Ana Sayfa Blog Sayfa 482

‘Yetmez ama evetçi’lerden bir tarihi yanılgı itirafı

0

Gazeteci yazar Ertuğrul Özkök‘ün eşinin adına gönderme yapan ‘Tansu’ya Mektuplar’ adını verdiği ve ‘newsletter’ olarak yayınladığı yazıları hız kesmeden sürüyor… Özkök, bugünkü yazısında, T24 yazarı Murat Belge‘nin yaşamını yitiren Konda Araştırma şirketinin kurucusu Tarhan Erdem’in ardından kaleme aldığı yazısındaki bir ayrıntıya dikkat çekti. Ertuğrul Özkök, 2010 referandumunda Türkiye’nin siyasi tarihine geçen ‘Yetmez ama evet’ hareketi üzerinden çeşitli çözümlemelerde bulundu.

Özkök’ün, “Yetmez ama evetçi’lerden bir tarihi yanılgı itirafı” başlıklı yazısı şöyle: 

“Durmadan ‘Geçmişle Hesaplaşma’dan bahseden, hayatı fikri arkeolojik kazılarla geçen ve bu kazılarda, ruhundaki iflah olmaz kan davası duygusunu her an yaşatacak, canlı tutacak toprakaltı bahaneleri bulan insanlar bana göre değildir.

Ben da Kılıçdaroğlu gibi ‘Barıştırıcı, yapıcı, yapıştırıcı’ helalleşmelerden yanayım.

O nedenle böyle bir yazıyı yazdığım için hem mutluyum hem de isteksizim.

Çünkü her gün bu liberal aydınlara tehditvari ifadelerle parmaklarını sallayanlardan değilim.

Yine de yazıyorum çünkü, hiç sevmediğim ‘Ama’ kelimesi ile izah edebileceğim bir gerekçem var.

BİZİM NESLİMİMİZ TEK TEK GİDERKEN GERİYE NE BIRAKACAK

Konda Araştırma şirketinin kurucusu Tarhan Erdem’i kaybettik. Benim de uzun yıllardır tanıdığım, aynı CHP çatısı altında birlikte çalıştığımız, dürüst bir Türk aydınıydı.

Arkasından yazılan en güzel yazılardan birini Murat Belge yazdı.

Yazı, son 40 yılda Türkiye’nin düşünce ve siyasi hayatına damgasını vurmuş bir neslin, yani bizim neslimizin içinde bulunduğu duygusal durumu çok güzel anlatan şu cümleyle  başlıyor:

‘Ölümün mevsimi yok ama insan belirli bir yaşa gelince, bu olayın bekleme odasına gelmiş, girmiş oluyor…’

Sophie’nin Seçimi filmindeki ‘I think we are dying Sophie’ (Sophie galiba bizler  ölüyoruz) cümlesiyle özetlenebilecek bir ruh halini anlatıyordu.

Tek tek gidiyoruz artık.

Bu işin duygusal yanı.

Ancak yazıda bu duygusallığın çok ötesine geçen çok önemli bir rasyonel bölüm var. Amacım onu konuşmak.

12 EYLÜL’E KARŞI ANAYASA TASLAĞI HAZIRLANIRKEN ORTAYA ÇIKAN ŞÜPHE

Murat Belge, Tarhan Erdem’i Ecevit hükümetlerinden birinde bakanlık yaparken tanımış. Sonra 12 Eylül Anayasası‘na karşı bir Anayasa taslağı hazırlanırken bir araya gelmişler.

Gerisini onun yazısından aktarıyorum:

‘Sonraki yıllarda çeşitli olaylar, gelişmeler Tarhan Bey’le görece daha sık karşılaşmamıza, görüşmemize vesile oldu. Bir aralık ikimiz de bir anayasa projesinin içindeydik: ana fikri, 12 Eylül Anayasası’nın Türkiye için bir felaket olduğu ve mutlaka değişmesi gerektiği idi. Ama onun yerine geçecek anayasanın harcında toplumun bulunması gereğini vurguluyorduk. Bu demokratik anayasanın nasıl bir anayasa olması gerektiği konusunda bütün toplumu tartışmaya davet eden bir kampanya düşünmüştük. Neredeyse her hafta toplanıyor, tartışıyorduk’

Asıl konu bu satırlardan sonra başlıyor:

MURAT BELGE’NİN PARANTEZ İÇİNDE YAZDIĞI O TEK CÜMLE

‘Tarhan Bey, Halk Partili bir aile ve bir geçmişten geliyordu. Ama herhangi bir konuda olmadığı gibi bu konuda da ‘fanatik’ denecek bir tavrı yoktu. Atatürkçü ideolojinin din ile bağlantılı her türlü yaklaşıma şüpheyle bakması onun da belirli ölçüde paylaştığı bir tavırdı…’

Bu sözlerin anlamı açık:

Belge, Tarhan Erdem’in laiklik konusunda çoğu CHP’li gibi kararlı bir tutum içinde olduğunu, muhafazakar kesimlerin bu konuda atacağı her adıma şüpheyle baktığını belirtiyor.

Bu yazıda anlatmak istediğim konu, işte tam bu satırlardan sonra açılan bir parantez içinde yazılan tek cümle ile ifade ediliyor.

Murat Belge’nin parantez içinde yazdığı o tek cümle aynen şöyle:

‘Tayyip Erdoğan’ın bu konuda gösterdiği performans bunun pekala yerinde bir şüphe olduğunu kanıtladı…’

BİR LİBERAL AYDINDAN BÖYLE BİR CÜMLEYİ İLK DEFA OKUYORUM

Bu cümleyi, yakın dönem Türk siyasi tarihinde ‘Liberal’ olarak geçen aydınlardan birinden ilk defa okuyorum.

Bu aydınların çoğu 12 Eylül 2010 Referandumunda ‘Evet’ oyu kullandığını açıklayan kişilerdi. Siyasi tarihimize ‘Yetmez ama evet’ hareketi olarak geçti isimlerdi bunlar.

Bana göre Murat Belge’nin bu sözleri, tarihi bir itiraf anlamına geliyor.

Ama hemen belirteyim. Bu sözler, Murat Belge’nin laiklik adına yapılan yasaklamaları da doğru bulduğu anlamına hiç gelmiyor. Aynı şeyleri Tarhan Erdem için de söylüyorum. Hiçbir zaman yasakçı zihniyetleri doğru bulmadılar.

Yine de CHP’lilerin laiklik konusundaki bazı endişelerinin hiç te temelsiz olmadığını gösteren bir itiraf bu.

HAYAL ETTİĞİMİZ ÜLKE BU DEĞİLDİYSE NEYDİ

2010 referandumun ardından 12 yıl geçti. Dün Google’a girip, o dönem ‘Yetmez ama evet’ diyenlerin listesine baktım. O kadar çok tanıdık isim var ki…

Ama bugün çoğu artık yazacak bir yer bulamıyor. Bir bölümü yurtdışında. Hemen hepsi çok açık bir hüsran yaşıyor.

Hemen hepsi Çetin Altan’ın ölümünden önce söylediği şu cümleyi onun vasiyeti gibi saklıyorlar:

‘Hayal ettiğimiz ülke bu değildi…’

Tabii artık şu soruyu sorma zamanı geldi:

Hayal ettiğimiz ülke bu değildiyse neydi?

Şüphelerimizde haklıydık ama o şüpheleri gidermenin yolu da başörtüsünü yasaklamak, gibi baskıcı yöntemler değildi.

Sanki hepimiz geçmişten gerekli dersleri çıkarıyoruz gibi…

ARADAN GEÇEN 20 YIL BİZE ÖĞRETTİ LAİKLİK GERÇEKTEN ÇOK ÖNEMLİ

Aradan geçen 20 yıl bize şunu çok iyi öğretti:

Laiklik gerçekten çok önemli.

Ve laikliği en iyi ve en güçlü savunmanın yolu onu yasakçı zihniyetin esaretinden kurtarıp 21’inci Yüzyıla yakışır bir duyguyla savunmak.

Hepimiz bir de rahmetli Turgut Özal’ın şu cümlelerinin ne anlama geldiğini çok acı tecrübelerimiz ve başımıza gelenlerle  öğrendik:

‘Bir ülkede refahın, çağdaşlığın, barışın yolu üç hürriyetten geçiyor: Düşünce ve ifade hürriyeti, inanç hürriyeti ve girişim hürriyeti…’

Yani gerçek bir demokrasi ile…

UMARIM AKP DE 20 YILDAKİ VAHİM HATALARI GÖRÜR

Son 20 yılda bu üç hürriyet de öylesine darbeler aldı ki…

O nedenle bu cesareti gösteren ilk ‘Yetmez ama evetçi’ olduğu için Murat Belge’yi kutluyorum.

Umarım AKP de artık şu 20 yılda yaptığı vahim hataları itiraf edebilecek bir cesarete sahip olur.

Umarım Erciyes Üniversitesi kampüsünden, İlahiyat Fakültelerinin mezuniyet törenlerinden gelen sesler onlara da bir şey diyordur…

Çünkü muhafazakar ailelerin çocuklarından da aynı sesler geliyor artık…”

Ertuğrul Özkök

Numberone.com.tr

Demet Özdemir’in plaj defilesi

0

Oyuncu Demet Özdemir yaz sonunda Oğuzhan Koç ile nikah masasına oturmaya hazırlanıyor. Düğün öncesi yakın arkadaşlarıyla soluğu Çeşme’de alan Özdemir, plajda adeta defile yaptı. Formda fiziği ile dikkat çeken oyuncu giydiği bikini ve mayosuyla tüm bakışları üzerine topladı.

