzaheretini kaybetmişti. İstanbul’da Fransız işgal kuvvetleri komutanı ünlü Mareşal Louis Franchet d’Espèrey, Yunanistan’ın İtilaf Devletleri safında Küçük Asya’da bulunmasını pek hoş karşılamadığını bazı vesilelerle ortaya koydu. Bunlardan birisi; İngiltere’nin yüksek komiserlik görevini Yunan kuvvetlerine devretme talebinin onun tarafından sert bir şekilde veto edilmesi oldu.

Dış politika değişti. Sovyet Rusya ve yeni kurulan Sovyet Azerbaycanı Ankara’ya elçi gönderdiler (Aralov ve Abilov). Keza Afganistan ile birlikte Türkiye Meclis Hükümeti Moskova’da sefaret açtı; bugün bile o binada oturuyoruz. Fransa, Ankara temsilciğini tanıdı. İstanbul temsilcisiyle birlikte Ankara’dan da bir temsilci Paris’teydi (Ferit Bey).

Başkomutanlık Meydan Muharebesi... 100. yılSAVAŞ BİTİRİLMELİYDİ

Atmosfer değişti. Ankara ve İstanbul birbirine yanaşmaya başladı, lakin gelişmelerin çok olumlu göründüğü o anda en zor safha da başlamıştır. Anadolu’da savaş bitirilmelidir. Nihai savaşın bitirilmesi için en riskli görünen harekât planının tercih edilmesi kaçınılmazdı. Bugünlerde çıkan General Ahmet Yavuz’un “Büyük Taarruz” adlı monografisinde görüyoruz. Savaşın savunma ve taarruz bölümlerini bir askeri tarihçinin, strateji uzmanının gözünden inceliyor. Kolay ve kendiliğinden gelişimle sağlanabilecek bir savunma ve karşı taarruz dönemi söz konusu değildi. Her şeye rağmen bu safhada Anadolu’nun boşaltılması, İtilaf Devletleri için söz konusu değildi. Hatta olmayacak teklifler devam ediyordu.

Meclis’te de muhalif grup vardı. Ağustos 1922 ile Eylül 1921 arasındaki 11 ay Mustafa Kemal Paşa ve yakın arkadaşlarının, bu muhalefeti yer yer telkin, yer yer sertlikle yönlendirmesi ve durdurması ile geçti. Büyük Taarruz’un harekât olarak başlangıcının gizlenmesi gerekiyordu. Olacağı belliydi ama ne zaman ve nasıl? Başta Gazi olmak üzere komutan heyeti planları tasarlayıp cepheye hareket ettiği gün dahi Yunan ordusunun çekildiği bölgeye yöneldiklerinin ve onların şehirde olmadıklarının kimse farkında değildi.

YENİ BİR TÜRKİYE DOĞUYOR

Büyük Taarruz’un ilk safhasında esir bulunan İngiliz General Charles Vere Ferrers Townshend ile görüşen Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya Townshend verdiği raporda; “Türk milli ordusunun güçlü ve etkin olduğunu, İngiltere Hükümeti’nin bunu doğru kavrayamadığını” belirtir. Yeni bir Türkiye doğuyor, İngiltere bunu anlamış değil. “Türk’ü, Avrupa dışına ve sadece Anadolu’nun kalbine itmeye çalışmak çılgınlıktır” diyordu. Lloyd George, Anadolu komutanlarının, en başta Mustafa Kemal Paşa’nın büyük bir general ve yurtsever olduğunu fakat Türklerin ve Müslümanların başının İstanbul’daki halife olduğunu beyan ediyor.

Garp Cephesi Komutanlığı’nın yaptığı hesaplamalara göre taarruz planına uygun olarak birliklerin yeniden tertiplenmesi için 10 güne ihtiyaç vardır. İki gün de son hazırlıklar için gerekliydi. Böylelikle 14 Ağustos gecesi ilk yürüyüş başladı. İki tarafın kuvvetleri arasında ilk anda eşitlik göze çarpabiliyor ama stratejik silahlarda ve özellikle mekanize nakliyatta Yunan kuvveti halen üstündür. 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi’nin kazanılması ve orduların süratle harekete geçirilişi ile 12 gün içinde evvela İzmir sonra Bursa işgalden kurtuldu. Kuzeybatı Ege’deki merkezler için süre iki gün daha devam etti.

KAPİTÜLASYONLAR SORUNU

Mudanya Mütarekesi bu süratli zafer üzerine 2 Ekim’de başlayacaktır ve doğrusu o vakte kadar aralarında uzlaşmazlık çıkan İtilaf Devletleri daha mütareke anında Lozan’daki vaziyetlerini ortaya koymaya başladılar. Türkiye üzerinde kaybetmek istemedikleri unsur; araziler değildi. İtalya ve Fransa ve hatta İngiltere bu konularda artık Yunanistan’a fazla taviz verilemeyeceğini görmüşlerdir. Sorun Boğazlar’ın kontrolü ama bilhassa kapitülasyonlar rejiminin sürdürülmesidir.

Mudanya Mütarekesi bu sorunların tartışılması için bir boşluk yaratmaya hükümlerle sona erdi. Türkiye bugün Küçük Asya’nın kurtarılışının 100. yılını kutluyor. Gelecek yıl Lozan Barışı ve Cumhuriyet’in 100. yılına giriyoruz. Şurası çok açıktır; bazı konularda Lozan Barışı’na rağmen İtilaf Devletleri nüfus mübadelesi gibi konulara Venizelos yanında müdahale ederek yeni Türkiye’yi de şenlendirmek gayretindeydiler. Maalesef mübadelede bilhassa Karamanlı Rumlar denilen Hıristiyan Türklerin buna tabi tutulması, gelecekteki Türkiye için bir noksan yaratacaktır.

