Dünyaca ünlü ABD’li golfçü Tiger Woods, Forbes’un milyarderler listesine girdi. Forbes’a göre Woods’un servetinin çoğu; Nike, Rolex ve Monster Energy gibi markalarla yaptığı işbirliği anlaşmalarından kaynaklanıyor.
Milli sporcu Gülnaz Coşkun’dan altın madalya
Avrupa Okçuluk Şampiyonası’nda, kadınlar klasik yay bireyselde ülkemizi temsil eden Gülnaz Büşranur Çoşkun, finalde Almanya’dan Michelle Kroppen’i 6-2 yenerek Avrupa şampiyonu oldu
Almanya’da düzenlenen Avrupa Okçuluk Şampiyonası’nda klasik yay kadınlar kategorisinde milli sporcu Gülnaz Coşkun, altın madalya kazandı.
Münih kentinde düzenlenen organizasyonda Gülnaz, finalde Alman rakibi Michelle Kroppen ile karşılaştı.
![]()
İki sporcu, atışlarda aynı puanları topladı ve ilk 2 set, 2-2’lik eşitlikle geçildi.
Üçüncü ve dördüncü sette eşitliği bozan Gülnaz, rakibini 6-2 yenerek altın madalyaya ulaştı.
Numberone.com.tr
“Abdi İpekçi karikatüre vurgundu”
Milliyet köşe yazarı Turgut Çeviker, “Çizgileriyle Yaşayanlar” yazısının ikinci bölümünde karikatüristlerimizi anlatmayı sürdürürken Abdi İpekçi’nin karikatüre verdiği önemi vurguladı.
İşte o yazı;
Turgut Çeviker – Abdi İpekçi, Galatasaray Lisesi’nde okurken bazı dergilerde karikatür de yayımlamış bir gençti. Karikatüre vurgun bir gazeteci olarak çalıştığı gazetelerde yerinde duramıyordu. Daima yenilik peşindeydi. İkinci sayfanın sağ alt köşesinden açtığı pencerede her gün değişen “imza”ların karikatürlerine yer veriyordu. Bedri, bu köşede en çok görülenlerdendi. Bedri de İpekçi’den farklı değildi. İçindeki birikimi fırlatmak için bundan güzel bir tarla bulamazdı. Bir süre sonra Bedri, “Milliyet”in ikinci sayfasının sol üst köşesinde siyah beyaz karikatürleriyle görünmeye başladı. Ancak bu karikatürlerin biçemi, modern karikatür biçeminde değildi. Deforme edilmiş, ancak resimleme biçemiyle oluşturulmuş karikatürlerdi.
Karikatürü “resim bağı”ndan kurtarmış olan Cemal Nadir’den sonra bu hareket, bir geriye dönüş müydü? Doğrusu çizgide bir gerileme olarak kabul edilemezdi. Çünkü dünyada da çeşitli biçemlerle çizen büyük ustalar vardı. Bedri, zamanla bu resimleme tutumundan uzaklaştı; ancak bu tutum yola çıkarken onun işini kolaylaştırmış olmalıydı. Çünkü yıllarca Babıâli’de bir “resimlemeci” olarak çalışmıştı; karikatüre geçerken o köprüyü kullanmasından doğal ne olabilirdi.
Renkli ve resimlemeci
Abdi İpekçi, Bedri’nin çizgi dünyasındaki “popüler”liği “siyasal karikatür”e taşımasını istedi bu kez. Renkli ve resimlemeci karikatürler çizmesi istendi… Karikatürler, birinci sayfadan sıra dışı boyutlarda yayımlanarak karikatürde yeni bir dönem başlatıldı. Bu yenilik, çok büyük bir övgü ve ilgi getirdi “Milliyet”e. Bedri’nin eli güçlendi. Artık karikatürlerini, büyük boy kartonlarda bir ressam tavrıyla yaratmaya başladı.
Cemal Nadir’i karikatür dünyamıza getiren “Akşam” gazetesinin sahibi ve başyazarı (daha sonra Dışişleri Bakanı) Necmeddin Sadak’tı; “Abdülcanbaz”ın ve “Cici Can”ın yaratıcıları Turhan ile Bedri’nin yaratıcı editörü ve karikatürdeki ilerlemelerinin hamisi Abdi İpekçi’ydi. “Akşam”da 1950’lerde Sadak ve İpekçi’nin ruhunu taşıyan Hıfzı Topuz’u; 1970’lerin “Cumhuriyet”inden Okay Gönensin’i de eklemeliyim bu editörler ailesine.
Özellikle modern karikatür tarihimizde “Akşam”, “Cumhuriyet”, “Milliyet” ve “Vatan” çok önemli bir yer tutar. Neredeyse bütün yenileşme bunlarda gerçekleşmiştir. Bu isimlere 1970’lerden “Politika”yı da eklemek istiyorum. “Politika”nın karikatürde özel bir yeri vardır. Başlı başına bir karikatür albümü gibi de okunabilir bu gazete. Başkarikatürcü Ferruh Doğan, sonkarikatürcü Tan Oral’dır. İkisi de gündemi ve hayatı kuşatıcı bir çizgi dünyasıyla çıkıyordu her gün toplumun karşısına.
Sakin ve etkileyici
Ferruh Doğan 1950’lerden beri başçizerliğe alışkındı; Tan Oral ise daha çok aylık kültür ve sendikal dergilerde görünen, kimseye benzemeyen devrimci bir karikatür çiziyordu. “Politika”nın arka sayfasının sol alt köşesinden sesleniyordu topluma. Gündemle ve gündemsiz bir içerik üzerinden hareket ediyordu; sakin ama etkileyici, sarsıcı ve edebi bir karikatürdü bu. Sınırlı bir okur kitlesinin tanıdığı Tan Oral, kendinden önce çizilmemiş bir karikatür için çalışıyordu. Asli çizgiler değilse de asli çizgilerden hareket ederek figürlerini kuruyordu. Çizgide deformasyona sırtını dönmüş, insani ilişkilerdeki bozuşma üzerine kuruyordu karikatürünü. Bu karikatürümüzde benzersiz bir durumdu ve küçük bir devrimdi. Bu nedenle karikatürde 1970 Kuşağı’nı çok etkiledi. Devrime imza atanların ardından gidenleri çok olur. Bu Cemal Nadir, Turhan Selçuk ve Bedri Koraman için de böyle oldu.
Benzersiz çizgiler