Tarık Emir Tekin: Finali koğuşta izledim

0
Geçtiğimiz haftalarda final yapan Kanal D’nin başarılı dizisi ‘Sadakatsiz‘in Selçuk’u Tarık Emir Tekin, askerliğini bitirdi. Terhis sonrası soluğu sevgilisi Sofia ile İstanbul gecelerinde alan Tekin, gazetecilerin sorularını yanıtlayarak askerlik süreci ve gelecek planları hakkında konuştu.

Şarkıcı ve oyuncu Şevval Sam’ın, eski futbolcu Metin Tekin ile 1993-1999 yılları arasında süren evliliğinden dünyaya gelen Tarık Emir Tekin, Kalan D’nin 25 Mayıs’ta final yapan fenomen dizisi ‘Sadakatsiz’deki Selçuk rolüyle adından söz ettiriyor.

Tekin, dizideki performansıyla hayranlarının yanı sıra ailesinin de takdirini kazanıyor.

“DONANIMI ÇOK FAZLA”

Geçtiğimiz aylarda oğlunun başarısından gurur duyduğunu belirten Şevval Sam, “Oyunculuğa dair konuştuğumuzda ondan çok şey öğreniyorum. Donanımı çok fazla. İşine, mesleğine tutku ile bağlı olan biri olduğun için geliştirmek için ne gerekiyorsa yapıyor” demişti.

Tarık Emir Tekin: Sadakatsizin finalini koğuşta izledim

Oğlunuzun kariyer planlamasıyla ilgili fikir alışverişi yapıyor musunuz?” sorusuna da yanıt veren oyuncu, “Taro yolunu başından beri kendisi çizdi. Ben herhangi bir destek vermedim. Bizde öyle pohpohlamak yoktur. Herkes kendi parmak izini kendi keşfeder. Taro da kendi yolunu kendi başına çizen bağımsız bir birey. Dolayısıyla gelecek adına ondan umutluyum” ifadelerini kullanmıştı.

“OĞLUMA HAYRANLIK DUYUYORUM”

Önceki günlerde de ‘Fatih Altaylı ile Bire Bir’ programına konuk olan Şevval Sam, yine oğlu Tarık Emir Tekin hakkında konuşmuştu.

Tekin’e hayranlık duyduğunu belirten Sam, “Babasına çok benziyor. 9 ay boyunca dua ettim, ‘kime benzerse benzesin ama içi bana benzesin.‘ diye” demişti.

Güzel oyuncu, sözlerine; “Çünkü ‘büyüdüğü zaman onunla iyi arkadaş olmak istiyordum.’ diyordum. Bana hiç bana benzemiyor ama bana ruhu çok benziyor. Çok entelektüel bir çocuk. Samimi ve gerçek ama bir yandan da aşırı cool. 23 yaşında anne oldum, onunla büyüdüm sayılır. Hayranlık duyuyorum. O da oyuncu oldu. Bu konuyla ilgili okuması, izlemesi konusunda ayrıca hayranlık duyuyorum. Metin futbolcuydu ama o sanata daha yatkın oldu” diye devam etmişti.

“DAHA HAVALI BİR OYUNCU GÖRDÜNÜZ MÜ?”

Tekin, geçtiğimiz aylarda ise Şevval Sam’ın doğum günü için annesi ve Eda Ece ile bir araya gelmişti. Daha önce Taro’yu, dünyaca ünlü oyuncu Johnny Deep’e benzettiği hatırlatılan Ece, “Daha havalı bir oyuncu gördünüz mü?” şeklinde konuşmuştu.

Tarık Emir Tekin ise bu sözlere; “Eda çok değerli, çok teşekkür ediyorum. Böyle şeyler beni çok onurlandırıyor” şeklinde karşılık vermişti.

Tarık Emir Tekin: Sadakatsizin finalini koğuşta izledim

 

SOLUĞU BODRUM’DA ALDILAR

Tekin, geçtiğimiz yaz uzun süredir birlikte olduğu sevgilisi Sofia ile birlikte soluğu Bodrum’da almıştı. Yalıkavak’daki bir plajda kameralara yansıyan ikiliden Tarık Emir Tekin, romantik anlar yaşadığı sevgilisini öpmeye doyamamıştı.

Birlikte güzel vakit geçiren ünlü çift, gazetecilerin kendilerini görüntülediğini fark ettiğinde ise istiflerini bozmamışlardı.

“HER ŞEYİ DOLU DOLU YAŞAMAK İSTİYORUM”

Öncesinde ise sevgilisi Sofia ile yedi yıldır çok güzel bir ilişkilerinin olduğunu söyleyen Taro, “Sofia lise aşkım, yedi yıldır tanışıyoruz. Her şey çok güzel gidiyor” demişti. Başarılı oyuncu, “Her şeyi dolu dolu yaşamak istiyorum. Evlilik tabii ki neden olmasın” açıklamasıyla sözlerini noktalamıştı.

“HAFTAYA ASKERE GİDİYORUM”

Başarılı oyuncu, geçtiğimiz ay sevgilisi Sofia ile birlikte Bebek’te yer alan bir mekandan çıkarken objektiflere takılmıştı.

Ayaküstü basın mensuplarının sorularını yanıtlayan oyuncu, “Haftaya askere gidiyorum. Onun öncesinde kız arkadaşımla biraz keyif yapalım diye kahve içmeye geldik” açıklamasını yapmıştı.

Bedelli askerlik yapacağını söyleyen oyuncu, “Nereye Düştünüz?” sorusuna ise,” Biraz uzağa düştüm. Benim evim Fenerbahçe’de. Ben de Maltepe’ye düştüm.”  diye esprili bir yanıt vermişti.

Tarık Emir Tekin: Sadakatsizin finalini koğuşta izledim

 

KISA SAÇLARIYLA İLK KEZ GÖRÜNTÜLENDİ

Ünlü isim, geçtiğimiz haftalarda ise Arnavutköy’de sevgilisi Sofia ve annesi Şevval Sam ile birlikte dışarı çıkmıştı. Normalde saçlarını uzun bir tarzda kullanan Tekin, askere gideceği için kısacık kestirdiği saçıyla ilk kez görüntülenmişti. Kendine has giyim tarzı ile bilinen oyuncunun gece geç saatler olmasına rağmen kullandığı güneş gözlüğü de dikkat çekmişti.

KIRMIZI GÜL ALDI

Ertesi gün vatani görevini yapacağı Maltepe’deki birliğine teslim olacak olan Tekin’in sevgilisi Sofia ve annesi Şevval Sam, birlikte akşam yemeğinde buluşmuştu. Mekan çıkışında Tekin aracına yönelmeden önce annesi ve sevgilisine birer kırmızı gül almıştı.

Genç oyuncunun aracına bindikten sonra sevgilisi Sofia’ya aşk dolu bakışları ve Şevval Sam’ın duygusal anları kameralara yansımıştı.

“ÇOK HEYECANLIYIZ”

Tarık Emir Tekin’i yolcu ettikten sonra basın mensuplarını kırmayarak sorularına yanıt veren Sam, “Şimdi yolcu ettim oğlumu. Pazartesi teslim olacak. O da, ben de çok heyecanlıyız. Biraz da duygusallaştım haliyle” diyerek muhabirlere teşekkür etmişti.

Numberone.com.tr

Tuğba Ünal: Rap dünyası yıkılacak

0
Haftanın her günü Number1 ekranlarında yayınlanan “Top10″ programını sunan Tuğba Ünal, yeni projesi ‘Beni Yıkamaz’ ile rap dünyasına adım attı.

İlk kez bir rap eser seslendiren şarkıcı, “Büyük heyecan yaşıyorum. Yıllardır rap söylemek istiyordum. Sonunda içime sinen bir şarkıyla rap sevenlerin karşısına çıkıyorum. ‘Beni Yıkamaz’ ile yıkılacak” dedi.

Ünal, şarkısının klibi için Adana’da kamera karşına geçti. Sözü Arcey‘e, müziği Çağrı Duran’a ait şarkının klibi Ali Karagöz yönetmenliğinde çekildi.

Numberone.com.tr

Samandıra’ya Jorge Jesus dokunuşu

0

Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörü Jorge Jesus, Samandıra Can Bartu Tesisleri’nde bir dizi değişiklik yapılmasını talep etmişti, bu istekler hayata geçirildi.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleri

Fenerbahçe‘de, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından 1959 yılı öncesi düzenlenen resmi turnuvalarda kazanılan 28 kupanın görselleri Samandıra Can Bartu Tesisleri’ndeki yerini aldı.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleri28 kupa ve 5 yıldızlı Fenerbahçe logolarının asıldığı tesislerde, dünyaca ünlü teknik adam Jorge Jesus’un isteği ile gerçekleştirilen değişiklikler devam ediyor.