Uzun bir umumi harp bütün Avrupa’yı yormuştu. Birinci Cihan Savaşı sonunda savaşa geç katıldığı içi diri bir kuvvet olan Yunan ordusu ve politikası ise “Küçük Asya faciası” dedikleri hazin yenilgi ile tahribata uğradı. Ama şurası açıktır; çok zor bir 11 yıl geçiren Türkiye’nin geleceği söz konusudur. Yeni Türkiye’nin isteyeceği tek şey iktisadi yenilenme, nüfusunun eriyen kısımlarını sağlık ve eğitim tedbirlerini alarak geliştirme ve ülkeyi yeniden kurmaktır.

O GENÇLERİ KAYBETTİK

Bunlar Birinci Harp’in yıkıntısını yaşayan Avrupa ülkelerine göre bazı alanlarda başarıyla erkenden tamamlandı. Tamamlanamayan ise bu uzun harpte kaybettiğimiz iki dünyaya; yani Doğu ve Batı’ya hâkim münevver gençlik, becerikli çiftçiler ve zanaatkârlardır. İnsan nüfusunu sağlıklı olarak yeniden kazandık ve büyüttük ama eski Türkiye’nin mirasını iyi kullanan bir gençliğin henüz yetiştirilmesi söz konusu.

Bugünün Türkiye’sinde en önemli unsur dış politika ve savunmada kendi geleneksel yönelimimizi, savaşçı yapımızı ve sağlamlığımızı koruyabilmektir. Bu kadrolarda zayiat ve durgunluk görülürse sorun halledilmemiş demektir. Birinci Cihan Harbi’nin fiilen bitişinin 100. yılındayız. Halen ne Avrupa ne Asya hukuka bağlı, güvenli, savaştan uzak, huzurlu ve adaletli bir dünya düzeninin içine girmedi. Pembe ufuklarla yaşayışımızdan ve güvenliğimizden taviz verme durumunda değiliz, maalesef.

ATATÜRK NASIL KOMUTANDI

1921 Eylül’üyle 30 Ağustos 1922 arasında dünya askeri tarihinde ünlü bir komutan ortaya çıktı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri dehası, bizim ülkemizdeki kasıtlı bazı cahillerin dışında hiçbir yerde tartışılmıyor. Osmanlı’nın 19. yüzyılda başlayan kurmay eğitimi Cumhuriyet döneminde devam ediyor. Bugün ordunun bayramıdır ama aynı zamanda milletindir. Demilitarizasyon (askersizleşme) Türkiye için bir fantezidir ve yanlış bir fantezidir. Yine aynı şekilde diplomasimizde de kadrolarımızın ayakta tutulması için gayret etmeliyiz. 2020’lerin dünyası bu konuda hatalar yapmamızı, gaflet içinde bulunmamızı mahzur gösteremez.

DOSTUMUZUN ARDINDAN / AYLA GEDİK

Ayla Gedik’i pazartesi günü ebediyete uğurladık. Onunla bundan 30 sene kadar önce tanıştım. Doğrusu hayatta dert ve sıkıntıları ciddi olarak ele almanın yanında mizah duygusunu kaybetmeyen nadir insanlardandı. Bu tarafımızla çok iyi anlaştık. Ne yazık ki son senelerinde asrın hastalığı görüşmemizi ızdıraba çevirene kadar bu rastlaşmalar devam etti. Gedik ailesinin, geçirdiklerine rağmen devlet kuruluşu ve ana kurumları konusunda gayet tutarlı bir görüşü vardı. Ayla’nın da merhum kardeşi Arda Gedik gibi bu görüşe sahip olduğunu bizzat müşahede ettim. Herhalde anneleri yargıç ve milletvekili merhume Melahat Gedik’in bu terbiyede büyük payı vardı.

Bir yaprak dökümü yaşıyoruz. Bizim nesilde en candan arkadaşlarımız aramızdan ayrılıyor. Bâki kalan hakikaten, hoş bir sadâdır bu kubbede…

İlber Ortaylı 

30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100. yılı kutlu olsun

0

Türk Ordusunun Mustafa Kemal Atatürk başkumandanlığında Yunan işgaline dur dediği, ülke topraklarının geri alındığı gün olarak kabul edilen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümü kutlu olsun.

100 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde gerçekleşen Büyük Taarruz, Türk Ordusunun zaferiyle sonuçlandı.

Atatürk‘ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasının ardından Yunan orduları İzmir’e kadar izlenmiş; 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur.

1. Atatürk’e Göre Savaş ve Meydan Savaşı Nedir?

“Savaş, sürekli mücadele halinde bulunan gözle görülmez kuvvetlerin göze görünür şekil ve görünüş almasıdır.”[1]

“Savaş, nihayet meydan savaşı, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı, milletlerin bütün varlıklarıyla, bilim ve teknoloji alanındaki düzeyleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle, özetle bütün maddî ve manevî kudret ve erdemleriyle ve her türlü araçlarıyla çarpıştığı bir sınav alanıdır. Bu alanda, çarpışan milletlerin gerçek kuvvet ve değerleri ölçülür. Sonuç yalnız maddî güçlerin değil, bütün kuvvetlerin, özellikle ahlakî ve kültürel kuvvetin üstünlüğünü görünür hâle getirir. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddî ve manevî varlığıyla yenilmiş sayılır. Böyle bir sonucun ne kadar feci olabileceğini tahmin edersiniz. Yok oluş, yalnız savaş alanında bulunan ordu ile sınırlı kalmaz. Asıl, ordunun ait olduğu millet feci sonuçlarla karşılaşır. Tarih, başlarındaki tacidarların, hırslı politikacıların bir takım hayalî emelleriyle, aracı durumuna düşen işgalci orduların, işgalci milletlerin uğradığı bu tür sonuçlarla doludur.”[2]

Büyük Atatürk, bu sözleriyle sadece Türk milletine değil, bundan 103 yıl önce İngiliz egemen emperyalizmin teşvikleriyle Anadolu’yu işgal eden Yunanlıların bugünkü yöneticilerine ve Yunan halkına da seslenmektedir. İbret almaları gerekir. Fakat ortada 21. yüzyılda ABD egemen emperyalizmin desteğinde Ege Denizi’ndeki adaları fiilen işgal ile onları asker ve silahla donatmak, hem de uluslararası hukuka aykırı olarak ne kadar insani, demokratik ve dostane bir eylemdir, bunu ilgililerinin düşünmeleri, ibret almaları gerekenler sonuçların ne olacağını da görmelidirler.