Diğer sayfalarda her gün birçok çizer görülmektedir. Gazetenin karikatüre bu denli yer vermesinin en önemli nedeni; 1. ve 2. Milliyetçi Cephe Hükümetleri’nin iş başında olması ve 12 Eylül’e giden yolda çıkmasıydı. Engin Ergönültaş’ın sıradışı “devrimci karikatürler”i, Haslet Soyöz’ün karikatür ve çizgi romanlarıyla kendini iyice gösterme olanağı bulduğu bir gazeteydi “Politika”. “Milliyet”e yeniden dönerek Altan Erbulak’ın resimlemelerinin yanı sıra spor sayfasındaki benzersiz karikatürleri; aynı sayfada spor karikatürcülüğünün alfabesini çizen büyük usta Cafer Zorlu’yu anmak gerekiyor.
1980 sonrası “Milliyet”te “Arka Pencere”de Ercan Akyol; “Cumhuriyet”te başladığı “Küçümen”le, tefrika resimlemeleriyle ve günlük karikatürleriyle gazetede önemli bir yer edinen Haslet Soyöz.
Simavi kuruculardandı
“Hürriyet”in kurucusu Sedat Simavi, hem karikatürcü hem de mizah basınımızın en önemli kurucularındandır. 1948’de yayımladığı “Hürriyet”te Sururi Gümen birinci, bazen ikinci sayfada günlük karikatür, haftada bir yarım sayfa büyüklüğünde renkli olarak “Haftanın Karikatürü”nü ve günlük bant karikatürü “Can Baba”yı çiziyordu. 1960’larda Nehar Tüblek, “Akşam”da çiziyordu; Turhan Selçuk, “Milliyet”ten “Akşam”a geçince bir süre sonra Tüblek gazeteden ayrıldı ve “Hürriyet”e geçti. Nehar Tüblek, çizgi hayatının en güzel yıllarını “Hürriyet”te yaşadı. O başkarikatürcü olduğu halde iç sayfalarda “Bir Günün Hikâyesi”nin üstündeki küçük köşesinde çalışıyordu. Sakin, sessiz ve neşeli. Olayları en hafif yönünden alarak bir tebessüm yaratma peşindeydi. Hafif eleştirelliği kimi ulusal sorunlar karşısında sertleşirdi. Nehar Tüblek, “Hürriyet”ten ayrılıp önce “Günaydın”a sonra “Dünya” gazetesine geçti. “Hürriyet”teki yerini “Bülent Düzgit” almıştı.
Press Bey’de neşeli bir bakış
Latif Demirci, 2000’lerde “Hürriyet” gazetesinin birinci sayfasında karikatür çizmeye başladı. Bülent Düzgit 2010’da öldükten sonra gazetede uzun süre tek başına çizdi. Çok sonra Kutlukhan Perker de gazetede çizmeye başladı. Latif Demirci, “Press Bey” çizgi anlatısıyla büyük bir ilgi ve ün kazandı ve en çok izlenen köşe oldu. Özel olarak basının, genel olarak Türkiye’nin sorunlarını bir başyazar ailesi üzerinden neşeli bir bakışla ele alıyordu.
Babıâli’ye bıraktılar
Aziz Nesin ve Çetin Altan’ın da yazdığı “Akşam”ın tam “devrimci” zamanları. Turhan, “Milliyet”ten ayrılıp “Akşam”a transfer oluyor. Bazen birinci bazen ikinci sayfada çiziyor. Özellikle bazı birinci sayfa karikatürleri alışılmadık boyutlarda basılıyor. Karikatürdeki bu boyut farkı yıllar sonra “Milliyet’te Bedri Koraman’ın birinci sayfa karikatürlerinde görülecektir.
“Akşam”ın Turhan’ın çizgi ve düşünce tarihinde iki nedenle önemi vardır:
a) 1960’ların devrimci mücadelesiyle düşünceleri yenilenmiş ve bilenmiştir.
b) Bu yeni öz, biçiminde doruk noktaya ulaşmasını sağlamıştır. Daha sonra yeniden “Milliyet”e geçtiğinde, artık gazetede Amerikan karşıtı olarak frenlenmeye çalışılan bir karikatürcüdür.
Ali Ulvi, 1950-1998 tarihleri arasında “Cumhuriyet”te başkarikatürcü olarak çalışmıştır. Bir gazetenin birinci sayfasında 48 yıl çalışmış ikinci bir karikatürcü yoktur. Ali Ulvi’nin karikatürdeki çizgi, biçem ve yorum gücü, editoryal karikatüre getirdikleri başlı başına bir inceleme konusudur.
“Cumhuriyet”in karikatür tarihinde önemli yeri vardır. Tan Oral “Politika”dan ayrıldıktan sonra Mustafa Ekmekçi’nin köşe yazılarına desenler çizdi. Sonra bir gün gazetenin son sayfasının sol alt köşesine kuruldu. Ve 1977’de “Ciddiyet” adlı mizah sayfasının kurucularındandı.
Babıâli’nin süreli yayınları için karikatür, daima önemli bir etki kaynağı olmuştur. Öyle ki, gazeteler karikatürcüleriyle övünmüşlerdir. Cemal Nadir bu durumun ilk parlak noktasını oluşturur. Turhan Selçuk devrimci bir karikatür için çalışırken solun gözdesi olmuştur. Entelektüellerin nabzını tutan Ali Ulvi; “siyaset arenası”nın gladyatörü Bedri Koraman; “Politika”nın devrimci çizeri Ferruh Doğan… Hemen hepsi Babıâli’ye kişisel çizgi ve mizah dünyalarını bıraktılar. Bu ülkenin siyasal, toplumsal ve neşe tarihinin kanıtlarını bırakıp gittiler…
Numberone.com.tr
Simge Sağın elbiseli ev haliyle mest etti
Ünlü şarkıcı Simge Sağın, konserlerde giydiği cesur kıyafetleri ve fiziğiyle gündeme gelen isimler arasında yer almaya devam ediyor. Her konserinde dekolteli kıyafetleriyle dikkat çeken güzel şarkıcı, son olarak ev haliyle sere serpe uzandığı pozunu paylaştı. Sağın’ın paylaşımı beğeni yağmuruna tutuldu.
Sağın, sosyal medya paylaşımlarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Türkiye’de ‘Miş miş’ ve ‘Öpücem’ şarkısıyla adını herkese duyuran ve günlerce trend olan parçalarıyla tanınan Simge Sağın, son olarak ev halini paylaştı. Elbiseli ev pozuyla sere serpe uzanan şarkıcı güzelliğiyle baş döndürdü.
ELBİSELİ EV HALİYLE MEST ETTİ
Instagram hesabından ev halini paylaşan şarkıcı, fiziğiyle beğeni topladı. Koltuğunda sere serpe uzanarak poz veren güzel şarkıcının paylaşımı dikkatleri üzerine topladı. Ünlü şarkıcıya binlerce beğeni ve yorum yapıldı.