 

 

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleriFenerbahçe’nin tarihinden aldığı güce inanan ve futbolcularının bu ruhla hareket etmesini isteyen Portekizli teknik adamın talebiyle tesis duvarları Fenerbahçe taraftarının birliktelik ve aidiyet duygularını ortaya koyan görselleri ile kaplanırken, takımın toplantı odası da baştan aşağı yenilendi.

 

 

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleri

Jorge Jesus’un isteği ile takımın kendisini Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nun yüksek atmosferinde hissetmesini sağlayacak, motivasyonlarını artıracak duvar kaplamaları yapıldı, koltuklar da buna uyumlu şekilde yenilendi.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleriKazanan takım olma ve hırsla mücadele etme bilincinin oyunculara yüklenmesinin hedeflendiği bu değişikliklerle birlikte Fenerbahçeli futbolcular, Jorge Jesus liderliğinde yeni sezonda ‘sahne bizim’ diyecekler.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleriToplantı odasında ‘kazan, kazan, kazan’ ve ‘saldır, saldır, saldır’ yazıları dikkat çekti.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleri

Duvara kazanılan 28 kupanın görselleri yerleştirilirken en sonda bir boşluk bırakıldığı görüldü.

Son dakika: Samandıra'ya Jorge Jesus dokunuşu - Fenerbahçe haberleriNumberone.com.tr

Kenan Doğulu ile final

0
48 yaşına yeni giren müzisyen Kenan Doğulu, Cahide Palazzo’nun sezon finalini yaptı.
Sanatçı, “Bu gece oturmak yok, eller hep havada olacak” diyerek hayranlarını coşkuya davet etti.

Yaklaşık üç saat sahnede kalan Doğulu, 18 Haziran’da Alaçatı Cahide’nin yaz sezonunun açılışında sahne alacak.

Kenan Doğulu, 31 Mayıs’taki doğum gününü kendisi için organize edilen renkli bir partiyle kutlamıştı. 48 yaşına giren ünlü müzisyen, “Happy Ken Day” adı verilen partide eşi Beren Saat ile birlikte doyasıya eğlendi. Çifti Alina Boz, Hande Erçel, Arem Özgüç gibi ünlü dostları yalnız bırakmadı.

Numberone.com.tr

Ellen DeGeneres Bodrum’da

0

Dünyaca ünlü Amerikalı sunucu ve komedyen Ellen DeGeneres ile eşi Portia de Rossi, tatil için Bodrum’a geldi.

Çift önceki gün Amanruya Otel’in iskelesinde objektife yansıdı. DeGeneres ile Rossi, arkadaşlarıyla beraber tekneye binip koyları dolaştı. Ellen DeGeneres’in ilk kez geldiği Bodrum’daki tatilinin ardından eşiyle beraber özel jetiyle başka bir ülkeye gideceği öğrenildi.

Ellen DeGeneres Bodrum’da

Ellen DeGeneres ile eşi Portia De Rossi tekneyle koyları dolaştı.

Numberone.com.tr

Beyonce yeni albüme dair ipuçları veriyor

0

R&B müziğin yıldız Beyonce, 262 milyon takipçisi olan Instagram’da ve 15.4 milyon takipçisi olan Twitter’da profil fotoğrafını kaldırdı. Bu durum hayranları arasında “Yeni albüm geliyor” heyecanına yol açtı. Çünkü Beyonce en son 2016’da stüdyo albümü çıkarmıştı ve o zaman da profil fotoğrafını kaldırmıştı.

MÜZİK PLATFORMU MERAK UYANDIRDI
40 yaşındaki şarkıcının geçmişte özel olarak şarkı yayınlandığı Tidal müzik platformunun yorumu ise bazı soru işaretleri yarattı. Şarkıcının hayranlarından gelen yeni albüm iddialarına “Ne onaylayabiliriz ne de inkar edebiliriz” cevabını veren Tidal, hayranları heyecanlandırdı.

2016 yılından beri albüm çıkarmayan Beyonce‘nin 7. stüdyo albümünü piyasaya çıkarmaya hazırlandığı iddia ediliyor. Şarkıcı, tüm sosyal medya platformlarındaki profil resimlerini kaldırdı.

MÜZİK PLATFORMU MERAK UYANDIRDI
40 yaşındaki şarkıcının geçmişte özel olarak şarkı yayınlandığı Tidal müzik platformunun yorumu ise bazı soru işaretleri yarattı. Şarkıcının hayranlarından gelen yeni albüm iddialarına “Ne onaylayabiliriz ne de inkar edebiliriz” cevabını veren Tidal, hayranları heyecanlandırdı.

Numberone.com.tr

Doja Cat: Müzikte kadınlar ilham vericidir

0

Dünyaca ünlü rap yıldızı Doja Cat, ELLE magazine için verdiği röportajda kıyafetiyle çok konuşuldu. 26 Yaşındaki sanatçı “Müzikteki kadınlar sadece heyecan verici değil, aynı zamanda ilham vericidir.” dedi.

Akşam yemeğine esnasında şarkıcı, Avustralyalı yönetmenle birlikte bir masada sohbet etti ve Elvis filminin yönetmeni Baz Luhrman ile poz verdi.
Rap yıldızı Doja Cat, ELLE magazine verdiği röportajda gelecekteki projelerinden bahseden rap sanatçısı gizli tutkusunun stand-up komedisi olduğunu belirterek bunu yapılması eğlenceli bir şey olarak nitelendirdi.
Doja, hayranlarının çoğu onun mizahına ve sosyal medyadaki (Instagram, Twitter, TikTok) bazı şakalarına aşina olduğu için, “Ben de herkes gibi gergin oluyorum ama bu doğal bir şey gibi geliyor” diye açıkladı.
Komedi ilhamının bir kısmı sorulduğunda ise, Ziwe Fumudoh‘un Showtime’daki dizisinin büyük bir hayranı olduğunu, sunucunun Emily Ratajkowski, Chet Hanks, RuPaul Drag Race yıldızı Katya, Ilana Glazer, Phoee Bridgers gibi birçok konuk oyuncu olduğunu söyledi.
Fırsat olursa bir dizi veya filmde rol almakla ilgilendiğini de itiraf eden Doja, “Oyunculuk yapmayı çok isterim. Filmlerde olmayı çok isterim. Bu benim için çok büyük bir istek…” diyerek sözlerini tamamladı.
Numberone.com.tr

Galatasaray’da bir dönem kapandı: Yeni yönetim için son saatler

0

Galatasaray’da mazbata töreni ve devir-teslim hakkında resmi açıklama yapıldı. Dursun Özbek ve yeni yönetimi bugün mazbatalarını alacak.

Galatasaray’daki yönetim değişikliğinden sonra futbol yapılanması revize ediliyor. Sportif direktör olarak Cenk Ergün görev yapacak. Mehmet Özbek ve Serdar Güzelaydın, futbol takımından sorumlu olacak. Transferler, yeni hoca ile yapılacak görüşmelerin ardından belirlenecek.

Galatasaray’ın yaptığı resmi açıklama!

Tüzüğümüzün 82. maddesi gereği, 11 Haziran 2022 Cumartesi günü seçilen yeni Başkan ve Kurullarına mazbataları 14 Haziran 2022 Salı günü saat 11.00’da Ali Sami Yen Spor Kompleksi Nef Stadyumu Basın Toplantı Odası’nda verilecektir.

Başkan Dursun Özbek ve Yönetim Kurulu, önce Kulübümüzün kurucusu ve 1 numaralı üyesi Ali Sami Yen’i Feriköy’deki kabrine ziyarette bulanacak, ardından Galatasaray’ın unutulmaz oyuncularından Taçsız Kral Metin Oktay’ı Topkapı Kozlu Mezarlığı’ndaki kabrini ziyaret edecektir.

Yine Tüzüğümüzün 83. maddesi uyarınca yeni seçilen heyete devir-teslim işlemi, 14 Haziran 2022 Salı günü saat 17.00’de Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu Toplantı Salonu’nda yapılacaktır.

Galatasaray Spor Kulübü’nün seçilmiş 91. Yönetim Kurulu’nun ilk toplantısı ise Başkan Dursun Özbek’in başkanlığında Galatasarayımızın gelenekleri uyarınca saat 19.05’te Galatasaray Lisesi’nde gerçekleştirilecektir.

Numberone.com.tr

Rolling Stones’tan 1 milyar TL’lik onay

0

Efsanevi İngiliz rock’n roll grubu Rolling Stones, kuruluşunun 60. yılını kutluyor.

Halen turnelerine devam eden grup yeni bir sözleşme imzaladı. Şarkıları ve hikayelerinin bir televizyon serisinde yer almasına ilk kez izin verdiler.

Grup, kanal ile 50 milyon Sterlin’lik (1 milyar TL) anlaşma yaptı. Grubun şarkılarının çoğunun sözünü solistler Mick Jagger (78) ve Keith Richards (78) yazdı.

Ayrıca Rolling Stones Amsterdam‘daki Johan Cruijff Arena’daki bu geceki konseri iptal etmek zorunda kaldı. Jagger, bu geceki erteleme için çok üzgün olduklarını belirterek Hollandalı hayranlarından Twitter’da özür diledi.

Şöyle yazdı:

“Amsterdam gösterisini bu gece bu kadar kısa bir sürede ertelemek zorunda kaldığımız için çok üzgünüm.