2. 30 Ağustos Meydan Savaşı’nı Zaferin Mimarı Başkomutan Atatürk Anlatıyor

“Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son dönemi olan 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını oluşturur. Millî tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni yön vermekte kesin etkili böyle bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti’nin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı; ölümsüz yaşamı burada taçlandırıldı. Bu alanda akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları, Devlet ve Cumhuriyetimizin ölümsüz koruyucularıdır. Burada temelini attığımız “Şehit Asker” anıtı, işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, özverili ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu anıt, Türk vatanına göz dikeceklere, Türk’ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.”[3]

“Öğleden sonra düşman, ateşten bir daire içine alınmıştı ve gözlerimle görüyordum ki düşman, şaşkınlık işaretleri gösteriyordu. Kuzeye, doğuya, batıya, güneye başvuruyorlardı. Her taraf ateş ile kapanmış idi, aynı zamanda piyadelerimiz ateşten vazgeçerek, süngülerini taktı ve bir an önce; düşman mevzilerine girmek için saldırdılar.”

“Bu son durumdan iki buçuk saat sonra, süngülerimiz düşman göğsüne girmiş ve sorun çözümlenmiş bulunuyordu. Aynı zamanda gece yaklaşıyordu ve sanki, gecenin karanlığı pek feci olan bu manzarayı, dünyanın gözlerinden saklamak için acele ediyordu. Gerçekten arkadaşlar, bu savaş cephesini ertesi günü gezdiğim zaman, üzüntü duymaktan kendimi alıkoyamadım. Bir asker için ve herhangi bir asker için, bu durum üzüntüyü gerektirir. Fakat, Allah’ın bunlara bunu yazgı olarak belirlemiş olmasına göre, burada bu duruma girenler asker değildir; bunlar herhalde caniler ve katillerdir.”[4]

“Bu Anadolu Zaferi, tarih arasında, bir millet tarafından bütünüyle benimsenen bir fikrin, ne kadar güçlü ve ne kadar zinde bir kuvvet olduğunun en güzel bir örneği olarak kalacaktır.” [5]

“Biz, bu harekâtı, sonucunu bütünüyle bilerek yaptık. Bü­tün bunlar, belki bütün dünyaya hayret verecek niteliktedir. Onun için, ordumuzun kudretini anlamayan ve anlamaktan âciz olanlar, bu çok büyük eseri beklenmedik bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar; fakat, hiçbir zaman öyle değildir. Harekât bütün ayrıntılarına kadar bütünüyle düşünül­müş, belirlenmiş, hazırlanmış, yönetilmiş ve sonuçlandırıl­mıştır.”[6]

“Beni, milletim, Türk milleti, güven ve itimadına lâyık görerek bu harekâtın başında bulundurdu. Bu görev ve me­muriyetimin mutlu anısını milletime karşı daima en derin minnettarlıklarla duygulanmış olarak zevk ile, övünç ile ko­ruyorum. Görevlerini milletin vicdanî arzusuna, gerçek ge­reksinimine, yalnız onun yüksek iradesine uyarak yapmış olanlara mahsus bir vicdan rahatlığı ile bugün huzurunuzda bulunurken duyduğum mutluluğu ifade edemem.”[7]

“Milletin yazgısını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, kararsızlık yerine kararlılık ve iman koyan ve yokluktan koskoca bir varlık çıkaran Meclisimizin yiğit ve kahraman ordularının başında, bir asker bağlılığı ve davranışıyla emirlerinizi ye­rine getirmiş olduğumdan dolayı bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnunluk içindeyim. Kalbim bu sevinç­le dolu olarak, pek aziz ve saygıdeğer arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri özgürlük ve bağımsızlık fik­rinin zaferi nedeniyle tebrik ediyorum.”[8]

3. 30 Ağustos’un Önemi

“Afyonkarahisar – Dumlupınar Meydan Savaşı ve ondan sonra düşman ordusunu bütünüyle ortadan kaldıran veya tutsak eden ve kılıçtan kurtulanları Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekâtımızı açıklama ve niteleme için söz söyleme­yi gereksiz sayarım. Her evresiyle düşünülmüş, hazırlan­mış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu hare­kât, Türk ordusunun, Türk subay ve komuta kurulunun yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir daha belirleyen çok büyük bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin özgürlük ve ba­ğımsızlık fikrinin ölmez anıtıdır. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdı, bir ordunun Başkomutanı olduğumdan, daima mutlu ve bahtiyarım.”[9]

“Bizim bu büyük zaferimizin doğuracağı büyük sonuçlar yalnız Türkiye’nin yazgısı üzerine etkili olmakla kalmayacak, aynı zamanda bütün zulüm görmüş milletleri, kendi yaşam ve bağımsızlıklarını tehdit eden ve baskılayan zalimler aleyhine hareket için yüreklendirecektir.”[10]

* Çanakkale ve Sakarya savaşlarında işgalci güçler geri püskürtülürken,

* Başkomutanlık Meydan Muharebesi ilk kez zaferle sonuçlanan taarruz savaşı olarak tarihe geçti.[11]

30 Ağustos 1922 yıllarca süren Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını müjdeleyen bir tarih olarak da kayıtlara geçti.

İlk kez 1926 yılında Zafer Bayramı olarak kutlanan 30 Ağustos, her yıl çeşitli etkinliklerle yurt geneli ve KKTC’de kutlanmaktadır.