Bazı takipçileri güzel şarkıcının paylaşımına, “Kalpten gittik teşekkürler” sözleriyle iltifat yağdırdı.

CESUR POZUYLA GÜNDEM OLDU
Üst üste sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan şarkıcı, ev hali paylaşımının ardından Instagram hikayesindeki göğüs dekolteli pozuyla da takipçilerinin dikkatini çekti.

Derin göğüs dekolteli siyah elbisesiyle poz veren Sağın, sosyal medyada dikkatleri üzerine topladı.
Numberone.com.tr
Number1 Kuşadası stüdyoları açıldı
Number1 stüdyoları Kuşadası’nda yayına başladı.
Açılış programı Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ile gerçekleşti. Ömer Günel burada Kuşadası Sokak festivali hakkında da bilgi verdi.

Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel ’i radyo programında ağırlayan Kadir Çetin ise buradaki yayınlarda birbirinden ünlü sanatçıları ağırlayacaklarını ve önümüzdeki günlerde plaj partileri, video müzik ödülleri ile altın güvercin beste yarışması gibi etkinliklerde yine Number1 mecralarında yer bulacağı müjdesini verdi.

Ege mutfağından lezzetlerin yer aldığı festival Ayhan Sicimoğlu ile Latin All Star’s grubunun konseri ile taçlandı.

Numberone.com.tr
Atiye 9 yıl sonra yayımlanan albümüyle dijitalde zirvede
Atiye’nin, geçtiğimiz günlerde yayımladığı Türkiye’nin ilk fusion pop albümü ‘Deli İşi’ büyük ilgi gördü. Dokuz şarkıdan oluşan Mikslarj etiketli albüm Atiye’nin dokuz yıl aradan sonra yayımladığı ilk albüm. Albüm iki hafta içinde Apple Music ve Spotify albüm listelerinin zirvesine yerleşti.

Sibel Algan, Burcu Tatlıses Murat Güneş Zeki Güner gibi önemli isimlerin yazdığı şarkıların bulunduğu ‘Deli İşi’nde tüm şarkıların düzenlemesi albümdeki birçok şarkının bestesine de imza atan Erol Sebebci’ye ait.

Enerjik çıkış şarkısı “Dalgana Bak”ta bize başkalarının ne dediğini düşünmeden, kalbimizin sesini dinlememizi öğütleyen Atiye, “Kendime Not” isimli trap pop şarkısının son bölümündeki rap performansıyla dinleyicileri şaşırttı.
Numberone.com.tr
Verdi’nin son başyapıtı AKM’de sahnelenecek
Besteci Giuseppe Verdi‘nin son başyapıtı ‘Falstaff’ operası, İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından 15 Haziran’da Atatürk Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.
William Shakespeare’in ‘Windsor’un Şen Kadınları’ ve ‘IV. Henry’ oyunlarından uyarlanarak hazırlanmış olan eserin, Verdi tarafından bestelenmek istenmesinin en büyük nedenlerinden birinin, Verdinin Shakespeare olan hayranlığı olduğu bilinmektedir.
Eserin librettosu ise Arrigo Boito tarafından yazılmıştır. Verdi, birçok dramatik ve trajik opera bestesinin ardından, bu gülünç, muzip ve nükteli opera eserini bestelerken büyük bir keyif aldığından bahsetmiştir.
14. yüzyıl İngiltere’sinde geçen eserde, Shakespeare’in yarattığı en eğlenceli karakterlerden biri olan şişman çapkın Falstaffın , aynı anda evli ve iki iyi dost olan Alice Fordu ve Meg Pagei baştan çıkarmaya çalışması ile zincirleme olaylar başlar. Bu insanlık komedyasında; aşk, para, hırs, entrikalar.
Tüm beşeri duyguların yaşandığı bir karmaşanın sonunda , budalalarla dolu olan bu dünyada, her şey bir şakadan ibaret olduğu vurgulanır.