“Maalesef az önce Covid testi pozitif çıktım. En kısa sürede tarihi yeniden planlamayı ve mümkün olan en kısa sürede geri dönmeyi hedefliyoruz. Sabrınız ve anlayışınız için teşekkür ederiz. Mick.”

Gösteri ileri bir tarihe ertelenecek. Bu geceki gösterinin biletleri, yeniden planlanan tarih için organize edilecek.

Jordan, 24 Ağustos 2021’de 80 yaşında vefat eden davulcu Charlie Watts‘ın ölümünün ardından uzun süre sonra grupla turneye çıkıyor.

Grup, geçen hafta Perşembe günü Anfield futbol stadyumunda Birleşik Krallık sahnesine geri döndü ve bu yaz Londra’daki BST Hyde Park festivalinde iki konser verecek.

Numberone.com.tr

Türkiye mankenlerini seçti! Nevide Çiçek fırtınası esti

0

Her ilden birbirinden güzel mankenlerin yarıştığı Ulusal Model Of Models Yarışması 8 Haziran’da Portex’te düzenlendi. Yarışmada Number1 Türk TV sunucusu Nevide Çiçek ikincilik tacının sahibi oldu.

Baltalimanı Portax’te gerçekleşen 2022 Ulusal Model Of Models Yarışması tamamlandı. Yarışma da İzmirli güzel Nevide Çiçek 2022 yılı Türkiye Ulusal Kadın Modeli ikincisi seçildi.

“En İyi Vücut Kraliçesi”

Daha önce de Lübnan’da düzenlenen Miss Tourism University yarışmasında “En İyi Vücut Kraliçesi” ödülüne layık görülen Çiçek, adeta podyumda rüzgar gibi esti.

Yeşil elbisesiyle geceye damga vuran 21 yaşındaki manken yarışmanın sunucusu Özge Özder tarafından “Gecenin En Zor Elbisesini Taşıyan Mankeni” seçildi.

Numberone.com.tr

Sinan Meydan: Adalar Lozan’da kaybedilmedi

0

Köşe yazarı Sinan Meydan Yunanistan’ın adaları silahlandırmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sonu felaket olur” çıkışı üzerine Lozan konusunu masaya yatırdı. Adaların Lozan’da kaybedilmediğinin altını çizen Sinan Meydan, Tam tersine Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan adaları Lozan’da kurtarıldı dedi. Lozan sürecinin tüm ayrıntıları ve bilinmeyenleri Cumhuriyetin Kurucularından Ali Naci Karacan’ın kaleme aldığı “Lozan” adlı kitabında anlatılıyor.

İşte o yazı:

Adalar, 1912-1914 arasında kaybedildi. Lozan’da fiilen elimizde olan hiçbir ada kaybedilmedi. Tam tersine Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adaları Lozan’da kurtarıldı.

Yunanistan anlaşmalara aykırı olarak yıllardır Ege’de adaları silahlandırıyor ve Türkiye’ye ait adaları, adacıkları işgal ediyor. Yıllardır bu durumu ses çıkarmayan AKP’li Cumhurbaşkanı, geçen hafta “Şaka yapmıyorum… Sonu felaket olur!” diyerek sesini yükseltti.

Adalar konusu açılır açılmaz Cumhuriyet düşmanları hemen harekete geçip o klasik “Adalar Lozan’da kaybedildi!” yalanını dillendirmeye başladılar.

ADALARIN KAYBEDİLMESİ (1912-1914)

1911’de İtalya Osmanlı’ya saldırdı. Trablusgarp Savaşı başladı. 1912’de 12 Ada İtalyanlar tarafından işgal edildi. 1912’de Birinci Balkan Savaşı başlayınca Yunanistan da Ege Adalarını işgal etti. Donanması Haliç’te çürütülmüş olan Osmanlı, bu işgallere seyirci kaldı.

1912 yılı sonunda Kuzeydoğu Ege Adaları Yunanistan, 12 Ada ise İtalyan işgali altındaydı.

1912-1914 arasında İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Avusturya-Macaristan’ın katılımıyla Londra’da Büyükelçiler Konferansı toplandı. Konferansta Yunan işgali altındaki Ege Adaları ile İtalyan işgali altındaki 12 Ada’nın geleceği konuşuldu.

Büyük devletler, 14 Şubat 1914’te Meis hariç 12 Ada’yı İtalya’ya; Bozcaada ve Gökçeada hariç Kuzeydoğu Ege Adaları’nı da Yunanistan’a verdiler. Osmanlı, 15 Şubat 1914 tarihli bir notayla bu durumu protesto etti.

Birinci Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda Adalar

Birinci Dünya Savaşı başladığında Osmanlı’nın elinde “fiilen” sahip olduğu hiçbir ada yoktu. 14 Şubat 1914 tarihli kararda “resmen” Osmanlı’ya ait olduğu belirtilen Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adaları da Osmanlı’da değildi. Adalar, İtalyan ve Yunan işgali altındaydı.

Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri, 12 Ada’dan ve özelikle de Ege Adaları’ndan olabildiğince yararlandılar. Örneğin, 1915 Çanakkale Muharebeleri sırasında Limni Adası İtilaf Devletleri’nce etkili bir üs olarak kullanıldı. Yine, 1914’te kâğıt üzerinde Osmanlı’ya bırakılan Gökçeada İtilaf Devletleri’nin savaş sırasındaki üslerinden biriydi. Birinci Dünya Savaşı’nda İtalyanların elindeki 12 Ada’dan Astypalaia, Rodos ve Leros gibi adalar da İtilaf Devletleri’nce üs olarak kullanıldı.

Osmanlı Devleti, 1918’de Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda imzalanan ateşkes antlaşmasıyla Birinci Dünya Savaşı’ndan çekildi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu’yu işgal eden İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan, adaları üs olarak kullanmaya devam etti. Örneğin, İtalyanlar Güneybatı Anadolu’yu işgal ederken Rodos Adası’nı üs olarak kullandılar. 1919-1922 arasında Kurtuluş Savaşı devam ederken 12 Ada İtalyanların, Ege Adaları da Yunanistan’ın elindeydi. Bu nedenle 28 Ocak 1920’de Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nde kabul edilen Misak-ı Milli‘de adaların açıkça milli sınırlar içinde olduğu belirtilmedi. Misak-ı Milli’de sınırlar belirlenirken 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanırken Türk askerinin bulunduğu yerler esas alınmıştı. Adalar ise 1912’de kaybedilmişti. 1918’de mütareke imzalanırken adalarda Türk askeri yoktu. Buna rağmen Türkiye Lozan’da Çanakkale Boğazı’nda yakın adaları kurtarmak için elinden geleni yapacaktı.

10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması 84. maddeye göre Gökçeada ve Bozcaada dâhil Ege Adaları Yunanistan’a, 122. maddeye göre de Meis Adası dâhil 12 Ada ve ona bağlı ada ve adacıklar da İtalya’ya verilecekti.

Lozan’da Adalar Mücadelesi

Kasım 1922’de İsmet Paşa başkanlığındaki Türk heyeti Lozan’a giderken 12 Ada ve Ege Adaları yaklaşık 10 yıldır İtalyan ve Yunan işgali altındaydı.

Lozan’a giden İsmet Paşa heyetine verilen 14 talimattan 4. talimat adalarla ilgiliydi. Buna göre “Müzakere sırasında politika belirlenerek Çanakkale’ye yakın adalar istenecek, güçlük çıkarsa Ankara’dan talimat beklenecekti.” Yani adalar konusunda gerçekçi amaç Çanakkale’ye yakın adaları kurtarmaktı.

İsmet Paşa, Lozan’da, tam da kendisine verilen talimata uygun olarak Çanakkale Boğazı’na yakın adaları istedi. Lozan’da 25 Kasım 1922 tarihli oturumda İsmet Paşa, 1914’te Büyükelçiler Konferansı ile Türkiye’ye bırakılan Gökçeada, Bozcaada ve Boğazlara yakın durumdaki Semadirek Adası’nı istedi. Ayrıca daha önce Yunanistan’a bırakılan Limni, Midilli, Sakız, Sisam, Nikerya Adaları’nın “genel barış için” bütünüyle askerden arındırılmasını, buralardaki istihkâmların yıkılmasını, deniz ve hava üssü kurulmamasını ve asayişi sağlayacak miktarda jandarmadan başka hiçbir silahlı kuvvet bulundurulmamasını istedi. Ayrıca Limni, Midilli, Sakız ve Nikerya Adalarının Yunanistan’dan alınarak özel bir rejimle yönetilmesini istedi. İsmet Paşa sonraki görüşmelerde de Meis Adası’nı ve Bozcaada’ya bağlı Merkep (Tavşan) Adalarını da istedi.

Özellikle Yunanistan, İtalya, İngiltere ve Fransa, bu adaların 1914’ten beri Türkiye’den koptuğunu ve adalardaki demografik yapıyı (Rum nüfus çoğunluğu) gerekçe göstererek İsmet Paşa’nın bu isteklerini kabul etmek istemediler.