Bugün, Türk ordusunun Mustafa Kemal Atatürk başkumandanlığında Yunan işgaline dur dediği, ülke topraklarının geri alındığı gün olarak kabul edilen 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümü…

4. Atatürk; “30 Ağustos Zaferini Kazanan Akdeniz Yolunu Türk Süngülerine Açan Kahraman Türk Askerleri Kazanmıştır” Şeklindeki İfadesiyle, Zaferi, Türk Askeri’ne Atfetmek Alçakgönüllüğünü Göstermiştir

Atatürk, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda tebrikleri kabul ederken şunları söylemişti:

“Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yara­lanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır. Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat, hepsinin ortak bir adı vardır: Türk askeri! Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum!”[12]

Mustafa Kemal kurtuluşun ve uluslararası saygınlığın, göstermelik barış görüşmelerinden, siyasi ödünlerden değil, savaş meydanlarından geldiğini söylüyordu. Nutuk’ta, Büyük Taarruz’a hazırlandığı dönemi anlattığı bölümde yalnızca o günlerde değil, her dönemde geçerli olan şu düşünceleri dile getiriyordu:

“Efendiler, 1922 yılı Ağustos’una kadar Batı devletleriyle olumlu anlamda ciddi ilişkiler kurulmadı. Ülkemizdeki düşmanı silah gücüyle çıkarmadıkça, ulusal gücümüzün buna yeterli olduğunu fiili olarak göstermedikçe, siyasi alanda umuda kapılmanın yeri olmadığı yolundaki inancımız,kesin ve sürekliydi. Bunun en doğru inanç olduğunu, doğal olarak kabul etmek gerekir. Bugünün koşulları içinde, birey için olduğu kadar, ulus için de, gücünü ve yeteneğini somut eylemlerle gösterip kanıtlamadıkça, kendisine saygı gösterilmesini ve önem verilmesini beklemek boşunadır. Güçten ve yetenekten yoksun olanlara değer verilmez. İnsanlık, adalet, mertlik gereklerini; bu niteliklerin kendilerinde bulunduğunu gösterenler isteyebilir. Efendiler, dünya bir sınav alanıdır. Türk ulusu, yüzyıllardan sonra yine bir sınav, hem de bu kez, en çetin bir sınav karşısında bulunuyordu. Bu sınavda başarılı olmadan, kendimize iyi davranılmasını beklemek, bizim için doğru olabilir miydi?” diyordu.[13]

Durumu bu gerçekliğiyle değerlendiren Başkomutan Mustafa Kemal bir ay boyunca ordunun büyük bölümünü, belli etmeden güney cephesine çekmeyi başardı. Birlikler, geceleri, “kimi zaman düşmanın birkaç yüz metre yakınından” sessizce geçerek; gündüzleri “keşif uçaklarından gizlenip, köylerde ya da ağaç altlarında dinlenerek”[14] Afyon ovasına kaydırıldılar. Eskişehir cephesinde,düşmanı yanıltmak için; “gereksiz yerlerde yol yapıyormuş gibi davranılıyor”, geceleri geniş bir alana yayı­larak “ateşler yakılıyor” ve gündüzleri süvariler, büyük bir ulaşım hareketi varmış gibi, atlarına iple bağladıkları çalıları sürükleyerek “yapay toz bulutlan” çıkarıyordu. Ana saldmya kısa bir süre kala Eskişehir yönünde göstermelik oyalama saldırısı, Aydın yönüne doğru yanıltıcı bir süvari harekatı yaptırdı. Sınırlı uçak sayısına karşın, pilotlara, düşman uçak­larının ne pahasına olursa olsun, Türk cephesi üzerine sokulmaması buyruğunu verdi. Eğitimleri bile tamamlanma­mış Türk pilotlar, bu buyruğu şaşılacak bir başanyla yerine getirdiler ve düşman uçaklarını cephe hava sahasına sokma­dılar. Büyük Taarruz’un zamanını öyle hesaplamıştı ki; ‘Rumların Yunan Ordusunu beslemek için ektiği ekinler büyümüş, ancak biçilmemiş olacak; ayrıca derelerin suyu çekilmiş olacağı için’ süvari birlikleri hızla ilerleyebilecekti.”[15]”

25 Ağustos akşamı, Anadolu’nun dış dünyayla haberleşmesini tümüyle kesti. Karargahını Şuhut yakınlarındaki dağlık bölgeye, oradan Kocatepe arkasındaki bir tepeye taşı­dı. 26 Ağustos sabahı, gün doğumuna bir saat kala, savaşı yöneteceği Kocatepe’ye geldi. “Düşüncelerine gömülmüş, konuşmuyordu. Durmadan doğuya, güneşin doğacağı ufka bakıyor­du. Orada kızıl pırıltı belirip, Anadolu yaylasına güneş doğarken birden, gürüldeyen bir gök gibi, topçu baraj ateşi başladı. Yunan Ordusu uykusundan uyandı. Birçok komutan, o gece Afyon’da gittikleri balodan ancak iki saat önce dönmüştü.”[16]

Bütün komutanlara, birliklerini cephe hattından yönetmelerini emretmişti. Çevreleri, ele geçirilmesi gereken ve bir çanak gibi giderek yükselen sarp ve kayalık tepelerle sarılıydı. Her biri bir Türk tümenine hedef gösterilen bu tepeler, zirvesine dek yokuş yukarı bir hücumla alınması gerekiyor­du. Çok kanlı bir savaş başlamıştı. Kur’an okunarak kılınan sabah namazından sonra erler, başlarında subayları olmak üzere, bir yılda hazırlanan ve geçilemez denilen demir örgü­lerin, dikenli tellerin üzerine atıldılar. “Yunan mitralyözleri, dalga dalga gelen Türk askerlerini ot gibi biçti. Biraz sonra, ölüler tel örgülerin önünde ehramlar gibi üst üste yığılmış, katı toprağın yüzünde akan kanlardan kızıl gölcükler oluşmuştu. Ancak arkadan gelenler, arkadaşlarının ölüleri üzerine basarak tırmanıyor ve tel örgüleri aşıyordu. Kemalettin Sami, bu kırıma fazla bakamadı, başını çevirdi. Sonra tepeden bir imamın ezan sesini duydu. O zaman anladı ki, mevzi ele geçirilmiştir.”[17]

Sabah dokuz buçukta, yani birkaç saat içinde, iki tepe dışında tüm hedefler ele geçirilmişti. Ani vuruş tam olmuştu. Yunanlılar, bir aydır kendilerine yaklaşan ve bir gece önce gizlice yamaçlardan tırmanıp yanlarına dek sokulan Türk birliklerinin varlığını, akıllarından bile geçirmemişlerdi. Bü­yük saldırıyla karşı karşıya olduklarını çok geç anladılar Anladıklarında da artık iş işten geçmiş, savaşı hemen hemen yitirmişlerdi. Türk süvarileri arkalarından dolaşarak İzmir demiryolunu kesmiş ve çemberi tamamlamışü. Koskoca Yunan Ordusu yok olmak üzereydi.