REJİSOR BONAJUTO, ŞEF VİLLA
İtalyanca olarak seslendirilecek olan eserin rejisörü Renato Bonajuto, Orkestra Şefi ise Roberto Gianola olacak. Dekor tasarımı Efter Tunça, kostüm tasarımı Ayşegül Aleve, ışık tasarımı ise Yakup Çartık‘a ait. Eserin koro şefi ise Paolo Villa olacak.
Temsilde Sir John Falstaff rolünde Işık Belen, Ford rolünde Caner Akgün, Fenton rolünde Ufuk Toker, Dr. Cajus rolünde Çağrı Köktekin, Bardolfo rolünde Can Reha Gün, Pistola rolünde Göktuğ Alpaşar, Alice Ford rolünde Şebnem A. Kışlalı, Nannetta rolünde Dilruba Bilgi, Mrs. Quickly rolünde Deniz Likos ,Mrs. Meg Page rolünde Barbora Hitay sahne alacak.
Real Madrid, Aurelien Tchouameni’yi kadrosuna kattı
İspanya La Liga ekiplerinden Real Madrid, Fransa Lig 1 ekiplerinden Monaco forması giyen Aurelien Tchouameni‘yi transfer ettiğini açıkladı.
Nerede o eski Jurassic?
Milliyet köşe yazarı Müjde Işıl, “Jurassic Park” film serisini köşe yazısına taşıdı. Işıl, serinin son filmi olan “Jurassic World Hâkimiyet” için, “Belleğe kazınacak aksiyon sahneleri yaratamıyor ama “Jurassic Park”ın efsanevi kadrosunu yeniden bir araya getirerek nostalji yaşatıyor.” dedi.
İşte o yazı;
‘90’lar sineması deyince akla ilk gelen filmlerden biridir “Jurassic Park”. Michael Crichton’ın romanından David Koepp’in senaryolaştırdığı ve Steven Spielberg’ün seyirciye cafcaflı hediye paketiyle takdim ettiği film, o zaman için efekt kullanımda çığır açmış, o da yetmemiş tüm dünyada dinozor çılgınlığını (ve onunla birlikte tabii ki ticaretini de) başlatmıştı. Arada yeni Jurassic filmleri geldi geçti, teknoloji neredeyse şaşırmaya imkân vermeyen hızda sinemayı efekte boğdu. Artık dinozor gördüğümüzde çığlık atmayacak noktadayız. Ama olsun, kimse bu fenomeni limon gibi sıkmaktan bıkmıyor, usanmıyor. Sonuçta gişede de karşılığını alıyor.
Hatırlanacağı gibi 2015’te “Jurassic World” ismiyle yeni bir seri başlatılmıştı. Filmde, dinozor tema parkına daha fazla ziyaretçi çekmek için doğada olmayan bir dinozor türü yaratılmış, o da ortalığı cehenneme çevirmişti. 2018’deki devam filmi “Jurassic World: Fallen Kingdom/Jurassic World: Yıkılmış Krallık”ta dinozor adası Isla Nublar’ın yanardağ patlaması sonucu yok olma tehlikesi ortaya çıkınca dinozorları kurtarma operasyonuna şahit olmuştuk. Üçlemenin son ayağı olan “Jurassic World Hâkimiyet” ise dinozorların tüm dünyaya yayıldığı, hatta insanlarla iç içe yaşayabildiği yeni bir dönemde geçiyor. Ancak bu seferki sorun dinozorlardan ziyade onların DNA’sı kullanılarak laboratuvarda üretilmiş dev çekirgeler. Tüm dünyada kıtlığa neden olacak bu yaratıkları durdurmak için bir grup cesur yürek çözüm yolu bulmaya çalışıyor.
Serinin ilk iki filmi, Chris Pratt ve Bryce Dallas Howard’dan yeni nesil bir dinozor ekibi yaratmıştı. Yeni film farklı bir yol izliyor: İki farklı nesilden ekibi bir araya getiriyor. Orijinal “Jurassic Park”ın efsanevi kadrosunu yani Laura Dern, Jeff Goldblum ve Sam Neill’i yıllar sonra birlikte görmek, filmin en büyük artısı. Elbette bu demek değil ki karşımızda yeni bir “Top Gun: Maverick” şaheseri var. Ancak şu da net ki, bu üçlü olmasa filmin pek bir artısı da kalmazmış.
“Jurassic World Hâkimiyet”in senaryosu çok dağınık ve parçalı. Öncülleri gibi sadece bir dinozor aksiyonu olsun istenmemiş ama bunun nasıl yapılabileceği sorusuna da ayakları yere basan bir çözüm bulunamamış. Dinozorlar biraz ikinci plana konurken onun yerini dev çekirgeler ve kıtlık sorunu almış. Ancak senaryo hem dinozorlar hem kıtlık tehlikesi hem sosyal mesajlar hem nostalji derken bütünlük oluşturmaktan ziyade yamalar toplamına dönüşmüş. İzlerken sanki farklı türler birleştirilmiş hissi yaşatıyor film. Bir bakıyorsunuz westerne göz kırpıyor, sonra klasik Jurassic evrenine geçiyor, aniden egzotik bir ülkede çekilmiş bir nevi ajan aksiyonuna dönüşüyor vs. Süresi kısa tutulup odaklı bir hikâye ile hoş nostaljiden daha fazlasını izletebilirdi oysa.
Günümüz popüler sineması hâlâ ‘80’ler ve ‘90’lar sinemasının ekmeğini yiyor. Orijinal hikâyeyi ısıtıp sonra da üzerine günümüz duyarlılıklarını (kadın hakları, hayvanları koruma, cinsel yönelim vurgusu gibi) ekleyince her şey hallolmuş görünüyor, bir de üzerine bolca efekt… Evet, gişede karşılıklarını alıyorlar ama değil birkaç ay, birkaç gün sonrasına hafızlardan siliniyor çoğu. “Jurassic World Hâkimiyet” de türünün yetkin bir örneği olarak değil; Laura Dern, Jeff Goldblum ve Sam Neill’i bir araya getirmesiyle, ‘90’ları kucaklar gibi onlara sarılma hissi yaşatmasıyla hatırlanacak. Ve sonuçta kazanan yeni değil, “Jurassic Park” nostaljisi olacak.
Vizyonda öne çıkanlar
“The Innocents/Masumlar”: 2014’te yazıp yönettiği “Blind/Körlük” ile İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale kazanan, Joachim Trier’in filmlerinin senaryosuna imza atan Eskil Vogt’un ikinci sinema filmi. Yetişkinler için çocukların” gizli dünyalarına yolculuk vaat eden “Masumlar”, Kuzey’in aydınlık yaz mevsiminde geçiyor. Film, büyüklerin görmediği anlarda dört çocuğun oyun oynarken karanlık, doğaüstü güçlerinin ortaya çıkıp gizemli ve ürkütücü olaylara yol açmalarını anlatıyor.
“The Rental/Issız Ev”: James Franco’nun kendisi gibi oyuncu olan kardeşi Dave Franco’nun ilk yönetmenlik denemesi. Okyanus kıyısında kaçamak yapan iki genç çift, ilk bakışta mükemmel gözüken kiralık evlerinin sahibinin onları gözetlediğinden şüphelenir. Çok geçmeden, kutlama amaçlı bu hafta sonu gezisi uğursuz bir havaya bürünür, en derin sırlar açığa çıkar ve dört eski arkadaş birbirlerini hiç görmedikleri bir gözle görmeye başlar.