Lozan’da Meis Adası Mücadelesi

Balkan Savaşları sırasında Yunanistan‘ın işgal ettiği Meis Adası, 1914’te kâğıt üzerinde Gökçeada ve Bozcaada ile birlikte Osmanlı’ya bırakılmıştı. Ancak, 1914’te Birinci Dünya Savaşı başladığında Meis Adası fiilen Yunan işgali altındaydı. Meis Adası, 1915’te Fransa tarafından işgal edildi. Meis, Birinci Dünya Savaşı boyunca etkin bir üs olarak kullanıldı. Fransızlar, Meis Adası’ndan Anadolu kıyılarına saldırdılar. Fransızlar Meis Adası’nı 1921’de İtalyanlara bıraktılar.

10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşması’nın 122. maddesinde “Türkiye halihazırda İtalyan işgalinde bulunan 12 Ada ile birlikte (…) Meis Adası üzerindeki haklarından İtalya lehine feragat eder” deniliyordu.

Türk heyeti Lozan’da 31 Ocak 1923’te konferansa sunduğu karşı teklifin 15. maddesinde “Meis Adası Türkiye’nin egemenliğinde kalacaktır” dedi.

İsmet Paşa, 8 Mart 1923’te çağıran devletlerin Dışişleri Bakanlarına gönderdiği bir mektupta, “Büyük devletlerin 1914’te Türk egemenliğine bıraktıkları Meis’in Türkiye’ye verilmesini” istedi.

Lozan’da 25 Nisan 1923 tarihli oturumda Meis konusu görüşüldü. İngiliz temsilci Sir Horace Rumbold, “Türkiye’nin Meis’i istemesinin Misak-ı Milli ile açıklanamayacağını” söyledi. “İngiliz temsilci heyeti kendi hesabına Türk teklifi kabul edilemez” dedi.

İsmet Paşa söz aldı: “Meis Adası’nın Türk karasuları içinde olduğunu ve bu adanın her zaman Türkiye’nin tamamlayıcı bir parçası sayıldığını” söyledi. “1914 Büyükelçiler Konferansı’nda bu adanın Türkiye’ye verildiğini” belirtti. İsmet Paşa sözlerini şöyle sürdürdü: “Karasuları içinde bulunan adaların, bu kara parçası üzerinde egemenliği elinde tutan devlete ait olması genel bir kuraldır. Bu istek Misak-ı Milli’ye aykırı değildir. Ada, Anadolu’nun tamamlayıcı bir parçasıdır ve Türkiye’nin güvenliği için gereklidir.”

İtalyan temsilci M. Montagna, Misak-ı Milli’nin 1. maddesini okuyarak bu isteğin Misakı Milli’ye uygun olmadığını söyledi: “Adadaki 6-7 bin kişilik nüfus içinde tek bir Müslüman ve Türk yoktur” dedi. “Durum böyle olunca sorunu tartışmanın hiçbir anlamı yoktur” diye de ekledi. İtalyanlar ayrıca Nisan 1923’te Meis Adası’nda yaşayanların 791 dilekçeyle İtalya’yı tercih etiklerini belirttiler.

Rıza Nur ise Meis’in, anlaşma tasarısının 6. maddesinde yer alan “Kıyıya 3 milden daha yakın adalar ve adacıklar kapsamına girdiğini” belirti.

Türkiye, Meis’i isterken güvenlik konusuna ek olarak kaçakçılık konusunu da gündeme getirdi. Türk heyeti, Meis ve Kaş arasındaki yoğun kaçakçılığın önlenmesi için adanın Türkiye’de kalması tezini savundu.

İngiliz ve Fransız temsilciler de Türkiye’nin Meis isteğini “kabul edilemez” bulduklarını belirttiler. Meis konusunda İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar birlikte hareket ettiler. Meis’e karşı Fransızlar Meriç sınırını tartışmaya açtılar. İtalyanlar ise Müttefik tazminatları konusunu gündeme getirdiler. Konferansın sonuna kadar çözülememiş bir sorun olarak kalan Meis, barışın önündeki en önemli engel haline geldi. Kanla kazanılan vatanı ve 10 yıldır beklenen barışı Meis için riske atmak olmazdı.

İsmet Paşa, 4 Haziran 1923 tarihli oturumda Meis ısrarından vazgeçtiklerini belirtti. Meis Adası’nın Anadolu karasuları içinde bulunduğunu, bu kıta parçasından ayrılmayacağını, Anadolu’nun huzuru ve askeri açıdan güvenliği için bu adanın Türkiye’ye bağlı olmasının zorunlu olduğunu; Türk temsilci heyetinin Meis isteğinin pek haklı nedenlere dayandığını belirttikten sonra Meis konusunda “çok ağır fedakârlık yaptıklarını” söyledi. Meis’e karşılık Türk heyeti Çanakkale Boğazı’na yakın Merkep (Tavşan) Adaları’nın Türk topraklarına katılmasını sağladı.

24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı. Türkiye Lozan’da Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları’nı ve Asya kıyılarına 3 mil uzaklıktaki adaları, adacıkları kurtardı. Ayrıca Yunanistan’a ait olduğu kabul edilen Limni, Semadirek, Midlli, Sakız, Sisam ve Nikerya Adalarının “gayri askeri statüde” olmasını kabul ettirdi. (Lozan Antlaşması Md. 12, 13, 15, Ek XV)

Lozan Antlaşması’nın 12. maddesinde, Yunan egemenliğine bırakılan adalardan söz edilirken “13 Şubat 1914 tarihli Londra Konferansı’nda alınıp 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan hükümetine duyurulan karar doğrulanmıştır” denilmiştir. Yani Yunanistan’a bırakılan adaların 1914’te kaybedildiği Lozan’da açıkça belirtilmiştir.

Sonuç olarak Türkiye Lozan’da fiilen elinde olan hiçbir adayı kaybetmediği gibi fiilen elinde olmayan adalardan ikisini (Gökçeada ve Bozcaada) kurtarmayı başardı.

1932 Meis Antlaşması

Lozan Antlaşması’nın imzalandığı gün, İtalyan ve Türk delegeleri Meis’in silahsızlandırılması için mektup teatisinde bulundu. Buna göre İtalya, adadaki Fransız askeri üslerini yıkacaktı. Adayı silahlandırmayacak ve adada güvenliği sağlamak dışında kolluk kuvveti bulundurmayacaktı.

Türkiye, Lozan Antlaşması’nı onayladıktan kısa süre sonra Meis Adası’nın etrafındaki adacıkların kendisine ait olduğunu iddia etti. Türkiye, Lozan’ın 15. maddesinde Meis Adası etrafındaki adacıklara özel ve ayrı bir atıf olmadığından bu adacıkların kendisine ait olduğu tezini savunuyordu. Buna karşın İtalya, Meis etrafındaki adalar Meis’e bağlıdır ve İtalya’ya aittir diyordu. Türkiye haklıydı ve haklı olduğu bu davayı sonuna kadar savunacaktı. 

Türkiye, 1923’te bölgedeki adacıklara çıkarma yaptı. Halka bölgedeki adacıkları terk etmesi için 15 gün süre verildi. Aralık 1923’te Meis Adası civarındaki birçok adacıkta Türk bayrağı dalgalanıyordu. İtalya, Türkiye’yi protesto etti. Bir adacığı da işgal etti. Bunun üzerine Türkiye, İtalya’yı Lozan’a uymamakla suçladı. 1924’te Türkiye ve İtalya bu konuyu görüşmek için bir araya gelmek istedilerse de görüşme sağlanamadı.

1924’ten itibaren İtalya’nın 12 Adayı silahlandırması Türkiye’yi tedirgin etti. Türkiye, 1924’te bir taraftan 12 Ada’dan gelecek bir İtalyan saldırısına karşı hazırlık yaparken diğer taraftan Lozan’da çözülemeyen Musul sorunuyla uğraşıyordu. Bu nedenle hem Batı, hem Doğu sınırlarına asker yığıyordu. 1926’da Musul sorunu Türkiye’nin istemediği biçimde de olsa çözülünce Türkiye, Doğu sınırındaki birliklerini Batıya kaydırdı.

Haziran 1927’de bir grup Türk askeri, Rum kaçakçıların Meis’e bağlı bazı adacıkları üs olarak kullandıkları gerekçesiyle bu adacıklara çıktı. Türkiye’nin bu çıkışı, Türkiye ve İtalya arasında diplomatik görüşmeleri hızlandırdı. Türkiye, diplomatik süreç devam ederken kontrol ettiği adacıklardan çekildi. Türkiye ve İtalya, Anadolu sahilleri ve Meis arasındaki sınırı belirlemek için görüşmelere başladılar. Türkiye, sorunu gerekirse Lahey’e götüreceğini belirtiyordu. Sonunda sorun Lahey’e götürüldü. Ancak Lahey’de bir karar alınamadı.

1929’da Meis civarındaki “bayrak savaşları” yeninden başladı. Türkiye,  Meis’e bağlı adacıklara yeniden Türk bayrağı dikmeye başladı. Meis’in tam karşısındaki kasabaya da asker ve silah sevk etti. İtalya da bölgedeki bazı adacıklara İtalyan bayrağı dikmeye kalkınca ilişkiler yeniden gerildi. Ancak kısa süre içinde sorunun çözümü için yeniden diplomasiye başvuruldu.