Dört gün sonra, 30 Ağustos’ta, büyük saldın tamamlandığında, Anadolu’daki Yunan Ordusu’nun yarısı, yani yüz bin asker yok edilmiş ya da esir alınmıştı. Ordu Komutanı General Trikopis karargahıyla birlikte, tutsak edilmişti. Ordu’nun diğer yansı, “köyleri, kentleri, ekinleri yakarak; erkek, kadın, çocuk önüne gelen herkesi öldürerek bir sürü halinde”[18] denize doğru kaçıyordu. Anadolu’ya gelirken aldıklan “yok etme emrini”, kaçarken bile yerine getiriyorlardı.[19]

Lord Kinross, “Atatürk” adlı yapıtında, Yunan Ordusu’nun dağıldığı o günler için şunları aktarır:

“Mustafa Kemal, karargahını savaş alanına yakın, harap olmuş bir köye taşımıştı. Onun geldiğini duyan köylü kadınları çaresinde toplanmış, ürkek ve sıkılgan taınrlarıyla, Yunanlıların kendilerine yaptıklannın öcünü alınasını istiyordu. Çadırından çıkarak bir sandalyeye oturdu; üstle­ri başları paramparça, kan ve toz içinde gelen Yunan esirlere bakmaya başladı. Aşırı neşesi gitmiş, yerini düşünceli bir hal almıştı. Ne kadar alışık olsa da savaşın vahşiliği, bu yıkıntı sahnesi onu sarsmıştı. Yanında bulunan emir subayına, savaşların yarattığı yıkımdan ne kadar tiksindiğini açıkladı. Yerdeki bir Yunan bayrağını göstererek, kaldırılmasını ve bir tüfeğe sarılmasını emretti. Önü­ne getirilen esirler arasında, Selanik’ten tanıdığı bir subayı gördü. Esir Yunan subayı, omuzlarında bir işaret görmeyince rütbesini sordu. Şimdi ne olmuştu; binbaşı mı, albay mı, yoksa general mi? Mustafa Kemal, Mareşal ve Başkomutan olduğunu söyledi. Yunan­lı, ‘bir başkomutanın cepheye bu kadar yakın yerde olması, görül­müş şey değil’ dedi. Gazi gülerek, ‘yakında Selanik’i alıp, bağımsız bir Makedonya kuracağız. Seni orada komutan yaparım’ dedi.”[20]

1 Eylül’de, orduya Akdeniz’i ilk hedef gösteren ünlü bil­dirisini yayınladı. Subay ve erlerine duyduğu sevgi ve güve­ni yansıtan bu bildiride ordusuna; “zalim ve mağrur bir ordu­nun asli unsurlarını, inanılamayacak kadar kısa bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin fedakarlıklarına lâyık olduğu­nuzu kanıtlıyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk milleti, gelece­ğinden emin olmakta haklıdır. Savaş alanlarındaki ustalık ve feda­kârlığınızı yakından görüyor ve izliyorum.. Bütün arkadaşlarımın, ilerlemesini ve herkesin akıl gücü, kahramanlık ve yurtseverlik kaynaklarını yarıştırarak kullanmaya devam etmesini isterim” diyor ve “ORDULAR! İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR. İLERİ!” buyruğunu veri­yordu.[21]

İtilaf Devletleri, 4 Eylül’de gönderdikleri bir telgraf yazı­sıyla, İzmir konsoloslarının Mustafa Kemal’le görüşmek için yetkili kılındığını, görüşmenin nerede ve ne zaman yapılabi­leceğini sordular. Amaçları, ateşkes sağlayarak, Yunan Ordusu’nun yok olmasını önlemekti. Savaşın sonucu belli, bitiş günü ise henüz belli değildi. Alaycı bir yanıt verdi. Konsolos­larla, 9 Eylül günü Nif (Kemalpaşa)’de görüşebileceğini bil­dirdi. Nutuk’ta bu bildirimi aktarırken Türk Ordusu’nun başardığı işin büyüklüğünü ve subaylarına olan sevgisini şöyle dile getirmiştir:

“Ben, dediğim gün gerçekten Kemalpaşa’da bulundum. Ancak, görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordula­rımız İzmir rıhtımında, verdiğim hedefe, Akdeniz’e ulaşmış bulu­nuyordu. Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve ondan sonra düşman ordusunu bütünüyle yok eden ya da tutsak alan ve kılıç artıklarını Akdeniz’e, Marmara’ya döken harekatımızı açıklamak ve niteliklerini anlatmak için söz söylemeyi gerekli görmem. Her aşaması düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış bu harekât, Türk Ordusu’nun, Türk Subayının ve komuta kurulunun yüksek güç ve kahramanlığını, tarihte bir daha tespit eden ulu bir yapıttır. Bu yapıt, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu yapıtı yaratan bir ulusun evladı, böyle bir ordunun Başkomutanı olduğum için sevincim ve mutluluğum sonsuzdur.”[22]

Gerçek zafer 30 Ağustos Zaferi ve gerçek Başkomutan da ATATÜRK’tür. Türk milleti onu kalbine ve başına taç yapmıştır. Ölümünden 84 yıl sonra kurduğu Cumhuriyeti kurucu değerleri üzerinden yeniden O’nu kendine kılavuz edinerek mutlaka inşa edecektir. Ölümünden sonra da milletine ve dünyaya yol, yön gösteren başka bir dehâ dünya lideri, önderi örneği var mı? Kurucu önderine sadakat insanlık, Türklük ve iman borcudur.