Numberone.com.tr
Robert De Niro İstanbul’a geliyor
Oscar ödüllü efsanevi aktör Robert De Niro, sahibi olduğu restoran zinciri Nobu’nun İstanbul şubesini ziyaret etmek için 25 Haziran’da Türkiye’ye gelmeye hazırlanıyor.
“The Godfather”, “Taksi Şoförü”, “Sıkı Dostlar” ve “İrlandalı” gibi birbirinden başarılı yapımlarla dünya sinemasına damga vuran Robert De Niro, kurucusu olduğu Uzak Doğu restoranı Nobu’yu ziyaret etmek için İstanbul’a geliyor.
1994 yılında Şef Nobu Matsuhisa ile birlikte kurduğu restoran zinciriyle tüm dünyada büyük yankı uyandıran De Niro, önceki yıl koronavirüs salgını sebebiyle İstanbul’daki şubesinin açılışına katılım sağlayamamıştı. 25 Haziran’da İstanbul’a gelmeye hazırlanan ünlü aktör, 27 Haziran’a kadar Nobu’nun içinde bulunduğu The Ritz-Carlton Hotel’de konaklayacak.

Geçen hafta İstanbul’da ikinci restoranını açan De Niro, 2 günlük ziyareti sırasında bir İstanbul gezisi de gerçekleştirecek.

Numberone.com.tr
21. yüzyılın en uzun tahtta kalan hükümdarı
![]()
Sobhuza 83 yıl tahttaydı
Aslında Afrika ülkesi Svaziland’da (günümüzdeki adı Esvatini) tam 83 yıl boyunca tahtta oturan II. Sobhuza (1899-1982) en uzun görev yapan hükümdar olarak biliniyor. Ancak Sobhuza 22 yaşına dek büyükannesi tarafından temsil edilmiş ve iktidarı fiili olarak 1968’de, ülkesi İngiltere’den bağımsızlığını kazandıktan sonra devralmıştı.
1858’de Liechtenstein Prensi unvanını elde eden II. Johann Maria Franz Placidus (1840-1929) tam olarak 70 yıl, 3 ay (25 bin 658 gün) bu görevini sürdürdü. Tayland Kralı Bhumibol ise ondan 36 gün daha fazla tahtta oturdu.
Avusturya İmparatoru I. Franz Joseph (1830/48-1916) 68 yıl, Kraliçe Victoria (1819/37-1901) ise 63 yıl 6 ay hüküm sürdüler.
18. yüzyılda ise Karl Friedrich von Baden (1728-1811) ise Baden bölgesine toplam 73 yıl hükmetti.
İngiltere hükümdarı III. George (1738-1820) 60, Fransa Kralı IV. Louis (1710-1774) ise 59 yıl krallık yaptı.
Osmanlı Hanedanı’nda ise en uzun süre tahtta kalan isim 46 yıllık iktidarı (1520-1566) ile Kanuni Sultan Süleyman olmuştu.
Numberone.com.tr
Bakan Karaismailoğlu: Türksat 5B 14 Haziran’da hizmete alınacak
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 17 Mayıs’ta yörüngesine ulaşan Türksat 5B‘nin, performans ve yörünge testlerinin başarıyla tamamlandığını dile getirerek, “14 Haziran’da Türksat 5B’yi hizmete alacağız.” dedi.
Karaismailoğlu, Türksat AŞ‘nin Gölbaşı Yerleşkesi’nde düzenlediği basın toplantısında, Cumhuriyet tarihine kazınan gelişmelere hep birlikte şahit olduklarını belirterek, 100 yılda yapılamayacak işleri son 20 yıla sığdırdıklarını, şimdi de Türkiye’nin uydu ve uzay maratonunda önemli bir yeni gelişmeye daha tanıklık etmek için gün saydıklarını ifade etti.

Haberleşme gibi stratejik bir alanda, verinin milli imkanlarla elde edilmesinin, saklanmasının her geçen gün daha da önem kazandığı bir zamanda yapacakları atılımın kendilerini heyecanlandırdığını vurgulayan Karaismailoğlu, Türksat 5B haberleşme uydusunun yörünge yolculuğunun 19 Aralık 2021’de başladığını anımsattı.