Sonunda 4 Ocak 1932’de Ankara’da “Anadolu Sahilleri İle Meis Adası Arasındaki Ada ve Adacıkların ve Bodrum Körfezi Karşısındaki Ciheti Aidiyeti Hakkında İtalya Hükümeti İle Aktolunan İtilafname” imzalandı.

1932 “Meis Antlaşması”nın 1. maddesine göre Volo (Çatal Ada), Ochendra (Uvendire), Fournachia (Furnakya), Kato Volo (Katovolo), Prasoidi (Prasudi), Tchatallota, Pighi, Nissi, Tis Pighi, Recif Agricelia, Prousseclisse (Kaya), Pano Makri, Kato Makri (kayalıklar dâhil); Marathi, Roccie Voutzaky (Rocci Vutchaki), Dacia (Dasya), Nissi-Tis-Dacia, Alimentarya (Alimentaria), Caravola (Karavola) ve Karaada Türkiye egemenliğine giriyordu. Bunun karşılığında Türkiye de 8 adacık üzerinde İtalyan hâkimiyetini kabul ediyordu. 5. maddeye göre bölgedeki sınırlar da belirlendi.

İtalya, II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1947’de 12 Ada ile birlikte Meis Adası’nı da Yunanistan’a devredecekti. Ancak Paris Antlaşması’na göre adalar silahsızlandırılacaktı. (Md. 14)

Görüldüğü gibi 1923 Lozan Antlaşması ile Gökçeada, Bozcaada ve Tavşan Adalarını ele geçiren ve Yunanistan egemenliğindeki adaların askerden arındırılmasını sağlayan Türkiye, Lozan sonrasında da Meis bağlamında adalar mücadelesini sürdürmüş, 1932 Meis Antlaşması ile Meis Adası civarındaki pek çok adacığın egemenliğini ele geçirmiştir.

Diyeceğim o ki, Adalar Lozan’da kaybedilmedi. Adaların kaybı konusunda Cumhuriyeti kuranları suçlamaktan vazgeçin. Gerçek sorumluları arıyorsanız, donanmayı Haliç’te çürüten sultandan başlayabilirsiniz!

Numberone.com.tr

Pablo Picasso’nun çizim defteri ortaya çıktı

0

20. yüzyılın en büyük sanatçılarından biri olan Pablo Picasso‘nun daha önce hiç görülmemiş koleksiyonu, sanatçının beş yaşındaki çocuğuna figür çiziminde ustalaşmayı nasıl öğrettiğini gösteriyor.

Potanın kralı Fenerbahçe Beko

0

ING Basketbol Süper Ligi final serisi 4. maçında Anadolu Efes’i deplasmanda 92-80 deviren Fenerbahçe Beko seride durumu 3-1’e getirip şampiyonluğunu ilan etti.

ING Basketbol Süper Ligi’nde şampiyon Fenerbahçe Beko… Müthiş bir çekişmeye sahne olan final serisinde güçlü rakibi, son Euroleague şampiyonu Anadolu Efes’i 4. maçta da mağlup eden Fenerbahçe Beko durumu 3-1’e getirip 2021-2022 sezonunda şampiyonluğunu ilan etti.

Sinan Erdem Spor Salonu’na 2-1’lik üstünlükle gelen ve kazanması halinde şampiyonluğunu ilan edecek Fenerbahçe Beko maçı 92-80 kazanarak istediğini aldı. 4 yıllık şampiyonluk özlemine son veren Fenerbahçe Beko toplamda 10. şampiyonluğunu ilan etti.

SERİDE İLK 3 MAÇ

Fenerbahçe Beko, ev sahibi olduğu ilk iki maçı 85-76 ve 93-78’lik skorlarla kazanarak seride 2-0 üstünlük sağlamıştı. Üçüncü karşılaşmada 103-92 galip gelen Anadolu Efes, durumu 2-1’e getirmişti. Dördüncü maçta 92-80 kazanan sarı lacivertliler şampiyonluğa ulaşan taraf oldu.

Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan karşılaşmaya ev sahibi Anadolu Efes; Shane Larkin, Vasilije Micic, Elijah Bryant, Chris Singleton ve Tibor Pleiss ilk 5’iyle başladı. Fenerbahçe Beko’nun ilk 5’i ise Pierria Henry, Nando De Colo, Tarık Biberovic, Jan Vesely ve Devin Booker’dan oluştu. Karşılaşmaya iki takım da pota altından bulduğu sayılarla başladı. İlk 5 dakikada iki takım da üç sayılık isabet bulamayınca periyodun bitimine 4:36 kala gelen televizyon molasına Fenerbahçe Beko, 11-7 önde girdi. Kalan bölümde kenardan gelen Guduric’in hücumdaki etkili performansı ile farkı açan sarı-lacivertli ekip, ilk periyodu 24-12 önde tamamladı.

İLK YARIYI ÖNDE KAPATTI

İkinci periyoda Fenerbahçe Beko, 5-0’lık seri ile başladı ve farkı 16’ya çıkartarak rakibine molayı aldırdı: 12-28. Karşılaşmadaki ilk periyodun bitimine 7:48 kala Dunston ile bulan Anadolu Efes, Larkin’in devreye girmesiyle ilk yarının bitimine 5:13 kala rakibine molayı aldırdı: 24-33. Periyodun kalan dakikalarında hücumda daha etkili bir performans sergilese de ilk yarıyı Fenerbahçe, 41-35 önde kapattı.

3’üncü periyoda iki takımda hücumda etkili başladı. Karşılıklı sayılarla geçilen ilk 5 dakika sonunda sarı-lacivertli ekip, televizyon molasına 57-50 önde girdi. Periyodun geri kalan bölümünde daha etkili olan Fenerbahçe, Vesely’nin son saniyede bulduğu basket ile karar periyoduna 70-61 önde girdi.

Karar periyoduna daha iyi giriş yapan sarı-lacivertli ekip, Metecan Birsen’in sayılarıyla etkili oldu ve farkı bitime 7:33 kala 12’ye çıkararak Ergin Ataman’a molayı aldırdı: 65-77. Kalan bölümde de rakibinin kendisine yaklaşmasına izin vermeyen sarı-lacivertli ekip, karşılaşmayı 92-80 kazanarak 2021-2022 sezonu Basketbol Süper Ligi şampiyonu oldu. Sarı-lacivertli ekipte Jan Vesely 18 sayıyla karşılaşmanın en skorer ismi olurken, ev sahibi ekipte ise Singleton ve Pleiss 17 sayıyla mücadele etti.

FİNAL SERİSİNE DAMGA VURAN ADAM JAN VESELY MVP SEÇİLDİ

  • 1. maç: 17 sayı, 7 ribaund, 1 asist
  • 2. maç: 18 sayı, 8 ribaund, 3 asist
  • 3. maç: 12 sayı, 4 ribaund, 3 asist
  • 4. maç: 18 sayı, 7 ribaund, 3 asist

Basketbol Süper Ligi Şampiyonluk Sayıları:

    • Anadolu Efes 15
    • Fenerbahçe Beko 10
    • Eczacıbaşı 8
    • Galatasaray 5
    • İTÜ 5
    • Ülkerspor 4
    • Beşiktaş 2
    • Tofaş 2
    • Pınar Karşıyaka 2
    • Muhafızgücü 1
    • Altınordu 1

Numberone.com.tr

Justin Bieber’dan iyi haber…

0

İyileşmeye başladığı iddia edildi

Kanadalı pop yıldızı Justin Bieber, iki gün önce Instagram hesabından kısmi felç geçirdiğini anlattığı bir video yayınlamıştı. Videoyu değerlendiren bir uzman, şarkıcının iyileşme belirtileri gösterdiğini açıkladı.

Bitcoin 1 buçuk yılın dibinde! Neden düştü, düşüş devam edecek mi?

0

Kripto para piyasası yeni haftaya hiçte iyi başlamadı. Satışlar önemli destek noktalarının kırılmasına neden oldu…

Olumsuz havanın nedeni şüphesiz geçtiğimiz hafta ABD enflasyon rakamının son 40 yılın zirvesiyle birlikte yüzde 8,6 olarak açıklanması. Bu kripto para piyasası ve hisse senedi gibi riskli varlıklardan çıkışı hızlandırdı.

Bu negatif görüntüyle birlikte lider kripto para birimi BTC / USD paritesi gelen sert satışlarla birlikte haftalık bazda 9 Mart 2020 tarihinden beri üzerinde olduğu yükseliş trendinin altında haftalık kapanış yaptı. Bu son derece önemli bir anekdot. Zira 2 senedir uzun vadeli yükseliş trend çizgisinin altında kapanış yapılması ana trendin yükseliş yönünde olduğu bir ortamda trend dönüşümüne yönelik ilk sinyal olarak yorumlanabilir.

Kritik seviye 29 bin dolar

Parite şimdi teknik anlamda 25 bin – 26 bin dolar bölgesinde bulunan ara destek bandında tutunmaya çalışacak. Ancak bundan da önemlisi bu hafta kapanışının 29 bin dolar seviyesi üzerinde olup olmayacağı. Bu seviyenin üzerindeki bir kapanış yaşanan son düşüşü bir sarkma olarak yorumlamamızı sağlayabilir. Ancak altında kalınması 20 bin – 22 bin dolar riskini masada tutacak öneme sahip…

Yönü FED belirleyecek

Bu seyir sonrasında piyasada gözler ise 14 – 15 Haziran tarihlerinde yapılacak FED toplantısında. FED, 15 Haziran tarihinde faiz kararını açıklayacak. İşte bu karar ve yapılacak açıklamalar piyasalardaki yönü tayin edecek yegane etmen. Beklentiler faiz artırımının 50 baz puan olması yönünde.