Gafil, hangi üç asır, hangi on asır,

Tuna ezelden Türk diyarıdır.

Bilinen tarihler söylememiş bunu.

Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,

Dinleyin sesini doğan tarihin;

Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak,

Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden.

Asya’nın ortasında OĞUZOĞULLARI,

Avrupa’nın Alplerinde Oğuz torunları.

Doğudan çıkan biz, batıdan yine biz,

Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz.

Hep insanlar kendilerini bilseler,

Bilinir o zaman, ki hep biliriz.

Türk sadece bir ulusun adı değil,

Türk, bütün adamların birliğidir.

Ey birbirine diş bileyen yığınlar,

Ey yığın yığın insan gafletleri!

Yırtılsın gözlerindeki gafletten perde

Dünya o zaman görecek

Hakikat nerde, hakikat nerde?

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

(Vedat Şenermen’in köşe yazsından alıntılanmıştır)

Demet Özdemir ile Oğuzhan Koç evlendi

0

Bir süredir birlikte olan oyuncu Demet Özdemir ile şarkıcı Oğuzhan Koç, Sarıyer’de bir otelde nikah masasına oturdu. Düğünün en çok konuşulan detayı ise gelinlik modeli oldu.

Oyuncu Demet Özdemir’in nikâh şahidi Gold Film’in sahibi, yapımcı Faruk Turgut, şarkıcı Oğuzhan Koç’un şahidi ise Acun Ilıcalı oldu.

Özdemir, Eda Güngör Museum of Fine Clothing tasarımı gelinlik giymeyi tercih etti. Güzel oyuncu, daha sonra Nihan Peker’in özel olarak tasarladığı ikinci gelinliği ile göz kamaştırdı.

Özdemir, Londra’dan Alexander McQueen’in son kreasyonundan özel bir kıyafeti Düğün sonrası partisinde kendisi için özel olarak tasarlattı.

Oğuzhan Koç ise Papillone tasarımı bir smokin tercih etti. Özdemir ve Koç’un stil danışmanlığını Rutkay Öziş üstlendi.

Demet Özdemir ile Oğuzhan Koç evlendi Düğünde gelinlik modeli çok konuşuldu
Düğün hediyesi Türkiye’de tek

Oğuzhan Koç, eşine Türkiye’de tek olan Bulgari serpenti gerdanlık hediye etti. Düğüne, çiftin ailelerinin yanı sıra sanat dünyasından birçok önemli isim katıldı.

Çift ilk danslarını Zeki Müren’in seslendirdiği ‘Aklımda Sen Fikrimde Sen’ şarkısı ile yaptı. Demet Özdemir ve Oğuzhan Koç çifti, düğün tarihlerini, 26 Ağustos’ta beklenen yoğun yağış nedeniyle 28 Ağustos olarak değiştirmişti.

Demet Özdemir ile Oğuzhan Koç evlendi Düğünde gelinlik modeli çok konuşuldu

SOSYAL MEDYADA GÜNDEMDE!

Demet Özdemir, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Oğuzhan Koç’un evlilik teklifine “evet” demişti. Ünlü çift geçtiğimiz Haziran ayında sade bir tören ile nişanlanmıştı.

Ünlü çiftin hayranları da Twitter üzerinden #DemetOğuzhanWedding hastagi ile mutluluklarını dile getirdi.

Numberone.com.tr

6 lira büyüktür 70 milyon

0

Enflasyon Araştırmaları Grubu (ENAG) kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon verilerini ‘teyit etme’ amacıyla kurulan ENAG hakkında ‘6 lira geliri beyan etmediği gerekçesiyle’ vergi denetimi başlatıldığını duyurmasının ardından gazeteci yazar Ertuğrul Özkök‘ten konuya ilişkin eleştiri geldi.

Hafta içi her gün Number1 FM ve Number1 Türk FM‘de ‘Ertuğrul Özkök ile Günün Yorumu’ isimli sesli köşesinden dinleyicilere seslenen Özkök, “Devletin intikam saati geldi. Maliye Bakanlığı dün bir telefon talimatıyla ENAG’ın başında bulunan kişinin geliriyle ilgili bir soruşturma başlatmış. Maliye Bakanlığı… Soruşturma konusu ne biliyor musunuz? Sıkı durun. 6 liralık gelirini göstermemiş vergi beyanında. Yanlış işitmediniz 6 liralık vergi…” dedi.

Ertuğrul Özkök sesli köşesinde şu ifadeleri kullandı:

“Haftaya isterseniz gülerek başlayalım. Gülerek başlayacağız ama sonunda siz de benimle birlikte kendinizi ağlıyor bulabilirsiniz. Olay şu: Biliyorsunuz TÜİK yani devlet kuruluşu TÜİK, her yıl enflasyon rakamlarını açıklıyor ama ne çare ki açıkladığı rakamlar bizim cebimizden gelen enflasyon rakamlarına uymuyor. Ona daha uygun olanı ise bir sivil toplum kuruluşu olan araştırma şirketi ENAG yapıyor ve ENAG’ın verdiği rakamlar TÜİK’in verdiği rakamlardan 20-30 puan daha yukarda. Ama bakın devletin intikam saati geldi. Maliye Bakanlığı dün bir telefon talimatıyla ENAG’ın başında bulunan kişinin geliriyle ilgili bir soruşturma başlatmış. Maliye Bakanlığı… Soruşturma konusu ne biliyor musunuz? Sıkı durun. 6 liralık gelirini göstermemiş vergi beyanında. Yanlış işitmediniz 6 liralık vergi… Ha ha diye güleceğim ama gülemiyorum ama içimden de şu soru fışkırıyor. Yahu arkadaş ülke günlerden beri bir iktidar partisi milletvekili hanımefendinin boşanma olayını konuşuyor. Hanımefendi, ayrılacağı kocasından 70 milyon lira tazminat istiyor. Yani 70 milyon lira tazminatın kaynağını sormak kimsenin aklına gelmiyor mu? 6 lira konusunda şahin olan maliye bakanlığımız 70 milyon konusunda hiç mi merak etmiyor? Ama biz merak ediyoruz. Ama ne var ki Türkiye böyle işte…. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi olunca beş birden büyüktür ama bu olay olunca altı, yetmiş milyondan daha büyüktür. Evet, yeni Türkiye’nin yeni gerçeği bu.”