Uydunun, 5 aylık yolculuğun sonunda, 17 Mayıs’ta yörüngesine ulaştığına dikkati çeken Karaismailoğlu, şöyle konuştu:
“Performans ve yörünge testleri başarıyla tamamlandı. Uydumuzun hizmete alınma vakti artık geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle, 84 milyonun katılımıyla 14 Haziran’da Türksat 5B’yi hizmete alacağız. Böylece ülkemizin aktif haberleşme uydu sayısı da 5’e yükselecek. 42 derece doğu yörüngesinde hizmet verecek uydumuz Orta Doğu’nun tamamı, Basra Körfezi, Kızıldeniz, Akdeniz, Kuzey ve Doğu Afrika, Güney Afrika ve yakın komşu ülkelerini de içine alacak ve geniş bir kapsama alanına sahip olacağız. Uydu üzerinden yüksek hızda geniş bant internet verebileceğiz. Türksat 5B ile Ka-Bant veri iletim kapasitemiz de 15 kat artacak. Uydumuzun yüksek veri kapasitesiyle karasal altyapı ile erişilemeyene ulaşacak, internet altyapımızı genişleteceğiz.”
Karaismailoğlu, 35 yılı aşkın süre hizmet verecek Türksat 5B’nin, Türksat 3A ve Türksat 4A’nın Ku-Bant yedekliğini sağlayacağını ve kapasitelerini de artıracağını söyledi.
“Türksat 5B, faydalı yük kapasitesi bakımından filonun en güçlüsü olacak”
Sabit uydu servisi uydularıyla karşılaştırıldığında Türksat 5B’nin kapasite verimliliğinin en az 20 kat fazla olduğunu dile getiren Karaismailoğlu, “Türksat 5B, faydalı yük kapasitesi bakımından da Türksat uydu filosunun en güçlüsü olacak.” dedi.
Son 20 yılda, tüm ulaşım ve haberleşme altyapılarını önemli oranda tamamladıklarını anlatan Karaismailoğlu, “Ne söz verdiysek, yaptık. Bu süreçte, ülkemizin uydu ve uzay konusundaki bilimsel ve teknik altyapısını katbekat artırdık.” diye konuştu.
Haberleşme sektöründe yapılan yatırımlar hakkında da bilgi veren Karaismailoğlu, Türkiye’nin bir yıl içinde Türksat 5A ve Türksat 5B gibi iki önemli uydusunu başarıyla uzaya gönderen sayılı ülkeler arasında yerini aldığının, Cumhuriyetin 100. kuruluş yıl dönümünde kendi uydusunu projelendiren, entegrasyon ve testlerini yapan dünyada sayılı ülkeler arasına girmeyi hedeflediklerinin altını çizdi.
“Türksat 6A’yı, Cumhuriyetimizin 100. yılında uzaya göndereceğiz”
Hedefe uygun olarak yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A’nın entegrasyon ve testlerinin TUSAŞ Uzay Sistemleri Entgerasyon ve Test Merkezi’nde devam ettiğini belirten Karaismailoğlu, “Projenin mühendislik modeli entegrasyon faaliyetleri ve çevresel testlerinin önemli bir kısmı tamamlandı. Uçuş modelindeki geliştirme faaliyetleri tamamlandı. Ülkemizin, haberleşme uydusu üretebilen 10 ülke arasında yer almasını sağlayacak Türksat 6A’yı, Cumhuriyetimizin 100. yılında uzaya göndereceğiz.” ifadelerini kullandı.
Karaismailoğlu, dijital devrimi tam anlamıyla yaşatacak yerli ve milli uydu Türksat 6A ile ülkenin uydu kapsama alanının çok daha genişleyeceğini dile getirerek, Hindistan’ı da içine alan doğu kapsama alanı sayesinde Türkiye’nin internet altyapısının hak ettiği yerlere daha da yaklaşacağını bildirdi.
Kendi uydusunu üretebilen ve testlerini yapabilen ülke olan Türkiye’nin, gelecek 10 yıl için büyük hedefleri olduğunu anlatan Karaismailoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Milletimizden aldığımız güç, Cumhurbaşkanımızın vizyonu sayesinde gerçeğe dönüşecek. Hedeflerimiz büyük, gücümüz ve eforumuz yüksek, işlerimiz çok, bütünlüğümüz tamdır. Unutmayın ki büyük ülkeler, büyük liderler, büyük hedefler koyarlar. Bu hedeflere ulaşmak için canla başla çalışırlar. Bu hedeflerle biz de kendi uydusunu üreten dünyadaki ilk 10 ülke arasında yerimizi alacağız. Maalesef muhalefetin gözünde muhalefet etmenin, ülkesine, devletine, milletine, yapılan hizmete düşmanlık etmek anlamına geldiğini görmekteyiz. Bizler, 20 yılda Türkiye’ye çağ atlattık, bununla da yetinmedik, 2035 ve 2053 vizyonları doğrultusunda yeni Türkiye’nin yarınlarını, gençlerimiz için daha iyi bir geleceği planladık. Ulaştırma ve haberleşme alanlarında 2003’ten 2021 yıl sonuna kadar 172 milyar dolar yatırım yaptık. Bu sayede yaklaşık 18 milyon insanımızın iş sahibi olmasına yardımcı olduk, milli gelire 520 milyar dolardan fazla katkı sunduk. Bugünden 2053 yılına kadar gerçekleştireceğimiz toplam 198 milyar dolarlık ulaştırma ve haberleşme altyapısıyla üretime 2 trilyon dolarlık, milli gelire de 1 trilyon dolarlık katkı sağlayacağız.”
Karaismailoğlu, Türksat 5B’nin ülkeye, bölgeye ve dünyaya hayırlı olmasını diledi.
Numberone.com.tr
Serdar Ortaç’ın eski eşinden tanga bikinili tatil pozları
Serdar Ortaç’ın eski eşi Chloe Loughnan tatil yaptığı İspanya’da havuzun içinde minik bikinisiyle pozunu paylaşmasıyla olay oldu. Model Loughnan paylaşımlarına doyamadı ve tanga bikinisiyle verdiği pozlarını da paylaştı.