Ancak yüksek gelen enflasyon rakamlarıyla birlikte faiz artışını 75 baz puan bekleyen kurumlar da bulunuyor. Olumsuz olarak adlandırabileceğimiz bu senaryoda riskli varlıklardan çıkışın devamına neden olabilir. Dikkat!

Mehmet Çoban

Numberone.com.tr

Cumhuriyet devrimlerinin Avrupa yolculuğu

0

Gazeteci Gökhan Karakaş, Milliyet’teki köşesinde Cumhuriyet devrimlerinin Avrupa yolculuğunu kaleme aldı. Karakaş, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimlerini nasıl gerçekleştirdiğini kademe kademe anlattı…

Milliyet gazetesi köşe yazarı Gökhan Karakaş’ın köşe yazısı şu şekilde:

“Halifelik kaldırıldı, şapka inkılabı yapıldı, Medeni Kanun kabul edildi, İzmir İktisat Kongresi sonrasında İş Bankası kuruldu ve eğitim devrimiyle kız öğrenciler okullu oldu. Atatürk’ün önerisiyle yüzer sergi hazırlandı. Sadece 3 yılda gerçekleşen Cumhuriyet devrimleri beyaza boyanan Karadeniz Vapuru’na kondu ve devrimlerin Avrupa yolculuğu başladı.

Anadolu’nun kara bağrında Cumhuriyet adlı beyaz sayfayı açan Mustafa Kemal Atatürk, Avrupa’nın ‘Hasta Adam’ duvarını yıkmak için gerçekleştireceği devrimleri anlatacak bir halkla ilişkiler çalışması istiyordu. Halifelik kaldırılmış, şapka inkılabı yapılmış, Medeni Kanun kabul edilmiş, İzmir (Türkiye) İktisat Kongresi’nin sonunda ekonomik gelişme için İş Bankası kurulmuş, eğitim devrimi yapıldıktan sonra kız öğrenciler eğitime kazandırılmış, aşar vergisi kaldırılarak tarım canlandırılmıştı. Ticaret Bakanı Ali Cenani Bey sadece 3 yılda gerçekleşen devrimleri bir gemiyle Avrupa’ya götürme fikrini Atatürk’e sundu. Atatürk’ün onaylamasıyla ‘devrim yolculuğu’ için bakanlık bütçesinden 100 bin TL ayrıldı. İstanbul Ticaret Odası da proje için 500 bin TL verince, 1924 yılında 4200 İngiliz Sterlini ‘ne Hollanda’dan alınan yolcu gemisi S/S Karadeniz yolculuk için seçildi.

Günün tartışması: Atatürk’ün 1.2 kilometre kültür yoluna ihtiyacı var mı?

0

Gazeteci yazar Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan ‘Tansu’ya Mektuplar’ isimli ‘newsletter’ olarak yayınladığı yazılarında bugün Beyoğlu Kültür Yolu‘ndan bahsederek günün tartışmasını başlattı.

Ertuğrul Özkök, Tansu Mektuplar’da şunları yazdı:

GÜNÜN TARTIŞMASI: ATATÜRK’ÜN 1.2 KM KÜLTÜR YOLUNA İHTİYACI VAR MI

Geçen hafta Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’la birlikte Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nin bir bölümünü izledim.

Festivalin ana merkezi Atatürk Kültür Merkezi olduğu için orada buluştuk.

Ben gittiğimde ünlü yazarımız Ayvaz Beşiroğlu ile sohbet ediyordu.

Beşiroğlu birazdan AKM’nin harika kütüphanesinde gençlerle sohbet edecekti.

O sohbetin bir bölümüne ben de katıldım ve ilginç bir gözlemim oldu birazdan anlatacağım.

KÜLTÜR BAKANININ EN İDDİALI ÜÇ PROJESİNDEN BİRİ

Beyoğlu Kültür Yolu, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un görev geldiğinden beri en tutkuyla sarıldığı üç projeden biriydi.

Biri Göbeklitepe ve çevresi, öteki Çeşme Yarımadası projesi ve üçüncüsü de Türkiye’nin büyük şehirlerinde kültür yolları yapmak.

Buna İstanbul’da Beyoğlu’ndan başladı.

Buradaki büyük şansı da Beyoğlu eski Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın bakan yardımcısı olmasıydı.

O da bu projeye tutkuyla sarıldı.

Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız da projeye sahip çıkınca kısa sürede çok güzel sonuçlar alındı.

Bugün size Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nden izlenimler anlatacağım.

Ama önce, aynı sıralarda Ankara’da da açılan Kültür Yolu ile ilgili bir tartışmaya nokta koyalım.

ANITKABİR İÇİN 4.7 KM’YE 1.2 KM EKLEMEK GEREKİYORDU

Ankara Kültür Yolu açıklandığında bazı çevrelerden şu eleştiri geldi:

“Bu güzergaha Anıtkabir’i de niye koymuyorsunuz….”

Bakan Ersoy bu eleştiriye çok üzülmüş.

Dün bu konuyu kendisiyle konuştum.

Şunu söyledi:

“Ankara Kültür yolu 4.7 kilometrelik bir güzergah. Yürüyerek gezilmesi öngörülüyor. Anıtkabir’i bu güzergahın içine almak için 1.2 kilometre daha eklemek gerekirdi. Bu da hiçbir şey değildi. Ancak Anıtkabir gibi Cumhuriyet’in en büyük sembollerinden birini bu güzergaha almak doğru olur muydu? O zaten kendi başına bir güzergah. Her yıl yüzbinlerce insan sadece oraya gitmek için geliyor. Ayrıca şu da var: Atatürk’ün 1.2 kilometrelik bir kültür yoluna ihtiyacı mı var bu ülkede? “

Bakan şöyle devam etti:

“Ayrıca yenilenen Etnoğrafya Müzesi içinde Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e taşınmasını anlatan çok güzel bir bölüm açtık.”

İLAHİYAT MEZUNU 10. YIL MARŞI İLE MEZUNİYET KEPİ ATIYORSA

Bakan bu sözleri söylediğinde önümde bir haber duruyordu:

İlahiyat Fakültesi mezunları mezuniyet törenlerinde geleneksel kep fırlatma anında 10’uncu Yıl Marşını söylemişler hep birlikte.

Daha geçen hafta Erciyes Üniversitesi gençlik festivalinde 40-50 bin kişinin hep birlikte söylediği “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar” marşını bütün Türkiye viral olan videodan izledi.

Aynı şeyi ben de söyleyeceğim. Bu ülkede Atatürk’ün kültür yoluna ihtiyacı mı var…

Atatürk son 10 yılda milletin en sevilen kahramanı olarak Türkiye’nin gönlünde yerini aldı.

Bazı çevrelerin sistematik karalama kampanyaları onu küçültmedi, tam aksine daha da daha da büyüttü.

Şimdi dönelim ve Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan’la AKM’den başlayarak Kültür Yolu Festivalinde biraz dolaşalım.

AKK’NİN GİRİŞİNDE METAVERSE BİR KUYRUK

AKM’nin girişinde ilk dikkatmi çeken şey, hemen sağ taraftaki bir kuyruk oldu.

Çoğu genç bir kalabalık Refik Anadol’un sergisine girmek için bekliyordu.

Çünkü küresel biçimde tasarlanan dijital ekranların bulunduğu küçük salona ancak belli sayıda ziyaretçi alınabiliyordu.

Kültür Bakan Yardıcısı ile birlikte olduğum için kuyrukta beklemeden salona girdik. Ama bunu yapmadan kuyrukta bekleyen gençlere gidip mazeretimi anlattım. Beni anlayışla karşıladıklarını sanıyorum. Ayıpladılarsa da özür dilerim.

Refik Anadol her zamanki gibi olağanüstü bir eser hazırlamış.

BU SERGİYE METAVERSE DEMEK YANLIŞ MI

Orta yerinde durduğumda nedense kendimi ‘Metaverse’ bir alemde hissettim.

Bunu Instagram hesabımdan paylaştığımda, bazı yorumcular ‘Bunun metavers ile alakası ne’ diye eleştirdi.

Haklı olabilirler ama şu sıra hangimiz metaverse kavramı konusunda tam bir bilgiye sahibiz ve bunu anlatabiliyor muyuz?

Benimki bir duyguydu böyle dedim.

AYVAZ BEŞİROĞLU ZARA’DA BATTAL GAZİ OKURKEN BEN İZMİR‘DE NE OKUYORDUM

Ayvaz Beşiroğlu kitaplarından bazılarını bildiğim, ama Doğan Hızlan’dan hep övgüyle dinlediğim bir yazarımız.

Onunla tanıştık.

AKM’nin kütüphanesinde gençlerle yaptığı sohbetin ilk bölümünü büyük ilgiyle dinledim.

İlkokula gitmeyen annesinden almış ilk kitap okuma derslerini ve yönlendirmelerini. Türk ve İslam eserlerini çok küçük yaşta okumaya başlamış.