NE OLMUŞTU?

Bağımsız araştırmacılar tarafından kurulan ENAG’ın kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy, 6 lira geliri beyan etmediği gerekçesiyle vergi denetimi başlatıldığını sosyal medya hesabı Twitter’dan açıklamıştı.

Ulusoy’un konuya ilişkin açıklaması:

Numberone.com.tr

2022 MTV Video Müzik Ödülleri sahiplerini buldu

0

Müzik dünyasının enlerin seçildiği 2022 MTV Video Müzik Ödülleri coşkulu bir törenle sahiplerini buldu. Taylor Swift’in prestijli ‘Yılın Klibi’ ödülünü aldığı gecede ABD’li rapçi Nicki Minaj Öncü Ödülü’nün sahibi oldu. Ünlü K-Pop grubu BlackPink ise ilk defa VMA töreninde boy gösterdi.

İşte 2022 MTV Video Müzik Ödülleri’nin kazananları…

2022 MTV Video Müzik Ödülleri sahiplerini buldu - 1
2022 MTV Video Müzik Ödülleri sahiplerini buldu - 2YILIN SANATÇISIKazanan: Bad Bunny

Drake
Ed Sheeran
Harry Styles
Jack Harlow
Lil Nas X
Lizzo

Tuğba Ünal’dan doğum günü kutlaması

0

‘Beni Yıkamaz Hiç Kimse’ şarkısını müzikseverlerle buluşturan şarkıcı Tuğba Ünal, Makedonya konseri sonrası doğum gününü kutlamak için Bodrum’a gitti. Şarkıcı, sahne yorgunluğunu denize girerek attı. Plajda cep telefonunu elinden düşürmeyen Ünal, sosyal medya için de çekim yaptı.

Makedonya’nın Radoviş şehrinde Doğu Makedonya Türkleri Derneği’nin düzenlediği organizasyonda sahneye çıkan Tuğba Ünal, geçtiğimiz haftalarda şarkılarıyla herkesi coşturdu. Makedonya Türkleri tarafından büyük coşkuyla karşılanan Ünal’ın şarkılarını yüzlerce kişi hep bir ağızdan söyledi.

Numberone.com.tr

Sylvester Stallon’un 25 yıllık yuvası dağılıyor

0

’Rocky’ lakaplı efsanevi oyuncu Sylvester Stallone’ye (76) 25 yıllık eşi Jennifer Flavin (54) boşanma davası açtı.

Boşanma belgelerine göre Flavin, Stallone’yi evlilikleri sırasında elde edilen varlıkları kendisinden saklamak ve satmaktan men edilmesini talep etti. Evliliklerinin onarılamaz şekilde parçalandığını belirten Flavin, Stallone’nin soyadından da vazgeçmek istiyor. Ayrıca çiftin sahip olduğu 57 milyon dolarlık malikanenin kullanımını da Stallone’nin kendisi ve kızlarına devretmesini talep ediyor.

KÖPEK YÜZÜNDEN Mİ?

Çiftin ayrılığında, Stallone’nin Rottweiler cinsi Dwight isimli koruma köpeğini sahiplenmesine Flavin’in karşı çıkmasının bardağı taşıran son damla olduğu iddia edildi. Stallone, ayrılık haberi sonrası “Jennifer’a saygım büyük, onu hep seveceğim. Muhteşem bir kadın, tanıdığım en nazik insan” dedi. Çift, ayrılık sinyallerini vermişti.

25 yıllık yuva dağılıyor

Stallone eşinin yüzünün yer aldığı omzundaki dövmesinin yerine köpek çizdirmişti. Flavin de kızlarıyla fotoğrafını paylaşmış ve “Önceliğim kızlarım” demiş ve sosyal medyada Stallone’yi takipten çıkmıştı. Stallone’nin yaklaşık 500 milyon dolarlık, Flavin’in ise 10 milyon dolarlık kişisel serveti var.

Numberone.com.tr

Başak Dizer 4 ayda eski formunu yakaladı

0

Nisan ayından eşi Kıvanç Tatlıtuğ ile ilk bebekleri Kurt Efe’yi kucağına alan Başak Dizer, 4 ayda eski haline döndü. Sosyal medya hesabından paylaştığı son pozlarını görenler şaşkınlığını gizleyemedi.

Kurt Seyit ve Şura dizisinin setinde tanışıp aşk yaşamaya başlayan Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer, Paris’te 40 kişinin katıldığı törenle 2016 yılında dünyaevine girmişti.

Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer, nisan ayında Kurt Efe adını verdikleri bebeklerini kucağına alarak ilk kez anne-baba olma sevincini yaşadı.

Dört ay önce ‘Kurt Efe’ isimli bir erkek bebek dünyaya getiren Kıvanç Tatlıtuğ’un eşi Başak Dizer paylaştığı fotoğrafla doğum kilolarından kurtulduğu görüldü.

Dizer’in kilolarından kısa sürede kurtulup eski formuna kavuşması dikkat çekti. Sosyal medya hesabından paylaştığı son karelerine yorum yağdı.

4 ayda eski haline dönen Dizer’i gören “Helal olsun” yorumları yaptı.
Numberone.com.tr

Türkiye Sırbistan’a yenildi! Novak Djokovic, Sinan Erdem Spor Salonu’nda maçı izledi

0

Türkiye, sahasında konuk ettiği Sırbistan’a yenilerek FIBA 2023 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri I Grubu ikinci maçını da mağlubiyetle tamamladı.