Twitter, Elon Musk’a en değerli veri kaynağı için erişim verecek
Bot hesap şikayetleri ile satın alma işlemlerini de durduran Elon Musk‘a Twitter‘ın veri erişimi sağlaması bekleniyor.
Brad Pitt ile Angelina Jolie arasında sular durulmuyor
BÜYÜK AŞIKLAR DÜŞMAN OLDU
Resmi olarak yollarını ayırsalar da çocukları üzerinden yürüttükleri “savaş” dallanıp budaklandı ve farklı yollara saptı. İkisi de kelimenin tam anlamıyla birbirlerine düşman oldular.

SANKİ HİÇ BİRBİRLERİNİ SEVMEMİŞLER GİBİ
Bir zamanlar “Brangelina olarak anılan Brad Pitt ve Angelina Jolie‘den söz ediyoruz… Önce büyük aşkları, sonra evlilikleri ve altı çocuklu renkli aileleriyle gündemden düşmeyen çift, yollarını ayırdıktan sonra sanki bir zamanlar birbirlerini hiç sevmemişler gibi “düşman” oldular. Eski çiftin cephesinden gelen son habere bakılırsa da bu durum farklı bir boyuta daha taşındı şimdi.

SAYGINLIĞINI ZEDELEMEKLE SUÇLUYOR
People’da yer alan habere göre Brad Pitt, eski eşi Angelina Jolie’yi, bir dönem birlikte kurdukları alkollü içecek işini bilerek ve isteyerek “berbat etmekle” ve saygınlığını zedelemekle suçluyor.

ORADA MUTLU ANILARI DA VARDI
Birlikteliklerinin mutluluk içinde sürdüğü bir dönemde Angelina Jolie ve Brad Pitt, Fransa’da Miraval Şatosu’nu satın almış ve sonra da burada alkollü içki işine girmişlerdi. Brad Pitt ve Angelina Jolie, 2008 yılında satın aldıkları bu şatoda, altı çocuklarıyla birlikte mutlu tatiller de geçirmişti. Hatta 2014 yılında yine bu şatoda çocuklarının tanıklığında evlenmişlerdi. Giriştikleri alkollü içki işini de birlikte sürdürüyorlardı.

KENDİ HAKKINI GEÇEN YIL RUS İŞ İNSANINA SATTI
Fakat sonra Jolie, bu işteki hisselerini geçen yıl Rus iş insanı Yuri Shefler‘e sattı. İşte bu durum da eski çifti bir kez daha yasalar önünde karşı karşıya getirdi. 58 yaşındaki Pitt’in, Jolie’ye bu satış nedeniyle açtığı davanın dosyasında da çarpıcı iddialar yer alıyor.

‘ZEHİRLİ İŞBİRLİKLERİ OLAN BİR YABANCI’
Buna göre Brad Pitt, 47 yaşındaki eski eşini; söz konusu alkollü içki firmasının saygınlığını zedelemekle suçluyor. Jolie’nin, şirketteki kendi payını bilerek ve isteyerek ” zehirli işbirlikleri olan bir yabancıya sattığını” ileri sürüyor Pitt. Bu şekilde de Jolie’nin hem kendisine hem de kurduğu işe zarar verdiğini iddia ediyor. Brad Pitt’in belirttiğine göre Jolie ile birlikte bu işi kurdukları sırada paylarını asla bir yabancıya satmama yani başkasını bu işe karıştırmama konusunda aralarında bir anlaşma vardı. Fakat Jolie, bu anlaşmaya uymadı.
MARKAYA ZARAR VERDİĞİ İLERİ SÜRÜLDÜ
Aktörün hukuk ekibinin hazırladığı dokümanlarda; Jolie’nin hakkını sattığı Yuri Shefler’in “karanlık” iş ilişkileri bulunduğu da ileri sürülüyor. Buna göre Rus iş insanı, Miraval’da Jolie’nin hisselerini satın aldıktan sonra “rakip bir şirketin yararına gizli ve özel bilgiler ele geçirdi.” Dokümanlarda Shefner’ın bu şekilde Brad Pitt’in büyük bir dikkat ve özenle inşa ettiği markasının itibarını tehlikeye attığı iddiası da yer alıyor. Buna göre Jolie, hakkını bir yabancıya daha da kötüsü zehirli bağlantıları ve fesat niyetleri olan bir yabancıya satarak ” Pitt’i de bu sarmalın içine. Bu şekilde markaya da zarar verdi.
‘BOŞANMA KARARINI KOLAY ALMADIM’
Angelina Jolie, Brad Pitt’ten boşanma kararını kolay almadığının da altını çizdi röportajda. “Çocuklarımın babasından ayrılma kararı almak, öyle bir pozisyonda bulunmak bana çok şeye mal oldu” diyerek o süreçte yaşadığı zorlukları ifade etti. Jolie, “Ailem ve çocuklarımın babası için iyilik ve huzur diliyorum. Biz her zaman bir aile olacağız” diyerek sözlerini tamamladı.
DAHA ÖNCE DE AİLE İÇİ ŞİDDET İDDİASINDA BULUNMUŞTU
AŞKLARI FİLM SETİNDE BAŞLADI
Brad Pitt ile Angelina Jolie, 2005 yılında başrollerini üstlendikleri Bay ve Bayan Smith filminin setinde tanıştılar. O sırada Jennifer Aniston ile evli olan Pitt, aşka teslim oldu ve eşinden boşanıp Jolie ile birlikte olmaya başladı. Çift, uzun ilişkileri sırasında hem biyolojik hem de evlatlık çocuk sahibi oldu.