O bölümü anlattıktan sonra sordum:

“İlkokulda sizi en çok etkileyen yazarlar kimlerdi?”

En çok Battal Gazi hikayelerini okurmuş.

Sonra orta ve lise yıllarında ise Yahya Kemal’i şiirleri gelmiş.

Tabii bir de Ahmet Hamdi Tanpınar var.

BİR YANDA BATTAL GAZİ ÖTE YANDA İKİ ÇOCUĞUNH DEVRİALEMİ

Ayvaz Beşiroğlu 1953 doğumlu. Yani benden 6 laş küçük.

O Zara’daki çocukluk günlerinde bunları okumuş.

Aşağı yukarı aynı yaşlarda bense İzmir’de Tom Miks, TeksaS,. Red Kid ve Spirou okuyordum.

Başucu kitabım “Kaşifler ve İcadlar Ansiklopedisi’ydi.

Okuduğum ilk roman ise sünnetimde halamın oğlunun hediye getirdiği 12 ciltlik “İki Çocuğun Devrialemi” kitabıydı.

Bir yıl sonra Kon Tiki’yi okumuştum.

Hepsi de yabancı çizer ve yazarlar tarafından üretilmişti.

Orta ve Lise yıllarımın yazarlarına gelince:

Beni en çok etkileyen iki yazar Albert Camus e Sartre olmuştu. “Yabancı” ve “İş İşten Geçti” başucu kitaplarımdı. .

Türkiye’den ise Orhan Kemal ve Yaşar Kemal ilk idollerimdi.

İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ: HAYIR ŞU APTAL SORUYU SORMAYACAĞIM

Ayvaz Beşiroğlu o yıllarda kanuni ve ud taksimleri dinliyormuş.

Ben ise Beatles, Rollings Stones, Hollies, Bob Dylan dinliyordum.

Şu aptalca soruyu sormayacağım.

Bunların hangisi daha iyidir?

Biri milli ve yerli, öteki kökü dışarda ve yoz mudur…

Hayır bunların ikisi de kültür.

Zara ve İzmir arasında 1313 kilometre mesafe var.

İkisi de Türkiye ve bu ülkede birbirinden farklı kültürler yaşıyor.

Kendimi hiçbir zaman belli bir milli ve yerli değerler çerçevesi içine hapsetmedim. Bundan dolayı da hiç pişmanlık veya kompleks duymadım.

Benim için bunların ikisi de aynı ölçüde saygıdeğer yetişme biçimleridir.

Beyoğlu festivalinde saygı duyduğum Ayvazoğlu’nu dinlerken bunu bir kere daha anladım.

İkimiz de bu ülkenin insanlarıyız.

TELEVİZYONDA UNUTTUĞUM OLAĞANÜSTÜ BİR SERGİ

Ahmet Misbah Demircan’la birlikte yaptığımız Beyoğlu Kültür Festivali sohbeti ve ziyaretini geçen hafta TV100’deki “Cengiz ile Ahtapot programında da anlattım. Ancak orada çok önemli bir sergiden söz etmeyi unutmuşum.

Bu festival çerçevesinde AKM’de Hüsamettin Kocan’ın otobiyografik sergisi “Ayağımdaki Diken” de vardı. Çocukluğunun Baksı’sına dönüş ve o dönem hikayelerinden esinlenen sergi gerçekten çok güzeldi.

Bu sergiden söz etmediğim için özellikle Mustafa Taviloğlu ve Sedat Ergin’den eleştiri aldım.

Haklılar. Bence festivalin kaçırılmaması gereken durdaklarından biriydi.

GALATOPRT’TA ŞAŞIRTICI BİR GÖBEKLİTEPE SERGİSİ

Bakan yardımcısı ile birlikte AKM’den çıkıp Kültür yolunun son durağı sayılan Galataport’a gittik.

Orada beni çok şaşırtan bir Göbeklitepe sergisi vardı.

Göbeklitepe’den gelen orijial eserler ve yanlarında yazılı hikayeleri insana güzel bir Göbeklitephe ziyareti yaptırıyor.

Ama serginin en çarpıcı bölümü, siyah perdeyle kapanmış bir salona girdiğinizde karşınıza çıkan  Göbeklitepe taşlarının replikları oluyor.

Çok güzel bir ışıklandırma ve sergileme..

İnsanı etkiliyor.

Bu arada serinin bir de ürün satış bölümü var ki, sanatçıların bu kazıdan etkilenip yaptığı takılar çok ilgi çekici ve estetik.

7 BİN ETKİNLİK, 5 BİN SANATÇI BU FESTİVAL İÇİN FAZLA DEĞİL Mİ

BKF çerçevesinde 7 bine yakın etkinlik yapılıyor.

Rakamlar çarpıcı:

84 ayrı lokal. 40 mekan, 3 açıkhava sahnesi, 15 sokak sahnesi, 4 cadde etkinliği yapılıyor.

Katılan kurum ve sanatçı sayısına gelince; …

4953 sanatçı ve 53 kültür ve sanat kurumu…

Sergiyi gezen ve konuştuğum bazı sanatseverler bu kadar etkinlik ve sanatçı sayısının fazla olduğunu söylüyor.

Ayrıca sanatçıların çeşitlendirilmesinde de yarar var deniliyor.

BAKAN ERSOY: GELECEK YIL AKM’DE BİR SERGİ 9 AY KALACAK

Kültür Bakanı Ersoy’a bu konuyu açtığım zaman, gelecek yıl festival stratejisini biraz değiştireceklerini söyledi.

Buna göre AKM’de yılda ana sergi olarak büyük bir sergi açılacak ve bu sergi 9 ay boyunca kalacak.

BENCE  ‘GONZO TUĞRUL’ BEYOĞLU KÜLTÜR YOLUNUN BİR DURAĞI

Geziyi bir Upper Cihangir şakası ile tamamlayalım.

Beyoğlu Kültür yolu güzergahına baktım.

Mesela Tomtom sokak var ama Cihangir’in öteki sokakları yok.

Oysa Cihangir’in kafeleri artık özellikle sinema, tiyatro ve televizyon kültürünün ana arteri haline geldi.

Yıldırım Türker, ‘Gonzo’ Tuğrul Eryılmaz, Halil Ergün, Selçuk Yöntem gibi insanları Upper Cihangir sokaklarını gezen bir kültür yolcusu için ilginç simalar değil mi…

Tuğrul Eryılmaz’ın T24’deki seviyeli magazininin her hafta konusu olan bin insanların her biri kültür hayatımızın ender ikonaları olarak bu güzergâha rahatlıkla dahil edilebilirler.

Arzederim….

Ertuğrul Özkök

Numberone.com.tr

Formula 1’de Red Bull duble yaptı

0

Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın 8. ayağı Azerbaycan Grand Prix’sinde, Red Bull takımının Hollandalı pilotu Max Verstappen birinci oldu.

Başkent Bakü’nün sokaklarında oluşturulan 6 kilometrelik pistte 51 tur üzerinden koşulan Azerbaycan Grand Prix’sine, sıralama turları sonunda “pole” pozisyonunu kazanan Ferrari pilotu Charles Leclerc‘in yarışa veda etmesi damgasını vurdu.

Leclerc, lider götürdüğü yarışa 20. turda motor arızası nedeniyle veda etti.

Diğer Ferrari pilotu İspanyol Carlos Sainz da 9. turda aracında meydana gelen arıza nedeniyle yarışa devam edemedi.

Böylece iki Ferrari aracı, arıza nedeniyle yarış dışında kaldı.

Alfa Romeo’nun Çinli pilotu Zhou Guanyu ve Haas’ın Danimarkalı pilotu Kevin Magnussen de araçlarındaki teknik arıza nedeniyle yarışı bitiremedi.

Aston Martin’in Kanadalı pilotu Lance Stroll da bitime 3 tur kala yarışa veda etti.

Leclerc’in yarış dışı kalmasının ardından liderliğe yükselen Verstappen, kalan bölümde yerini korudu ve damalı bayrağı ilk sırada geçti.

Diğer Red Bull pilotu Sergio Perez yarışı 2’nci bitirirken, Mercedes’ten George Russell ise 3’üncü oldu.

Bu zaferle Verstappen, kariyerindeki 25. yarış galibiyetini elde etti.

F1’de 7 şampiyonluğu bulunan Mercedes’in Büyük Britanyalı pilotu Lewis Hamilton ise yarışı 4. sırada tamamladı.

Bu sezon şu ana kadar Red Bull takımından Max Verstappen’in 5, Charles Leclerc’in (Ferrari) 2, Sergio Perez’in (Red Bull) ise bir yarış galibiyeti bulunuyor.

Sezonun 9. yarışı Kanada Grand Prix’si 19 Haziran’da yapılacak.

Pilotlar ve takımlar klasmanının ilk 5 sırası şöyle:

Pilotlar

1. Max Verstappen (Hollanda): 150 puan

2. Sergio Perez (Meksika): 129

3. Charles Leclerc (Monako): 116

4. George Russell (Büyük Britanya): 99

 

5. Carlos Sainz (İspanya): 83

Takımlar

1. Red Bull: 279

2. Ferrari: 199

3. Mercedes: 161

4. McLaren: 65

5. Alfa Romeo: 47

Numberone.com.tr