FIBA 2023 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri I Grubu ikinci maçında Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı, sahasında Sırbistan’a 79-72 mağlup olarak gruptaki ikinci mağlubiyetini aldı.

Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan karşılaşmaya A Milli Takım’ın Başantrenörü Ergin Ataman; Larkin, Cedi Osman, Furkan Korkmaz, Alperen Şengün, Ercan Osmani ilk beşiyle başladı. Svetislav Pesic yönetimindeki Sırbistan ise Micic, Marinkovic, Lucic, Kalinic, Jokic ilk beşiyle parkede yer aldı.

Nikola Jokic’in pota altındaki dominant oyunuyla maça iyi başlangıç yapan Sırbistan, yıldız oyuncusunun 11 sayı attığı çeyreği 15 sayı farkla önde tamamladı: 15-26.

FARK 19 SAYIYA ÇIKTI

Takım olarak hücumda etkili bir performans ortaya koyan Sırbistan, Jokic’in de hücum etkinliğini sürdürmesiyle farkı 19’a kadar çıkarttı ve soyunma odasına 47-28’lik üstünlükle girdi.

Alperen Şengün’ün iyi oyunu, Cedi Osman’ın hücumda devreye girmesiyle üçüncü periyotta farkı tek hanelere kadar indiren milliler, Sırbistan’ın dış atışlarına engel olmakta zorlansa da son periyota girerken farkı 10 sayıya kadar indirdi: 55-65.

Son periyotta tempoyu yükselten ve savunmada sertliği artıran ay-yıldızlılar, karşılaşmanın bitimine 3 dakika kala eşitliği yakaladı: 71-71. Eşitlik sonrasındaki son bölümü hücumda kötü geçiren milliler, hücumları basit hatalarla sonlandırdı ve Sırbistan, sahadan 79-72’lik galibiyetle ayrıldı.

DJOKOVIC DE MAÇI İZLEDİ

ATP Tekler Dünya Sıralaması’nın 6 numarası Sırp tenisçi Novak Djokovic, Türkiye-Sırbistan karşılaşmasını Sinan Erdem Spor Salonu’nda takip etti. Yıldız oyuncu, eşiyle birlikte saha içi tribününden müsabakayı izlerken, kendisiyle fotoğraf çekilmek isteyenleri de geri çevirmedi. Djokovic’in yanı sıra iş, sanat ve spor dünyasından birçok isim de yine Türkiye-Sırbistan karşılaşması için tribündeydi.

SALON: Sinan Erdem

HAKEMLER: Antonio Conde, Martin Horozov, Michal Proc

TÜRKİYE: Larkin 4, Şehmus Hazer, Onur Alp Bitim, Cedi Osman 22, Furkan Haltalı, Melih Mahmutoğlu 7, Sadık Emir Kabaca, Buğrahan Tuncer, Sertaç Şanlı, Furkan Korkmaz 18, Alperen Şengün 17, Ercan Osmani 4

SIRBİSTAN: Marinkovic, Kalinic 14, Lucic 11, Jokic 24, Jagodic-Kuridza 7, Micic 5, Guduric 14, Jaramaz, Milutinov 4

1’İNCİ PERİYOT: 15-26

İLK YARI: 28-47

3’ÜNCÜ PERİYOT: 55-65

5 FAUL: 26.57 Lucic (Sırbistan)

Numberone.com.tr

Meral Akşener’den çok konuşulacak Gülşen çıkışı

0

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, şarkıcı Gülşen’in imam hatiplilerle ilgili sözleri nedeniyle jet hızıyla tutuklanmasına tepki gösterdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Gülşen’in tutuklanmasına ilişkin Instagram hikayesinde gelen soruyu yanıtladı. Akşene, “Türkiye’de herkes bir gün tutuklanmayı tadacaktır bu iktidar sürdüğü süre içerisinde.” ifadelerini kullandı.

Akşener festival yasakları ile ilgili de, “Önümüzdeki yazı Türkiye’nin en büyük festivaller yazı olarak tarifleyebiliriz.” dedi ve şunları söyledi:

Feminist misiniz?

Eşim gençken ‘ıslah olmaz bir feministsin’ derdi. Feminizmi ben çok ciddiye alıyorum. Ciddi bir felsefesi var. Her bir ilkesine uyuyor muyum bilmiyorum. Güçlü bir kadın hakları savunucusu ve aktivisti olduğumu söyleyebilirim.

Gülşen’in tutuklanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Anladığım kadarıyla bir arşiv biriktiriyorlar kimler neyi söylüyorsa. Sonra zamanı geldiğinde gündem değiştireceklerse, mahalleleri birbirinden koparmak için lazımsa ortaya çıkarıyorlar. Büyük bir gürültü çıkararak hukuksuz bir işlem yapılıyor. Bu bir algoritma. Bu algoritmadan hepimiz bıktık usandık. Ama çok az kaldı. İşlemeyen yargıyı, olmayan hukukun üstünlüğünü inşallah hep birlikte seçim sonrasında inşa edeceğiz.

Balkon konuşmasını nerede yapacaksınız?

Balkon konuşmaları bu ülkeye hiçbir şey kazandırmadı. Yüksekten vatandaşa bakan bir zihniyeti getirdi. Biz seçimi kazandığımızda, kutlamamızı milletimizle yan yana meydanlara yapacağız. Seçimi kazanacağız, çok az kaldı. Birlikte bu ülkeyi yeniden inşa edeceğiz.

Bu sefer gidecekler mi?

Onlar gittiler de farkında değiller. Elbette gidecekler.

Seçimden sonra iptal edilen festivallerden daha büyük bir gençlik festivali istiyoruz…

Elbette. Önümüzdeki yazı ‘Türkiye’nin en büyük festivaller yazı’ diye bugünden tarifleyebiliriz.