ÜÇ BİYOLOJİK, ÜÇ EVLATLIK ALTI ÇOCUKLARI VAR
Brad Pitt ile Angelina Jolie birlikte olmaya başladıklarında, güzel yıldız, en büyük çocuğu Kamboçyalı Maddox‘ı evlat edinmişti. Çift, birlikte olduğu süre boyunca Etiyoplayı Zahara ile Vietnamlı Pax‘ı evlat edildi. Bu arada Shiloh, Knox ve Vivienne adında üç de biyolojik çocukları oldu.
ÇOCUKLARIN VELAYETİ YENİ BİR SAVAŞ BAŞLATTI
İlişkilerini 2014 yılına kadar evlenmeden sürdüren çift, aynı yıl evlendi. Törende çocukları da onları yalnız bırakmadı. Fakat, bir zamanlar Brangelina olarak anılar Angelina Jolie ile Brad Pitt, 2016 yılında yollarını ayırma kararı aldı. Boşanma süreci ise çocukların velayeti nedeniyle epey zorlu geçti.
Numberone.com.tr
Zor günler geride kaldı; Hakan Baş, Bensu Soral’ı öpmeye doyamadı

Arkadaşlarıyla beraber tekne tatili yapan çift, önceki gün Bedri Rahmi Koyu’na demir attı.

Çok keyifli görünen Bensu Soral bir ara eşine masaj yaptı ve gün boyunca onu öpücüklere boğdu. Soral, keyifli halleriyle dikkat çekti.

NE OLMUŞTU?
Bensu Soral ile Hakan Baş, 2018 yılında görkemli bir törenle evlenmişti. Geçtiğimiz eylül ayında ikilinin evliliklerinin üzerinde kara bulutların dolaştığı iddiası gündeme geldi.

Önce, Hakan Baş’ın Mira Ceren ile gece kulübünde samimi bir şekilde eğlendiği haberleri gündeme geldi. Sonrasında ise Bensu Soral’ın ise eski rol arkadaşı Kubilay Aka ile bir binanın çatısında çekilen fotoğrafları ortaya çıktı.
Çok geçmeden Bensu Soral ve Hakan Baş ortak bir açıklama yaparak “Şu dönemde evliliğimizle ilgili hassas bir süreç içerisindeyiz. Biraz zamana ve sizlerin de hassasiyetine ihtiyacımız var.” dedi.

İkili günler sonra ilk kez ortak arkadaşlarının nikahında birlikte görüntü verdi. Bu durum üzerine ‘kriz aşıldı’ yorumları yapıldı.

Ortak proje için ülkesine davet etti
Önceki Türkiye ziyaretinde “Diriliş Ertuğrul” setini ziyaret eden Maduro, “Kuruluş Osman” setini ziyaret edeceğini de Venezuela’dan duyurmuştu.
Nicolas Maduro, önceki gün eşi Cilia Flores ile birlikte dizi ekibiyle buluştu, oyunculara kılıç ve ok atışı gösterisi yaptı.
Ekiple sohbet eden ve onları Venuzuela’ya davet eden Maduro, ziyaretin videosunu sosyal medyada şu mesajla paylaştı:
“Ünlü Türk dizisi ‘Kuruluş Osman’ın sanatçılarıyla tanıştığım için çok mutluyum. Tüm aktörlere, aktrislere, senaristlere ve böyle harika bir hikâyeyi mümkün kılanlara saygı ve hayranlık duyuyorum.”

Mehmet Bozdağ da ziyaretle ilgili olarak şunları söyledi:
“Nicolas Maduro 4 yıl önce ‘Diriliş Ertuğrul’ dizisinin setine gelmişti. O dönemden bu yana dostluğumuz devam ediyor. Şimdi ‘Kuruluş Osman’ dizisinin hayranı, onu izliyor. Kendisiyle Ankara Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde bir araya geldik. Ortak bir proje yapmak için bizi Venezuela’ya davet etti. Yakın zamanda ziyarete gideceğiz. Sohbetimiz sırasında diziyi hayranlıkla izlediğini söyledi. Bütün oyuncuları, karakterleri biliyor.”
Numberone.com.tr
Britney Spears ve Sam Asghari evlendi; Eski eşi düğünü bastı
Dünyaca ünlü yıldız Britney Spears, serveti ve hayatını kontrol ettiğini söylediği, evlenmesine de engel olduğunu dile getirdiği yasal vasiliğin son bulmasından yedi ay sonra nişanlısı Sam Asghari‘yle evlendi. Düğünden kısa süre önce Britney Spears’in 2004 yılında 55 saatten kısa süre evli kaldığı eski kocası, Spears’in evine girme girişiminde bulundu.

Çift, Los Angeles’ta dar katılımlı, samimi bir törenle dünya evine girdi. 40 yaşındaki pop yıldızı geçtiğimiz yıl yapılan bir mahkemede, 13 yıldır devam eden yasal vasilik nedeniyle evlenip çocuk yapmasının mümkün olmadığını söylemişti. Yasal vasilik düzenlemesi Kasım ayında son bulmuş, Britney Spears kısa süre sonra hamile kalmış ancak Mayıs ayında düşük yaptığını açıklamıştı.
Prens William sokakta evsizler için dergi sattı
Prens William, Londra sokaklarında evsizlere yardım amaçlı Big Issue dergisi satarken görüntülendi.





















Musk’ın talep ettiği veriler; kısmen reklam hedefleme ve platform gözetimi değeri nedeniyle şirketin en sıkı tutulan kaynaklarından biri. Ancak Twitter, Musk’ın endişelerini savuşturmaya ve ilk satın alma anlaşmasına uymasını sağlamaya çalıştığından, verileri sağlayacak gibi görünüyor.



